SON DAKİKA
9 Ocak Çarşamba günü yapılacaktı
Hedef 1.000 sanayici
Mike Davey'den KOBİ'lere çağrı
Cansen Başaran Symes
“Türkler, artık globalleşen dünyanın her yerinde..”Türkiye’deki aile şirketleri kendilerine güveniyor ve büyüme konusunda agresif tavır alıyorlar. En büyük problem, yönetimin sonraki kuşaklara sorunsuz devri.
GİRAY DUDA
Global araştırmanın sonuçlarını yorumlayan PwC Küresel Aile Şirketi Hizmetleri Lideri Eric Andrew, aile şirketleri Türkiye ekonomisi için hayati öneme sahip ve iş hayatının ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, Türkiye’de satış gelirlerinin düzeyi çok umut verici olduğunu söylüyor. Andrew, dünya çapındaki aile şirketleri araştırmasının özet sonuçlarını şu başlıklar altında açıklıyor : Aile şirketleri tüm dünyada gelişiyor Geçtiğimiz yıl aile şirketlerinin e’i satışlarını yükselttiler (bu oran 2010 yılında yarıdan daha azdı). Özellikle Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Orta Doğu’da güçlü bir büyüme görüldü. 2010 yılındaki 4 oranına kıyasla, geçen yıl satışlarında düşüş görenlerin oranı sadece oldu. Aile şirketlerinin büyüme konusunda ciddi iddiaları var ve beklentilerinden eminler. Yüzde 80’den fazlası önümüzdeki beş yıl içinde düzenli veya hızlı ve ciddi bir büyüme bekliyor. Büyümeyi hedefleyenlerin 9’u önümüzdeki beş yılda şirketlerinin büyüyeceğine güveniyorlar. Bu durum Hindistan, Orta Doğu, Singapur, Güney Afrika ve Güney Kore’de önemli ölçüde atıyor. Aile şirketlerinde nitelikli insan kaynağı sorunu var Nitelikli insan kaynağı ve işgücü kıtlığı temel bir iç sorun olarak daha da güçlü bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu sorun, 2010 yılında % 38 iken 2012’de C’e ulaştı. Şirketlerin yaklaşık % 60’ı, beş yıl sonra doğru yeteneklere sahip kişileri çekmenin temel bir sorun olacağını söylerken, yaklaşık yarısı beş yıl sonra kilit personeli elde tutmanın temel bir sorun olacağını belirtiyor. Şirket yönetim modeli/yapısı ve maliyetlerin kontrolü temel şirket içi meseleler olarak 2010 yılına göre önemli ölçüde azalmış bulunuyor. Cirosu 100 milyon doların üzerinde olan büyük şirketler, kurum reorganizasyonunu temel bir şirket içi mesele olarak tanımlama eğiliminde.
Yunanistan, Rusya ve Ortadoğu’da devlet politikaları/düzenlemeleri temel bir şirket dışı sorun olarak daha fazla dile getiriliyor. Şirketlerin d’ü, beş yıl sonra genel ekonomik durumun temel sorunları olacağını düşünüyor. Ölçek geliştirme açısından gelecekle ilgili olarak akılları meşgul eden en önemli meseleler yenilikçilik ve rekabet. Yüzde 60’tan fazlası sürekli yenilik yapma ihtiyacını gelecek beş yılın temel şirket içi sorunu olarak görüyor, Büyüme fırsatlarını yurt dışında arıyorlar Araştırmaya katılanların dörtte birlik bir kısmı, şu anda uluslararası satış yapıyorlar ve bu oran beş yıl içinde % 30’a yükselecek. Cevap verenlerin dörtte birlik bir kısmı, şimdi veya gelecekte ihracat yapma olasılığını öngörmüyor ve yine iç piyasada kalmayı planlıyor. Şirketler büyümenin en yüksek olduğu bölgelere odaklanmak yerine ülkelerinin piyasasına veya aralarında güçlü kültürel ya da tarihi bağlar olan piyasalara yakın duruyorlar (Örneğin Brezilya şirketleri Portekiz’e, Hint şirketleri İngiltere’ye ihracat yapıyorlar). “Aile şirketleri topluma yarar sağlıyor” Aile şirketlerinin yöneticileri, kendilerinin topluma önemli avantaj ve yarar sağladığına inanıyor. Çeviklik ve esneklik, süreklilik ve uzun vadeli bakış açısı aile şirketlerinin temel avantajları olarak görülüyor. Diğer avantajlar ise başarma motivasyonu ve ‘tutkusu’, yerel ekonomiye ve topluma sağlanan katma değer, işte ilişkileri esas alan ve daha güçlü güven ve destek olarak sıralanıyor. Aile şirketleri, yeni iş alanları yaratmada önemli rol oynadıkları, dengeli bir ekonomiye istikrar kattıkları, daha girişimci oldukları ve karar almada daha uzun vadeli bir yaklaşım benimsedikleri gibi konularda kuvvetle birleşiyorlar. Aile şirketleri diğer şirketlerden daha güçlü değerlere sahip olduklarına ve şirket kuşaktan kuşağa geçerken bunun daha da geliştiğine inanıyorlar. Yüzde 81’lik kısım, istihdamı ve toplumsal girişimleri desteklemeye yönelik güçlü bir sorumluluk duygusuyla, kötü dönemlerde bile personeli tutmak için ellerinden geleni yaptıklarına inanıyorlar. Aile şirketlerinin olumsuz yönleri : miras, yönetim ve sermayeye erişim Aile şirketlerinin temel meseleleri arasında miras, beceri eksikliği, sahipliği yönetimden ayırma ve sermayeye erişim çevresindeki sorunlar bulunuyor. Bunlara ayrıca aile içi anlaşmazlıklar ve iktidar ilişkileri, aile dışı çalışanları çekme ve motive etme ihtiyacı ve harekete geçme zorluğu ile uzağı görememe gibi sorunlar da eklenebilir. Aile şirketleri, özellikle büyüme dönemlerinde, yönetime dışarıdan katkıda bulunulması ihtiyacının farkındalar Aile şirketlerinin ortalama d’ünün yönetim kurulunda aile dışı üyeler bulunuyor. Cirosu 100 milyon doların üstünde olan aile şirketlerinde bu oran yüzde yetmiş beşe yükseliyor (işin kaç nesilden bu yana ailede olduğu belirgin bir fark yaratmıyor). Yaklaşık her üç şirketten birinde ve birinci nesil firmaların yüzde 40’ında aile dışı üyeler hisse sahibi. Yaklaşık ’lik kısım, gelecek beş yılda aile dışından üyelere hisse sunmayı planlıyor. Gelecek konusunda tedirginlik var Aile şirketleri yapısal anlamda çok uluslu şirketlerin artan baskısı ve rekabeti, sermaye erişimi güçlükleri, yerel olarak genişlemek için sınırlı beceriler ve kaynaklar, en yetenekli kişileri çekme ve üst yönetim ekibini iyileştirmedeki zorluklar açısından gelecekte çıkabilecek sorunlara göğüs germek durumundalar. Ancak olumlu avantajlar varlığını sürdürüyor; çeviklik, müşterilere yakınlık, çok uluslu şirketlerden olumlu bir şekilde farklılaşma, daha düşük borç düzeyleri, uzun vadeli yaklaşım ve personelin sadakati gibi... Bağımsız kalmada profesyonel yönetim ihtiyacı, resmi düzenlemelerle başa çıkma, ailede ilgili haleflerin bulunmayışı ve farklı yapılanmalar gerektiren uluslararası büyümeyle ilgili zorluklar, aile şirketleri ile aile şirketi olmayanlar arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor. Mevcut aile şirketi yönetme süreçleri hala karışık bir yapıda; sadece yarısında bir hissedarlar anlaşması var ve yüzde 21’inde anlaşmazlıkları çözmek için benimsenmiş süreçler veya mekanizmalar yok. Yüzde 41’lik kısım şirketin sahiplik ve yönetimini gelecek kuşağa devretmeyi planlarken, dörtte birin üstünde bir kısım yönetimi devrederken profesyonel bir yönetimi işe almayı ve ’lik bir kısım şirketi satmayı veya hisseleri satışa arz etmeyi planlıyor. Yüzde 11’lik kısım bu aşamada henüz ne yapacağını bilmiyor. Şirketlerin üçte biri gelecek beş yılda sahipliğin el değiştireceğine inanıyor fakat bunlar arasında şirketin satışını veya hisse satışını planlayanların oranı 2010 yılında yaklaşık @ iken dramatik bir düşüşle 2012 yılında ( oldu. Hükümetlerinden yeterli desteği aldıklarına inanmıyorlar Hükümetlerin aile şirketlerinin önemini takdir ettiğine inanan aile şirketlerinin sayısı az. Ancak bu konuda bazı belirgin bölgesel farklılıklar mevcut, örneğin Orta Doğu, Malta, İsviçre, Singapur, Meksika, Türkiye, Kanada, Avusturya, Hindistan, Hong Kong ve İsveç’teki aile şirketleri devletin kendi önemlerini takdir ettiğine inanıyor. Aile şirketlerinin yaklaşık 2/3’ü devlet yönetimlerinin, aile şirketlerinin finansmana erişimini kolaylaştırması gerektiğini düşünüyor. Yalnızca Singapur, Orta Doğu, Türkiye ve Malta’da aile şirketleri, hükümetin mevcut ekonomik iklimde şirketlerin ayakta kalması ve faaliyetlerini geliştirmesine yardımcı olmak için elinden geleni yaptığına inanıyor. Güney Afrika, Birleşik Krallık, Rusya, Romanya, Brezilya, İtalya, Güney Kore, Fransa ve Orta Doğu’daki aile şirketleri için becerilere erişim kritik bir zayıflık, bunların hepsinde iş dünyasına giren genç insanların doğru becerilere ve eğitime sahip olmadıkları düşünülüyor. Karakurt : Türkler her yerde… Türkiye’deki aile şirketleri arasında yapılan araştırmanın sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Aile Şirketi Hizmetleri Direktörü Mehmet Karakurt, aile şirketlerinin, Türkiye ölçüsünde yerel ekonomiye canlılık kattığı ve iş hayatına etkisinin yüksek olduğu ülke sayısının çok az olduğunu vurguluyor. Türk aile şirketlerinin geçtiğimiz zor dönemi başarıyla geçirdiğini ve gelecek için de kendilerine güven duyduğunu belirten Karakurt, “Atlattıkları ekonomik krizin ardından kendi güçlerinin farkına daha çok varmaya başladılar. Artık Türk aile şirketleri dünyanın önde gelen şirketleriyle rekabet edebiliyor hatta yeri geliyor onları kendi bünyelerine katmaktan çekinmiyorlar. Şu sıralar çok duyduğumuz gibi: ‘Türkler her yerde…’ ” diyor. Mehmet Karakurt, PwC’nin bu yılki araştırmasında Türk şirketleri açısından öne çıkan temel bulgulardan bazılarını şöyle yorumluyor : Aile şirketleri büyümeye devam ediyor Türk aile şirketlerinin % 81'i geçen yıl içerisinde satışlarında büyüme yaşarken, bu oran küresel düzeyde % 65 olarak gerçekleşti. Büyüme konusunda istekliler ve kendilerine güveniyorlar Öte yandan Türkiye'deki aile şirketlerinin x'i istikrarlı büyüme beklerken bu oran küresel düzeyde % 69. Piyasa şartları düşündürüyor Türk yöneticiler en temel zorlukları değerlendirdiklerinde ilk üç dış unsur olarak piyasa şartları (% 37), hükümet politikaları (% 34) ve dış pazarlardaki zorluklar (% 28) sıralanıyor. Yeterli/yetenekli eleman sorunu Küresel düzeyde, beceri sahibi kişilerin işe alımı gün geçtikçe önem kazanan bir konu. Türkiye'de bu konu 2010 yılındaki % 44 oranından % 23'e gerilemiş olsa da Türk aile şirketleri için en büyük dahili endişe kaynağı olmayı hala sürdürüyor. Hükümetlerin aile şirketlerine verdiği önem Küresel katılımcıların 8’i hükümetin kendilerine gereken değeri vermediğini düşünürken Türk aile şirketleri bu konuya çok daha olumlu yaklaşıyor ve hükümetin kendilerine verdiği önem konusunda A gibi bir oranla mutabıklar.
Geleceğe bakış: 2017 yılına doğru öne çıkması beklenen konular Türkiye'deki aile şirketleri, geleceğe ilişkin duydukları güvene rağmen önümüzdeki 5 yıl için ele alınması gereken önemli konu ve zorlukların da olduğunun farkındalar. Elemanları elde tutabilmek Türk aile şirketlerinin % 81'i yetenekli personelin elde tutulması konusunda endişelere sahipken bu oran küresel düzeyde % 46. Uluslararası pazar hakimiyeti Türk aile şirketlerinin satışlarının 3’ü yurtdışı pazarlara yapılırken, bunun önümüzdeki 5 yılda @’a yükselmesi bekleniyor. Dünya ekonomisine ilişkin sorunlar Türk katılımcıların % 69'u orta vadede dünya ekonomisi konusunda endişe taşıyor (küresel oran f). Fiyat rekabeti Türkiye'de % 64 ile daha önemli bir konu olarak ön plana çıkıyor (küresel oran Y). Türk aile şirketlerinin W’si özellikle Türk Ticaret Kanunu gibi yeni kanunlara uyumun dikkat edilmesi gereken bir konu olduğuna inanıyor. Yenilikçilik (inovasyon) önemli Şirketlerin yönetimine ilişkin ortaya çıkan kilit konu ise yenilikçilik (% 77). Bu konu Türkiye'de küresel düzeyde olduğundan (% 62) daha öncelikli bir konu. Yeni teknolojiye duyulan ihtiyaç konusunda önceliklere sahip olan Türk şirketlerinin oranı yüzde 61. Bu da Türk aile şirketlerinin büyümek ve rekabetçi olabilmek için yenilikçiliğe ve teknolojiye verdiği önemin bir kanıtı. Halefiyet sürecinin yönetimi, hayati öneme sahip Türk katılımcıların % 41'i işlerin sonraki kuşağa devredilmesinin sorunlara yol açacağı konusunda endişelere sahipken, bu oran küresel düzeyde % 32. Türk aile şirketlerinin % 30'u aile içi anlaşmazlık olasılığını doğal bir sonuç olarak görürken bu oran küresel sonuç olan % 9’a kıyasla çok daha yüksek. Türkiye, araştırmaya katılan diğer ülkeler arasında bu konuda en yüksek hassasiyete sahip ülke durumunda. Türk aile şirketlerinin kendilerine özgü nitelikleri Araştırmaya göre, hem küresel düzeyde hem de Türkiye’de aile şirketlerinin işe bakışı ve temel özellikleri bakımından önemli benzerlikler bulunuyor. Uzun vadeli düşünme ve geniş bakış açısı Türk aile şirketlerinin % 51'i aile şirketlerinin karar alma sürecinde daha uzun vadeli bir yaklaşım benimsediğini onaylarken, bu oran küresel düzeyde de % 53. Daha hızlı ve esnek karar alma Aile şirketleri hızlı karar alma ve zor zamanlarda kuralları esnetebilme becerilerini, rekabette ayırt edici bir avantaj olarak görüyor. İşe ve topluma daha büyük bağlılık Türk katılımcıların neredeyse tamamı (% 94'ü) aile şirketlerinin kötü zamanlarda bile çalışanlarını tutabilmek ve onları mağdur etmemek için ellerinden geleni yaptığına inanıyor. Bu oran küresel düzeyde % 81 oranında. Güvene dayalı ve daha kişisel bir yaklaşım Türkiye'deki katılımcıların % 73'ü kültürün ve değerlerin aile şirketleri için büyük önem taşıdığını düşünüyor. Şaşırtıcı olarak bu oran küresel düzeyde % 78 ile Türkiye’den daha yüksek bir oran olarak ortaya çıktı. Girişimcilik zekâsı Küresel araştırmada katılımcıların % 63'ü aile şirketlerini piyasanın diğer oyuncularına kıyasla daha girişimci olarak değerlendirirken, bu oran Türkiye'de % 69 düzeyinde. Ülkemizdeki katılımcıların % 54'ü aile şirketlerinin kendilerini her yeni kuşak ile yenileme fırsatı olduğunu düşünüyor ve yine % 54'lük bir kısım aile şirketlerinin daha fazla risk üstlenmeye hazırlıklı olduğu görüşünde. Bu oran araştırmanın genelinde % 39. Bir başka değişle Türk aile şirketleri ciddi bir girişimcilik ruhuna sahip. İşin yeni kuşaklara devri Araştırmaya katılan Türk aile şirketlerinin % 70'i birinci veya ikinci kuşakların yönettiği genç şirketler olduğundan, karşı karşıya oldukları en büyük sorun, şirketlerini üçüncü ve sonraki kuşak aile üyelerine başarılı bir geçiş süreci neticesinde devredebilmek, uzun vadeli sürdürülebilirlik, büyüme ve kârlılığın sağlanması olarak ortaya çıkıyor.
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|
|