SON DAKİKA
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı…
Prof. Dr. Ziya Akıncı
Türkiye Peru İş Konseyi Başkanı…
TÜGİAD Başkanı Rahmi Çuhacı
Kara Afrika’da dünyayı etkileyecek gelişmeler var- Prof. Dr. Sedat Aybar, “Sahra altı Afrika dünyayı neden etkileyecek? Son zamanda Batı ve Doğu Afrika’da çok zengin petrol ve doğalgaz kaynakları bulundu. Afrika, zengin madenlerin olduğu ülkelerin ötesinde şimdi de zengin enerji kaynaklarının olduğu bir kıta. Bu kıtaya Türkiye kayıtsız kalamaz. KOBİ’ler dışında büyük şirketlerin bu kıtaya girmesi gerekir. Bu konuda devlet öncü olmalıdır” dedi.GİRAY DUDA Dünya krizleri ve yıllarca süren artçı dalgalarıyla boğuşan iş dünyası, dünyanın her köşesinde yepyeni pazarlar arayışına girişti. Kimi uzmanlar, Afrika’nın da yeni ve iyi pazar olabileceği görüşlerini tartışmaya başladı. Çin, ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi dünya devlerinin de ilgisinin yeniden yoğunlaştığı Afrika’nın bugününü, olanaklarını ve fırsatlarını İstanbul Aydın üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Aybar ile konuştuk. Prof. Dr. Aybar, Global Sanayici’ye Afrika ile çok geniş bir değerlendirme yaptı.
TÜRKİYE’DE İLK KEZ KUTLANDI - Sayın Aybar, kısa süre önce Afrika Günü kutlamaları yapıldı. Afrika Günü, son yıllarda eskisine göre daha görkemli, hareketli, canlı geçiyor. İsterseniz söyleşimize Afrika Günü’nden bahsederek başlayalım. - 25 Mayıs, Dünya Afrika Günü olarak kutlanıyor bütün dünyada. Türkiye’de de aslında ilk defa kutlandı. Afrika ülkelerinin Türkiye’de 30’dan fazla temsilcileri var. Türkiye de Afrika Birliği’nin gözlemci üyesi. 25 Mayıs, Afrika Birliği’nin 52’nci Kuruluş Yıldönümü idi. Türkiye’de ilk defa böyle büyük bir kutlama oldu. Ankara’da TBMM Dış İlişkiler Komisyon Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MÜSİAD, Üniversiteler, Türk Müteahhitler Birliği, işadamlarının katıldığı önemli bir panel yapıldı. Panelde ben de konuşmacıydım. Daha sonra da resepsiyon oldu. Oraya bütün Afrika ülkelerinin temsilcileri ve yabancı misyonlar katıldı, Afrika pastası kesildi. Aydın Üniversitesi bünyesinde kurulan Afrikam diye bir merkezimiz var. 6 Mayıs’ta, Birinci Uluslararası Türk-Afrika Konferansı’nı yaptık. 7 Mayıs’ta da Ruanda soykırımını andık. Afrikam merkezi, Afrika ile ilgili olarak faaliyetleri en fazla olan merkezlerden bir tanesi. Merkezin başkanlğını eski bakanlardan Yüksel Yalova yapıyor. Herhalde Türkiye’deki en aktif Afrika çalışma merkezi. Ben de onun yönetim kurulu üyesiyim. Afrika meseleleri burada ciddi bir şekilde ele alınıyor.
Aydın Üniversitesi’nde 32 bin öğrencisi var, bunların 4 bin tanesi yabancı. 100 tane değişik ülkeden gelen öğrenci var. Çok sayıda Afrikalı öğrenci eğitim görüyor. Türkiye’de Afrikalı öğrencilerin en fazla olduğu üniversite Aydın Üniversitesi.
YENİ AFRİKA, ZENGİN PETROL, DOĞALGAZ VE MADEN KAYNAKLARINA SAHİP - Afrika Günü’ndeki konuşmanızda neleri ele aldınız? - Ben yaptığım konuşmada şu noktalara değindim: Yeni Türkiye, Yeni Afrika. Ben Yeni Afrika vurgusu yaparak bir katkı sağladım. Bu ikisinin arasındaki ilişki nedir? Onları akademik bir şekilde çalışabilir miyiz? Akademik olarak çalışırken hangi yöntemlerle çalışmalıyız? Elimizde ne kadar bilgi ve belge, data var?
Yeni Afrika diye baktığımızda, Arap Baharının sona ermesi Yeni Afrika’nın da ne olduğunun bir göstergesi olacaktır. Arap Baharının, Sahra altı Afrika’nın dışında kalan ve sadece Kuzey, Sahra üstü Afrika ile ilgili bir şey olduğunu düşünmüyorum. Arap Baharı fiyat hareketleri yüzünden Sahra altı Afrika’da başladı. Özellikle Fildişi Sahili’nde Fransa’nın oraya askeri müdahalesiyle başlayan daha sonra Kuzey Afrika ile Tunus, Mısır’a geçti. Bu süreç şu anda tamamlanmış durumda. Arap Baharı sonrası Afrika benim gözümde yeni Afrika.
ABD’NİN GÖZÜNDE ÖNEMİNİ ARTTI Asıl üzerinde durduğumuz konu Kara Afrika, yani Sahra altı Afrika. Dünyayı da etkileyecek gelişmeler var. Neden etkileyecek? Son zamanda Batı ve Doğu Afrika’da çok zengin petrol ve doğalgaz kaynakları bulundu. Afrika, zengin madenlerin olduğu ülkelerin ötesinde şimdi de zengin enerji kaynaklarının olduğu bir kıta. Zengin enerji kaynaklarının olması, Afrika kıtasını Batılı ülkeler nezdinde, geleneksel sömürgeci İngiltere ve Fransa’nın ötesinde ABD’nin gözünde önemini artırdı. ABD’nin kullandığı petrolün yüzde 25’i, dışarıdan ithal ediliyor. İthal edilen bölümün bir kısmı bundan sonra Afrika kıtasından geleceği için ABD, Afrika’da bulunan petrolü kendi ulusal güvenlik strateji içine taşıdı. Bununla ilgili 1992 yılında yazılan rapor var. Ulusal güvenlik stratejisinin bir parçası olması demek o kaynakların bir takım askeri unsurlarla korunması anlamına geliyor. Yeni Afrika’nın yeni boyutlarından bir tanesi bu. ABD enerji kaynaklarını Uluslararası Güvenlik Stratejileri içinde değerlendiriliyor, bu da dünya güvenlik mimarisi içinde önemli bir kaymayı, oynamayı gerektiren bir durum.
AFRİCOM, EUROCOM’UN YERİNE GEÇTİ Bu güvenlik mimarisinin kayması sadece askeri bir olay değil. Bakıyoruz ABD’liler Afrika Komuta Merkezi, Africom diye bir merkez kurdular. Avrupa’daki Rusya tehdidinden sonra onun yerine geçecek, başka tehditlerin kontrol edileceği bir merkez olacak. Frankfurt’ta kuruldu. Africom, Eurocom’un yerine geçti, Avrupa Komuta Merkezi’nin yerine. Buna baktığımızda askerileşme ve güvenlik mimarisinin içinde değerlendirilmesi olayı bu artan bir şekilde kalkınma iktisadini de etkileyen bir komuta merkezi haline geldi. Çünkü son zamanlarda çok hızlı büyüyen ilk 10 ülkenin 5 tanesi Afrika kıtasından geliyor. Burası son derece fakir bir kıta. Gelir dağılımı çok kötü. Fakirlik çok kötü.
Sorunları büyük, sağlık sorunları olan, yaygın hastalıkların ve çatışmaların olduğu bir kıta. Bu ulusal güvenlik stratejisi içinde, batı dünyasının buradaki faktörlere gözlerini kapatması mümkün değil. Dolayısıyla bu Afrika Komuta Merkezi, güvenlik konularıyla iktisadi kalkınma konularını iç içe geçmiş konumda çalışma yapıyor. Afrika’da, iktisadi kalkınma gittikçe bir askeri mesele haline geliyor.
ÇİN’İN VARLIĞI BATIYI TEDİRGİN EDİYOR - Batının yanı sıra Çin’in de buna benzer yoğun bir ilgisi var Afrika’ya değil mi? - Evet. Yeni Afrika’yı eski Afrika’dan ayıran bir unsur da oradaki güçler. Yani geleneksel sömürgeciler orada, ABD de orada. Bunların yanında başka ekonomiler de var. Bunlar yükselen ekonomiler. Bunların arasında Brezilya, Rusya, Türkiye, Hindistan, Çin var. Çin’in Afrika kıtasına girmesi diğer oyuncuları acayip huzursuz eden bir şey, çünkü Çin, Afrika kıtasına sadece iktisadi kurumlarla girmiyor aynı zamanda nüfuzu ve askeri gücü ile de giriyor. Silah satıyor, donanması ile giriyor. Libya olayları olduğu zaman Çin, Akdeniz’e bir uçak gemisi gönderdi. Orada bir takım serbest ticari bölgeler kuruyor. Çinli nüfusu oraya göç ettiriyor. Çin, diğer yüzyıllardan farklı olarak altyapı yatırımları yapıyor. Sovyetler Birliği orada olduğu zamanlarda, bir dönem oranın canına okumuşlar. Afrika’nın Sovyet deneyimi sömürgecilik kadar korkunç olan bir durum. Bugünkü Çin ise gelip yollar, barajlar, elektrik dağıtım şebekeleri gibi büyük altyapı yatırımları yapıyor.
- Çin’i hangi ülkelerde daha çok görüyoruz? - Angola mesela. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde, Batı’da Senegal’de, Mali’de. Bütün kıtada Çin’in yatırımları var. Bir altyapı yatırımları var, ikincisi kendi üretici sektörlerine destek olacak mineral maden yatırımları var. Mesela Sudan’da. Çin Halk Cumhuriyeti’nin izlediği politika sadece altyapıyı güçlendirmek değil. Çin bunları yaparken içişlerine karışmıyor, son derece diplomatik, terbiyeli ve insancıl bir yol izliyor. İnsan haklarına riayet konusunda diğer ülkeler zorlayıcı tavırlar içindeler. Çin, ben bunlarla ilgilenmem diyor. Nereye kadar bu çizgisi sürecek bilmiyoruz. Çin, Güney Sudan’dan petrol alacak ve limanlara, Eritre’ye taşıyacak. Çünkü Güney Sudan önümüzdeki 40 yıl için bütün petrol üretimini Çin’e sattı. Bütün bu gelişmeler orta Afrika’daki gelişmeler. Nereye kadar içişlerine karışmayacağı belli değil. En azından taşımacılığın, lojistiğin güvenliği açısından Çin’in ileride bu ülkelerin içişlerine karışmasını gerektirebilir.
EN HIZLI BÜYÜYENLER - Afrika’nın hızlı büyüyen ekonomileri hangileri? - Botsvana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Mozambik, Ruanda, Uganda şu anda IMF’nin parlayan yıldızları. Parlama sebepleri de Çin ve Hindistan’dan bunların ürettiği hammaddeye taleplerin fazla olması. Fakat bunun şöyle dezavantajı var, talepler kesildiği zaman bunların da büyümesi kesilecektir. Dolayısıyla Çin ve Hindistan hızlı büyümeden yavaş yavaş düşüşe geçtiği için bunun Afrika’ya yansıması negatif olacaktır. Hammaddeye bağlı bir ekonomi modelinin talep edilen fiyatlara olumlu etkisi olabileceği gibi olumsuz da etkileyebilir. Bu, ülkelerin büyüme stratejilerini kırılgan yapar. Bunun daha sürdürülebilir şekle getirilmesi için de altyapı ve eğitimin, yaratıcı zekanın kuvvetli olması gerekir. Bu da Afrika’da çok fazla yatırım ve kalkınma modellerinin geliştirilmesini gerektiriyor. Bu işin bir de güvenlik mimarisi içinde gerçekleştirilmesi gerekiyor.
ASKERİLEŞME ARTTI İki tane daha önemli unsur var Yeni Afrika ile ilgili. Bunlardan bir tanesi terörizm. Tanzanya ve Kenya’da ABD büyükelçiliklerine yapılan saldırılara kadar Afrika kıtası terörizmi bilen bir kıta değil. O günden bugüne mantar gibi bir takım örgütler türedi. Bunlar terör üzerine savaş stratejisi çerçevesinde kıtanın askeri güçlerinin birleştirilmesine gerekçe oluşturuyorlar. Koskoca kıta. Bu kıtanın her tarafında asker bulundurmak mümkün değil ama her an bütün kıtayı kontrol edecek bir askeri varlık bulundurmak durumunda. Enerji kaynaklarının, hammadde kaynaklarının en zengin olduğu yerde terör örgütlerinin çok eylem yapıyor olmaları o kıtanın askerileşmesine ve güvenlik şemsiyesi altına girmesine bir gerekçe oluşturuyor ve ona çanak tutuyor. İkisi de birbirini besleyen süreç.
AFRİKA’NIN YENİDEN PAYLAŞIMI KAVGASI VAR İkincisi de yeni güçler, geleneksel güçler ve ABD’nin orada yaptıkları Afrika’nın yeniden paylaşımı gibi bir şeyi karşımıza çıkarıyor. Yani, New Scramble for Africa. Bunu da nereden tespit edebiliriz. En son yaşadığımız göç olaylarından. Bakıyoruz Kuzey Afrika’ya yığılmış göçmen nüfus Avrupa’ya kapağı atmak için bir takım girişimleri var. Geçen iki hafta içinde 1900 insan öldü. Burada zorlama, tehcir olayıyla karşı karşıyayız. Bu doğrudan güçler arasındaki çekişmeden dolayı çıkan bir sonuç. Bunların hepsi yeni Afrika’nın resmi.
ARAP BAHARI BİTTİ - Kuzey’de durum nasıl? Arap baharı bandında. Biraz ortalık duruldu mu? Mesela yakıp yıkılan Libya’nın durumu nedir? - Libya tam anlamıyla doğu ve batı olarak bölünmüş vaziyette. İçerideki çatışmaları kontrol edemiyor. Kesinlikle çökmüş bir ülke. Tunus, Arap Baharının ilk yaşandığı yer. Tunus, demokratik gelişmeleri daha güzel ve sağlıklı yaşayan bir ülke. Mısır’daki durum ortada. Mısır’daki darbe ile Arap Baharı bitmiş oldu. Cezayir bir demir yumruk ile idare ediliyor. Bütün bunların Kara Afrika ile bir bağlantısı en çok Mali’deki, Kuzey Afrika’daki El Kaide aracılığıyla kuruluyor. Sahra bölgesini destabilize edecek güçler, El Kaide, Tuaregler ve Morintanya’daki Polisario gerillaları. Kuzey Afrika’daki durum bu. Statik bir ortam yok sürekli çatışma var. Uluslararası göçler de bu çatışma ortamından kaynaklanıyor. Sahra ile sahil arasındaki ülkeler en fazla destabilize olmuş ülkeler ve en fazla Çin’in, Rusya’nın girmiş olduğu bölgeler buralar. Mesela Etiyopya istikrarlı bir yer. Bu şekilde bunların orada tutunmalarını istemiyorlar. Geleneksel ülkeler kendilerine bağlı kabileleri harekete geçirerek bunu yapıyorlar. En son Çad’da olan çatışmalar. Sonuçta çok istikrarsız bir bölgeden bahsediyoruz.
BİZİM İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR PAZAR DEĞİL - Türkiye’nin bu Yeni Afrika’ya girişi, bakışı nasıl? - Önce Yeni Türkiye nedir ona bakmamız lazım. Bence Yeni Türkiye mal üretip, yurtdışına mal satan ihracata dayalı büyüme modelini aşmış olan bir ülke. Türkiye sermaye ihraç eden bir ülke haline geldi. Türkiye’deki üretim ve tüketim zincirleri, dünya üretim ve tüketim koridorlarına Türkiye’yi açmış, özellikle üretim anlamında dünya arz zincirleriyle entegre haline gelmiş demektir. Baktığımız zaman 2000’lere kadar yurtdışında gelen sermaye çok fazla değil. Sermaye artışı olduğu sürece doğrudan sermaye yurtdışına yapılan sermaye yatırımları artıyor. Bunların büyük bir kısmı batıya gidiyor. Bir kısmı Asya, Afrika diğer kıtalara gidiyor. Fakat buna rağmen buraya yönelik doğrudan yatırım hamlesi yok. Yeni Türkiye’yi karakterize eden en önemli şey sermaye ihracatının ulaştığı boyut. Türkiye’nin yurtdışına 40 milyar dolar civarında bir sermaye ihracatı var. Bunun 40 milyar dolarlık sermaye ihracatı Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 5’i civarında. Bu rakam GSMH’nın önemli bir kısmı demek. 170 bin civarında insan istihdam ediliyor Türk firmalarında tüm dünyada. Sadece Türkiye’de üretilen sermayenin ihraç oranı bu. Bunların Türkiye’deki birikimleri 40 milyar doları geçiyor. En son Koç Grubu Güney Afrika’ya yatırım yaptı.
TÜRKİYE AFRİKA’YA GÖZÜNÜ KAPATAMAZ Üretim zincirleriyle bağlantılı hareket eden bir Türkiye. Mesela AB içinde bugün satılan her iki televizyon setinden bir tanesi Türk malı, satılan her iki bilgisayardan bir tanesi Türk malı. Elektrik ve elektronik ürünlerde Türk ürünlerinin payı AB’de çok yüksek. Bu kriz dolayısıyla da bu pay kaybedilmiş değil. Zaten eskiden beri düşük gelir sahiplerine yönelik yapılıyordu. Bu fiyat hareketlerine göre çok duyarlı değil. Satılan ürünlerin çok fazla satılması için fiyatları çok düşürmeniz gerekmiyor o talep grubuna. Türkiye’nin böyle bir Pazar payı varken bu ürünlerin hammaddelerin kaynağı olan Afrika’ya Türkiye’nin gözünü kapatması mümkün değil. Hızla büyüyen sanayisine mutlaka gelir sağlayacak hammadde kaynaklarına Türkiye’nin yönelmesi gerekiyor. Afrika’ya yönelmesinin bir nedeni bu.
YATIRIM İLİŞKİSİ VE NÜFUS HAREKETİ DE ARTIYOR Baktığınızda ithalat ihracat dengesine, bizim Afrika’dan yaptığımız ithalat dengesinde büyük bir fark var. Demek ki bizim için Afrika çok büyük bir Pazar değil. Ama biz Afrika’nın ürettikleri için büyük bir pazarız. Afrika’nın yaptığı dünya ticaretinde yüzde 2 bir paya sahibiz ama bu çok süratli artan bir pay. Bugün karşılıklı ticaret hacmimiz 20 milyar dolara yaklaşmış. 2023’te bunun 50 milyar dolara çıkması beklentisi vardı. Daha sonra bu 100 milyar dolar diye revize edildi. Yani ticaret ilişkimiz hızla artıyor. Aynı zamanda yatırım ilişkisi ve nüfus hareketi de artıyor.
TÜRKİYE’NİN HIZLI AFRİKA AÇILIMI Türkiye’nin Afrika açılımı 1990’lı yılların sonunda bir grup Türk büyükelçisinin inisiyatifiyle başladı, daha sonra İsmail Cem’in Afrika açılımı geldi. AKP Hükümetiyle birlikte Afrika açılımına hız verildi. Türkiye 2005 yılını Afrika yılı olarak açıkladı. Ve THY, Afrika’da birçok noktaya uçmaya başladı. TİKA Afrika’da büro açtı. Şimdi TİKA’nın 20’ye yakın bürosu var. 2008’de 44 Afrika ülkesinin başkanı ve başbakanının katıldığı Türkiye-Afrika Zirvesi yapıldı. O günden bugüne gelişmeler çok hızlı. Türkiye’nin Afrika’da 30’un üzerinde ülkede büyükelçiliği var. THY, 30 ülkede 44 noktaya uçuyor. Bugün Afrika’ya uçuş yapan batılı şirketler arasında en fazla uçuş networku olan bizim THY’dir. Türkiye, Afrika Birliği’nin üyesi oldu. En önemli gelişmelerden bir tanesi KOBİ’ler çok fazla faaliyet gösteriyor. Libya’dan sonra Somali’yi kendisine kıtaya giriş noktası olarak seçti. Somali ve Sudan’a gönderilen yardımlara baktığımız zaman Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasından Afrika’ya en fazla yardım eden ülke oldu. 3 milyar dolar civarında bir yardım paketi var. Büyük bir kısmı Somali, Sudan. Bunlar TİKA aracılığıyla yapılıyor. ANLAŞMALAR ÇOK ÖNEMLİ Ziraat Bankası Mısır’da faaliyet göstermeye başladı. Bankacılık sektörüne de girilmiş durumda ama yeterli değil. Yeni Türkiye ve Yeni Afrika şöyle bir soru ile karşı karşıyayız. Bu ilişkileri belirleyen en önemli etken nedir? Bunlar birbirini neden çekmektedir. Bu çekim kuvvetinin belirleyicisi olarak ön plana çıkanı nedir? Newton’un fizik deneyini iktisada uygularsak şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Mesafenin, karşılıklı olarak ters orantıyla çekimi azaltacağını varsayıyoruz. Böyle bir model kuruyoruz. Mesafe ne kadar uzaksa kütleler birbirini o kadar itecek. Çünkü lojistik artacak, petrol giderleri, taşımacılık artacak. Sigortacılık daha pahalı olacak. İnsanlar uzak mesafelerle daha az ilişkiye giriyorlar. Bu kıtadaki ülkelerle Türkiye’nin çekimi ikili anlaşmalara bağlı. Türkiye gidip Afrika’daki ülkelerle birtakım anlaşmalar imzalıyor bunlar çok önemli. ÖNCE DEVLET VE BÜYÜK ŞİRKETLER GİTMELİ Bir başka önemli çekim unsuru da Kuzey Afrika ile Türkiye’nin tarihi bağları. Afrika ile olan ilişkilerde devletin mutlaka öncülük etmesi lazım. KOBİ’ler giriyor, fakat devletin öncülüğünde gidilmesi çekimi daha da hızlandırıyor. Uçan kaz modelindeki gibi en önde uçan kazın devlet olması lazım. Sonra büyük şirketler gelmeli. Büyük şirketler halen Afrika’yı tanımadılar. Devletin bu şirketleri desteklemesi finansman konusunda kendi ağırlığını koyması lazım. Türkiye’deki finansal yapı öyle bir şekilde organize olmalı ki Afrika’ya açılan büyük şirketlerin finansman ihtiyacı buradan karşılanmalı. Sadece Afrika’ya değil dünyanın herhangi bir yerine açılan firma buradan finanse edilmeli. Yeni Türkiye’nin, sermaye ihraç eden Türkiye’nin bütün ülkelere taşınabilmesi, küresel oyuncu olarak varlığını gösterebilmesi buradaki finansal sektörün nasıl organize olduğu ile ilgili. Dolayısıyla finans yapısı, bankacılık sektörü ve şirketlerin yatırımı çok önemli. Büyük şirketlerden sonra KOBİ’ler gelmeli. KOBİ’lerin varlığı Afrika kıtasında çok önemli ama onların gitmesi büyük şirketlerden sonra kalıcı olur. TÜRKİYE OECD KURALLARINA UYACAK Eximbank’ın kredilerinin artırılması Afrika’ya yapılan yardımların artırılması bunların şartlarının daha esnek hale gelmesi bunların devam etmesi gerekiyor. Eninde sonunda Türkiye OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) kalkınma ve yardım konseyinin kurallarına uyacak. Çünkü biz OECD’nin DAC (Kalkınma Yardım Komitesi) Kurallarını kabul etmiyoruz. Ama Türkiye sonunda buraya gidecektir. Türkiye batı ittifakında olan bir ülke olarak bu kurallara sonunda uyacak. Türkiye burada dış ticareti, dış politikayı biraz daha stratejik düşünmek zorunda. Batı ittifakı içinde olan bir ülke olarak batı stratejileri içinde birtakım stratejiler geliştirmek zorunda kalacaktır. Bu diğer ülkelerle anlaşmayacak anlamına gelmiyor. İyi bir denge sağlaması lazım. YATIRIM İÇİN ÖNCE GÜVENLİK - Sonuçta koca bir kıtadan söz ediyoruz ama aynı zamanda dünyanın en güvensiz bölgesinden söz ediyoruz galiba. - Kesinlikle öyle. Birisi buraya yatırıma gidecek olsa önce güvenliği düşünecek. Gördüğümüz kadarıyla her tarafta güvenlik sorunu var. Afrika için bu dönemde güvenlik konusu çok önemli. Bunu ABD’liler bir şekilde başarıyor. Nijerya’da kaçırılan 200 tane kız vardı bunları Nijerya hükümeti bulamadı, ABD’den yardım istedi. Demek ki orada bir gücü var. Burada etkili olan ABD’liler. Biz kıtaya yalnız giremeyiz dememde bu güvenlik meselesi yer alıyor. Bizim Cumhurbaşkanı 200 yataklı hastane açılışına gideceği zaman giden Türk heyetine saldırı oldu, bir kişi öldü. Daha sonra bir astsubay öldürüldü. Elçiliğe yapılan saldırıda bir görevli öldürüldü. Güvenlik sorunlarıyla sürekli karşılaşacağımızın sinyali olarak Türkiye’ye gelmek için yapılan sınava girecek öğrencilere bombalı saldırı yapıldı, 170 kişi öldü Somali’de. Orada bu işin ne kadar çetrefilli, kıran kırana olduğu belli. Her şirketin başına asker göndererek güvenlik sağlamak mümkün değil. Bir şekilde dünyanın yaptığı ikili anlaşmalar önemli. Devletin öncülüğü olmadan bunların çözülmesi mümkün değil. Devletin de orada ciddi stratejiler geliştirmesi lazım. SAĞLIK SORUNU DA CİDDİ - Gidenleri sağlık açısından ne gibi tehlikeler bekliyor? - Sağlık ve hastalıklar bir başka konu tabi. Türkiye’de tropik hastalıklar üzerinde çalışan bir uzman hastane ve departman yok. THY’li hostesi sinek ısırdı, ölecekken bir aşı bulundu, hayatı kurtuldu. Londra’da mesela bu konuda uzman 10 tane hastane var. Hollanda’da, Fransa’da da var. Türkiye’nin bu şekilde uzman hastanelerinin ve tıp fakültesinin olması lazım. Kimlerle bağlantı kuracaksınız onlarla da çalışmak lazım. Kabileleri çalışacak bir ekip olması lazım. Lisanları bilecek, alışkanlıklarını bilecek. Birtakım uzman okullarımızın olması lazım. ULUSAL UZMANLIK OKULLARI KURMALIYIZ Uluslararası ilişkiler denen dal nedir? ABD için uluslararası ilişkiler önemli olabilir. Batıda bakıyorsunuz uluslara çalışan, ulusal uzmanlık okulları var. Çin’de 20 tane ve Hollanda’da, Fransa’da var. Onların yemeklerini, alışkanlıklarını inceleyen okulların bizde de olması lazım. Bütün bunlar yeni Türkiye’nin de kurması gereken kurumlar. Eğer Türkiye gerçekten küresel düzeyde varlık göstermek istiyorsa, diğer kıtalarla ilişkileri geliştirecekse bunu yapması lazım.
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|