SON DAKİKA
TEİD Başkanı Mehmet Buldurgan
Prof. Dr. Murat Ali Yülek
Prof. Dr. Fikret Akınerdem
ÇOSB Başkanı Ömer Sarıoğlu
Al Gore bile anladı AB hâlâ göremiyorTurkcell’in davetlisi olarak Türkiye’ye gelen ABD Eski Başkan Yardımcısı Albert Arnold Al Gore, gelmeden önce Türkiye’yi iyi incelemiş. Daha çok kendi uzmanlık alanlarında (enerji) Türkiye’nin yapması gerekenleri ya da bu konudaki fırsatları anlatsa da Türkiye’nin ekonomideki başarısını yakından takip ettiği anlaşılıyor. Aynı zamanda Apple Yönetim Kurulu Üyesi ve Google Üst Düzey Danışmanı olan Nobel Ödüllü Albert Arnold Al Gore, çok ilginç bir tespitte bulundu ve çok özel bir de mesaj verdi: “Makroekonomik konularda Avrupa’ya ders verebileceğinizi düşünüyorum. Keşke küresel ekonomi de Türkiye ekonomisi kadar iyiye gitseydi. Şu an asıl AB Türkiye’ye katılmak istemeli.”
► BİZ DESEK ŞAKA OLURDU
Al Gore’un bu sözleri AB’nin ilgili mercilerinde yankı bulur mu ya da etkili olur mu bilemiyoruz ama herhalde bu kadar deneyim sahibi bir siyasetçi boş laf etmez. Onun söylediğini biz söylesek ‘şaka’ olurdu ve insanları gülümsetirdi. Son dönemde AB’nin ekonomik krizi nedeniyle ve Türkiye’ye yönelik siyasi hataları yüzünden ya da Fransa ve Almanya’nın Türkiye karşıtı tutumları engel olduğu için AB üyelik sürecimiz iyice dillerden düştü. Biz Al Gore’un bu gururumuzu okşayan sözlerinin ardından Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinin Türkiye’ye neler getireceğini bir kez daha anlatmak istiyoruz.
► GENÇ NÜFUSLA LİDERLİK
Türkiye şu anda demografik yapısıyla hangi ülkeler topluluğu içinde olursa olsun kısa sürede liderliği ele geçirebilecek bir güce sahip. AB’nin yaşlı nüfusu bu zengin coğrafyaya iki temel sorun çıkarıyor. Üretim, ticaret ve rekabetçi yapı kayboluyor ve tüketim açısından dinamizm yok oluyor. Bu iki şey bir ekonomi için çöküş demektir. Türkler AB ile tam üyeliği başarabilirlerse, AB içinde liderliğe oturur. AB ekonomisi iki açıdan da canlanır. Bu, aynı zamanda Türkiye’yi de zenginleştirir. Çünkü Türk girişimcisi dünya genelinde daha rekabetçi bir marka, teknoloji ve finansman gücüne kavuşur. Türkiye’deki birçok sektör Yunanistan gibi aldığı desteği yardımı yok etmeyecek tam tersine en verimli şekilde iş sürecine enjekte edecek dinamizme sahip. Böyle bir kaynak Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına çok kısa sürede sokar ve 2023 yılı için konulan ekonomik hedeflerin tamamı çok kısa sürede çok önceden aşılır.
► KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE
Al Gore küresel kriz süreci ve küresel ekonomi içinde Türkiye’nin ağırlığı açısından da bazı laflar söyledi. Türkiye’nin küresel ekonomi içerisindeki öneminin giderek arttığını belirtti ve “Kişi başına düşen milli gelire baktığımızda çok ciddi bir artış içerisinde olduğunu görüyoruz ve geleceğiniz çok parlak” dedi. Daha önce Türkiye ABD’nin bir öngörüsünü ne yazık ki hayal kırıklığına uğratmıştı. Hatırlarsanız 1980’li yıllarda Türkiye ABD tarafından ‘En hızlı gelişen 10 pazar’ arasında gösterilmişti. Ancak 1990’lı yıllarda yaşadığımız siyasette ve ekonomide ‘fetret dönemi’ bizi ne yazık ki bu süreçte gündem dışına atmıştı. 2001 krizinin bu topluma ne kadar büyük hayal kırıklığı yaşattığını hepimiz hatırlıyoruz. Ancak siyasi ve ekonomik istikrarın ‘reformlar da tamamlanarak’ kalıcı hale getirilmesiyle 2009 küresel krizinde Türkiye dünya çapında ‘ekonomide başarı öyküsüyle’ dikkat çekti. Hatırlarsanız 2001’de IMF’ye yalvarmıştık ve dönemin hükümet üyeleri hepimizin onurunu kıran imzalar atarak IMF’den borç alabilmiştik. Şimdi ise IMF’ye 5 milyar dolarlık katkı taahhüt edebiliyoruz. Merkez Bankası döviz rezervimiz 100 milyar doları çoktan aşmış durumda.
► SOĞUTMADA DA BAŞARILIYIZ
Ekonomideki son veriler büyümenin yavaşladığını gösteriyor. Ancak bunun ne anlama geldiğini kavramak için küresel krize bakmak ve hükümetin özellikle yüksek cari açık riskini azaltmak için 2010 yılının son çeyreğinden beri büyüme hızını düşürmek amacıyla başta bankalara olmak üzere birçok sektöre yönelik dizginleme politikası izlediğini hatırlamak gerekiyor. Bu bakımdan hükümetin ekonomide ‘soğutma’ operasyonunun da başarılı olduğunu söylemeliyiz. Yani bu büyüme hızındaki yavaşlama kontrollü bir operasyon. Merkez Bankası’nın son faiz indirme kararı freni biraz gevşetme anlamına geliyor. Küresel kriz özellikle de Euro bölgesindeki krizin ne olacağı netleşmeden Türkiye ekonomisinin çok sıcak büyümesi bazı riskleri yükseltebilir. O nedenle büyümedeki yavaşlama sağlıklı bir gelişmedir. Zaten Al Gore da bu konuda şöyle dedi: “Harcama politikalarınızı ve para politikalarınızı kontrol etmek zorundasınız. Bir tanesini kontrol altına almak yeterli değil. Avrupa’da, özellikle Euro Bölgesi’nde sıkıntıların yaşanmasının sebebi budur. Türkiye’nin elinde bir fırsat var; şu anda bir karar verebilir ve çok daha hızlı bir adımla, bir sıçrama yaşayabilir. En çok karşınıza çıkan zorluk cari açığınız. İthalata çok fazla para harcanıyor ve bu yüzden cari açık her zaman için ekonomi politikalarında denge oluşturmanızın önünde zorluk oluşturuyor. Sürekli bu ithalat rakamları yükseliyor ve buna daha ne kadar devam edeceksiniz? Bu parayı neye harcıyorsunuz? Diğer ülkelerden bu kadar ne ithal ediyorsunuz? Petrol tabi ki.”
► ENERJİ VE TÜRKİYE
Evet, Al Gore da Türkiye’nin ‘enerji problemini çözmesi halinde’ çok hızlı bir ekonomik sıçrama yapacağının farkında. Gerçekten de bize kâbus gördüren o büyük cari açığın neredeyse yüzde 80’i sadece ve sadece enerji ithalatı. Öyleyse bundan sonra başta hükümet olmak üzere Türkiye’de hepimizin, Türkiye’nin enerji ihtiyacını ithal etmeden nasıl karşılayacağının cevabını bulmaya odaklanması gerekiyor. Ne diyelim? Aslında mutlu sona çok yakınız sanki…
Yükleniyor...
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|