SON DAKİKA
MİMAR GAUDİ’NİN SİHİRLİ DOKUNUŞLARIYLA HAYAT BULAN ŞEHİR: BARCELONAHer şehir ya da her ülke, mutlaka iyi veya kötü bir iz bırakır bellekte. Bazen yemekleri, bazen kendine özgü müzik kültürü, bazen de doğal güzellikleri kalır aklınızda… Bu iz, o yerle özdeşleşir, ismiyle eşleşir. İşte benim belleğim için de İspanya demek Barcelona, Barcelona demek de şehre yaklaşık 1.5 saat uzaklıktaki Figueras kasabasında yer alan Salvador Dali Müzesi.ÖZGE SESKİR GÜVENDİK Pek çok sanatçının doğduğu veya sadece yaşadığı ama hepsine, sınırlarla kısıtlanmamış özgür yaşamın ve yaratıcılığın izlerini taşıyan ortak bir anlayış bırakan Barcelona, ünlü mimar Gaudi’nin parmaklarıyla yoğurulmuş ve Katalanların mimarisiyle daima övünç kaynağı olmuş bir liman şehri. Aynı zamanda, dünyanın en etkileyici müzesi olan The Dali Theatre-Museum’a sadece birkaç saat uzaklıkta. · GERÇEĞİ TUZ BUZ EDECEK BİR DAHİ : SALVADOR DALİ Her şehir ya da her ülke, mutlaka iyi veya kötü bir iz bırakır bellekte. Bazen yemekleri, bazen kendine özgü müzik kültürü, bazen de doğal güzellikleri kalır aklınızda… Bu iz, o yerle özdeşleşir, ismiyle eşleşir. İşte benim belleğim için de İspanya demek Barcelona, Barcelona demek de şehre yaklaşık 1.5 saat uzaklıktaki Figueras kasabasında yer alan Salvador Dali Müzesi. Yazıma, özellikle Dali Müzesi’nden başlamak istedim, çünkü bir dahinin, insanı şaşkınlık ve hayranlıktan un ufak eden yeteneği karşısında, burada anlatılabilecek her şey o kadar sıradan ki! Uzun kuyruktan kurtulup kapıdan içeriye girmenizle başlıyor, sizi başka bir gezegene savuran “Dali rüzgarı”. Sıkılmadan, yorulmadan, her anını yudum yudum içip, damağınızda dakikalarca dolaştırarak yuttuğunuz kıpkırmızı bir şarap gibi Dali. Sizin “küçük kabarcıklar” olarak gördüğünüz bir şey, 2 dakika sonra bir “ekmek” oluyor, sizin “ekmek” olduğuna kesin olarak inandığınız şey, 2 dakika sonra aslında bir “saat” olarak karşınıza çıkıveriyor. Tavanda, duvarda, çatıda… Her yerde bir sürpriz, her yerde farklı ve heyecan verici bir detay.. Müzenin avlusundaki “Cadillac”, Katalan sürrealist ressam Dali’nin keskin zekasının başka bir örneği. Antika arabanın arkasında, Akdeniz’in dalgalarını simgeleyen, içi dolu prezervatifler kullanılarak yapılmış sarkıtların üstünde bulunan kayık. Kayığın üstüne bir şemsiye yerleştirilmiş. Arabanın sağ ön tekerleğinin yanındaki kutuya 1 euro attığınızda yağmur yağmaya başlıyor, şemsiye açılıyor ve Dali’ nin ünlü paradokslarına uygun olarak da, yağmur arabanın içine yağıyor. Avludan içeriye geçtiğinizde sizi, Salvador Dali’nin çok sevdiği, pek çok eserine model olan karısı, menajeri, ilham perisi Gala’nın tablosu karşılıyor mu? Tabii ki, Dali yine yapacağını yapıyor ve sadece Gala ile değil, esere biraz daha dikkatli baktığınızda Abraham Lincoln’le de selamlaşıyorsunuz. Akıp giden zamana karşı insanoğlunun elinden hiçbir şey gelmemesini tasvir ettiği ve tam uyumaya giderken aklına gelen güneş altında erimekte olan Camembert peynirinden esinlendiği ünlü “Eriyen Saatler- Belleğin azmi” tablosu ve diğer tüm eserleri tek tek üzerine konuşulmaya değer. Kızım büyüyünce, onu da bu eşsiz tecrübeyi yaşatmak üzere, ince bir zekanın milyonları peşine taktığı etkileyici Dali Müzesi’ne mutlaka götüreceğim. Siz de, hiç bitmesini istemeyeceğinize emin olduğum, bu çılgın adamın gerçek ötesi yolculuğuna katılmadan ülkeyi terketmeyin! · KATALANLARA GÖRE BARCELONA, İSPANYA DEĞİL! Evet, gelelim İspanya’nın Katalunya özerk bölgesinin başkenti Barcelona’ya.. İspanya’da Bask, Katalunya ve Galisya başta olmak üzere 17 özerk yönetim bulunuyor. Ülke nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 15’ini, Barcelona’nın ayrı bir ülke olduğuna inanan ve “Katalunya, İspanya değildir” diyebilecek kadar katı milliyetçi Katalanlar oluşturuyor. İspanyolca da bilmelerine rağmen Katalanca konuşmayı tercih eden halk, diktatör Franco döneminde Nou Camp stadını kutsal mekan, Barcelona Futbol Takımı’nın bayrağını da milli bayrakları olarak kabul etmişler. Katalan halkı, başarısının sürekliliği ve bayraklarının sonsuza dek gökyüzünde dalgalanması için, güçlü bir aşkla bağlı oldukları Barcelona Futbol Takımı’na her zaman tüm benliğiyle destek oluyor. · Katalan halkı, modernizm akımının öncüsü ünlü mimar Antonio Gaudi’nin sihirli dokunuşlarıyla hayat verdiği Barcelona mimarisiyle daima övünür. 1852 doğumlu Gaudi’nin tam sekiz eseri, Unesco Dünya Mirasları Listesi’ne girmeyi başarmış. Gaudi’nin Barcelonası’nı dolaşmaya Sagrada Familia Kilisesi’nden başlamak istiyorum. 1882 yılında mimar Villar’a emanet edilen görkemli katedral, bir yıl sonra Gaudi’ye devrediliyor. O da, ölümüne kadar, kırk yıl süren çalışmaları sonucu, neo-gotic tarzda tasarlanan katedralin sadece Nacimiento cephesini ve planlanan on sekiz kulesinden birini tamamlayabiliyor. Mimarın bitirebildiği Nacimiento cephesi, İsa’nın doğumunu simgelemek amacıyla güneşin doğduğu “doğu” yönüne bakar. Gaudi’nin ölümünden sonra, yapının inşası ile ilgili geriye çok az plan kaldığı için yerine gelen mimarların “Gaudi tarzını” devam ettirmeleri oldukça zor olmuş. Hala bitmemiş olması nedeniyle “Bitmeyen Kilise” olarak da bilinen, Barcelona’nın en önemli simgelerinden biri niteliğindeki Sagrada Familia’nın zemin katında Gaudi’nin mezarı, çalışmaları ve heykelleri bulunmakta. · LA RAMBLA’DA RENGARENK BİR HALK PAZARI; LA BOQUERIA Şehrin en kalabalık, en hareketli yerlerinden biri, biz İstanbulluların İstiklal Caddesi’ne benzeyen dokusuyla La Rambla (Las Ramblas) Caddesi. Yan yana dizilmiş beş-altı katlı tarihi binalar arasına uzanan cadde, ortasına konuşlanmış çiçekçileri, hediyelik eşya satan dükkanları, restaurantları, flamenko merkezleri, koşuşturan insanlarıyla tam bir curcuna mahali. Yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki La Rambla’nın en ilgi çeken noktalarından biri, içinde çeşit çeşit sebzenin, meyvenin ve meyve suyunun satıldığı Mercat de Sant Josep de La Boqueria. Farklı farklı ürünlerden, az miktarda alıp deneyebileceğiniz pazar, rengarenk tezgahlarıyla gerçekten çok iştah açıcı bir görüntü sergiliyor. · PROGRAMINIZI ZORUNLU OLARAK ŞEKİLLENDİREN KATALAN GELENEĞİ; SİESTA La Rambla’nın bir ucu, yine şehrin en kalabalık duraklarından biri olan Catalunya Meydanı’na (Plaça De Catalonia), diğer ucu da biraz deniz havasıyla soluklanabileceğiniz Port Vell’e (Liman) ve Christopher Columbus Heykeli’ne uzanır. Pazar günleri, La Rambla’nın üzerindeki pek çok dükkan kapanıyor, sadece hediyelik satan dükkanlar açık kalıyor. Hafta içi de büyük alışveriş merkezleri dışında kalan mağazalar öğlen 13:30-16:00 arası kapanıyor. Esnaf, ya tapas barlara gidip mütevazı ama uzun süren yemeklerini yiyor ya da eve gidip dinleniyor. “Siesta” denen bu keyif zamanından bir turist olarak elbette hoşlanmıyorsunuz ve rahatına düşkün İspanyol halkına göre programınızı ayarlamak zorunda kalıyorsunuz. Turistlerin en yoğun olduğu saatlerde bile dükkanlarını umursamazca kapatan halkın bu tutumu, ülkenin ekonomik krizle çalkalanmasına tezat oluşturuyor. · PORT VELL’DE PAELLA YEMELİSİNİZ! “Deniz varsa hayat vardır” felsefesinden yola çıkarak, Akdeniz’in en hareketli limanlarından biri olan Port Vell’e uğruyoruz. Üstünde Maremagnum alışveriş merkezi, 8 bin çeşit balık ve 11 köpekbalığına sahip Avrupa’nın en büyük akvaryumu ve IMAX sinemasının bulunduğu limanda pek çok da restaurant yer alıyor. Özellikle deniz mahsulü ağırlıklı menüleriyle göz dolduran mekanların en iyisinin Salamanca Restaurant olduğunu belirtmek isterim. İspanya’ya özgü bir lezzet olan, içeriğindeki pirinç, safran değişmeksizin çeşitli malzemeler kullanılarak yapılabilen bir tür pilav benzeri meşhur paellayı mutlaka denemelisiniz. Paellanın orijinalinin, bir deniz şehrine yakışır şekilde, kabuklu deniz mahsulleriyle yapılanı olduğunun da altını çizelim. · DAR SOKAKLARIYLA ÜNLÜ ESKİ KENT; BARRI GOTIC Sırtınızı Port Vell’e, yüzünüzü Plaça de Catalonia’ya döndüğünüzde sağda kalan bölge Barri Gotic (eski şehir), solda kalansa El Raval’dir. Barri Gotic, şehrin en eski yerleşim yeri. Ortaçağdan kalan sarayları (Palau Reial- Kraliyet Sarayı), manastırları, kiliseleri, tarihi binaları, birbirinden şirin cafeleri görebileceğiniz bu kısım, daracık sokaklarıyla da ünlü. Barri Gotic’e girer girmez, geleneksel Katalan gotik mimarisinin özelliklerini taşıyan en önemli yapı, La Seu Katedralini farkedeceksiniz. Katedralin en beğenilen yeri, manolya, palmiye ağaçlarıyla süslenen kemerli yolu olduğunu söyleyebilirim. Katedralin terasından gotic mimarinin en güzel örneklerini seyredebilirsiniz ya da her pazar öğleden sonra katedral önünde toplanan Katalanların yerel dansları, sardana gösterisini izleyebilirsiniz. · Pek çok sanatçının doğduğu veya sadece yaşadığı ama hepsine, içinde sınırlarla kısıtlanmamış özgür yaşamın ve yaratıcılığın izlerini taşıyan ortak bir anlayış bırakan Barcelona, Pablo Picasso’ya da kucağını açmış. Picasso Müzesi, Barri Gotic’e çok yakın bir mesafede bulunuyor. Sanatçı, “mavi dönem” adını verdiği, 1901-1904 yıllarına ait olanlar başta olmak üzere binden fazla erken dönem eserini, çok sevdiği Barcelona’ya armağan etmek istemiş. Müzede sadece Picasso’nun eserleri değil, kariyerinin en önemli anlarının kronolojik sırayla anlatıldığı fotoğrafları da sergileniyor. SÜRECEK
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|