SON DAKİKA
Bir Ülkenin İki Temel Taşı![]()
Yıldırım ULKAT Çerkezköy Sanayiciler Derneği Yön. Kurulu Başkanı
Bir ülkenin iki temel taşı sanayi ve bankacılık sektörü. İstihdam yaratan, vergisini ödeyen, ülkeyi ayakta tutan bu iki temel direk.
Birbirlerinden en fazla etkilenen, bu etkiyle de enerji yaratan.
Söylediklerim normal zamanlar için geçerli. Kriz zamanları buna dahil değil.
Şöyle ki…
Bankalar ve sanayi kuruluşlarının bilançoları açıklandı. Ülkemizin en büyük 10 bankası (2009 rakamları) 16,6 milyar lira elde etti.
Toplam çalışan sayısı 135 bin 491. Buna karşılık 500 büyük sanayi kuruluşu (2008 rakamlarına göre. 2009’un daha karamsar tablo çizeceği ortada.) 11,6 milyar lira kar elde etti. Çalışan sayısı 543 bin 857.
Karşılaştırmada göze çarpan başka dengesizlikler de var ama mesele bu değil. Mesele bir ülkeyi ayakta tutan iki temel direkten parayı elinde tutan tarafın krizden süper başarılı çıkması, en çok istihdam sağlayan tarafın ise “zar-zor” ayakta durabilmesi büyük çelişkidir.
Afaki bir bakış açısı krizi fırsata çevirmekte bankacıların sanayicilerden daha zeki davrandığını söyleyebilirim ama durum böyle değil. Durum yola beraber çıkmış iki temel direkten birinin zor günde diğerini yalnız bırakması.
Normal günlerde riskleri beraber üstleniyormuş gibi görünen bir babanın iki oğlundan birinin gemisini kurtaran kaptan pozisyonu alması. Riskin tamamını diğer oğula bırakıp gemisini güvenli sulara çekmesi.
Evet, bankalar bu sefer 2001’de olduğu gibi bir gecede yüzde 1500 faiz oranlarına çıkmadılar ama ellerindeki kitap kalınlığındaki sözleşmelere dayanarak kredileri geri çağırdılar. Yeni krediyi çok çok zor açtılar. Faiz oranlarını ciddi şekilde yükselttiler ve sanayi sektörünü bütün olarak kaynaksız bıraktılar.
Bankanın yaptığı kendi bindiği dalı kesmek gibi. Sanayicinin çeki var. Bankada da kredisi var. O anda ihracat bedeli gelmemiş. Bankadan destek istiyor. Banka da veremem, kriz var diyor. Sonra çek yazılıyor. Sanayici mimleniyor. Kriz hafifliyor. Banka da tekrar yeni kredi alacak müşteri peşinde sanayiciye geliyor. Fakat bu kez de Merkez Bankası kayıtlarında “çeki yazılmış duruma düştüğü için” banka yeni kredi veremiyor. Bankacılık sektörünün en temel gelir kaynağı sanayi sektörüne açtığı krediler ve sektör bir süredir bu kaynaktan yoksun. Peki bu kar patlaması nasıl oluyor. Orası biraz devletimizin yapısıyla ilgili. Buna çok değinmeyeceğim. Asıl konumuz sanayi sektörünün ülkeyi sadece iyi zamanda değil kriz zamanlarında da tek başına sırtında taşıdığıdır. Rakamlardan çıkan sonuçlardan biraz ibret almak ve sanayiciye sadece iyi gün dostu olmak istemeyen bankacılar beri gelsin.
Riskleri beraber üstlenelim. Krediyi verip geri çekilmeyelim. Proje kredilendirmesi sistemi “gerçekten” var olsun. Uzun vadeler konuşalım. Sadece ipotek ettiğimiz gayrimenkullere değil, bilançolarımıza kredi verilsin. Kredi sözleşmeleri tek sayfa ve anlaşılır olsun. Biz tek başımıza imza atanlar, bir avukat ordusunun hazırladığı sözleşmeler karşısında kendimizi aciz hissetmeyelim.
Bilmelisiniz ki ülkeyi el üstünde taşıyanların ilk sırasında sanayiciler var. Bu kadar meşakkate biraz da kıymet görmek istiyoruz.
Bir anı: 1997’de bir İtalya seyahati yapıyorum. Ürünlerini satın aldığım Milanolu bir sanayici yeni kurduğu ikinci fabrikasını gururla gezdiriyor. Her şey pırıl pırıl. Bina, makineler yeni. Çalışanlar heyecanlı, mutlu.
Sordum İtalyan dostuma. “Fabrikanın ne kadarı öz kaynak, ne kadarı kredi!” diye.
Dostumdan el cevap: “Ne öz kaynağı. Biz yatırım projesi yaptık. Bankaya verdik. İlk 3 yılı ödemesiz, 20 yıllık bir kredi aldık. Faiz makul. Şimdi çalışıp ödeyeceğiz”…
“Vay be” dedim. Bizde bu imkan olsa dünyanın tozunu atarız…
Yükleniyor...
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|