SON DAKİKA
Tarih, doğa ve 32 adalı göl sizi çağırıyorKonya’nın Beyşehir ilçesine bir raslantı sonucu yolum düştü. 32 adalı gölü gezecek ve Kültür Parkı’ndan güneşin göl üzerinde batışını seyredip yoluma devam edecektim. Ama tarih ve doğa zenginliği beni buraya mıhladı. Günlerce beni büyüleyen Beyşehir’in antik yerleşimlerini, mağalarını, vadilerini gezdim.HÜSEYİN IRMAK Beyşehir hem tarih hem doğa zengini bir yer. Bu nedenle mutlaka gezilmesi gerekli bir ilçe. Gölünün içinde toplam 32 ada bulunuyor. Hemen hemen her adaya sadece sandalla çıkılabiliyor, çünkü etrafları sazlık. Bu aslında iyi de olmuş, adalar bir yandan böylece korunmuş… Gölün suyunun kalitesi ve içindeki doğal yaşam, anlatılana göre eskiden bambaşka imiş. Sonrasında gelişigüzel kullanım, Konya ovasına su aktarımı, atıkların verilmesi ve bölgeye yapılan bir barajın sularının da göle akıtılması gibi uygulamalarla gölde yaşam tükenmeye ve hızla kirlenmeye başlamış. Bakmışlar kirlenmenin önüne geçilemeyecek, önlem alınmış. Bazı kurumların aldırdığı önlemlerle son yıllarda göl kendini yeniden toparlamaya başlamış ama hala eski havasında değil. BUYURUN GÜNEŞE MİSAFİR OLUN Beyşehir’e indiğinizde orada bulunan Uygulama Oteli’nde veya Öğretmen Evi’nde kalabilirsiniz. İkisi de göl manzaralı bu binalardan göl sahilini ve sahildeki Vuslat Parkı’nı (Kültür Park) görme ve güneşin göl üzerinden batışını seyretme şansınız var. Zaten akşam güneşini seyredebilecek güzel noktaları Beyşehirliler keşfetmiş durumda. Saati geldiğinde o noktalara arabalar çekiliyor ve sohbetler güneşe misafir olunarak yapılıyor. Bu güzel sahili bozmadan düzenlemek gerekli. Yoksa gelişigüzel kullanım, seyir noktalarının yakın çevresini bozmaya başlayacak, gelişigüzel işgallere kapı açılacak ve sahildeki kesintisiz manzara gözü ve gönlü rahatsız edici bir hale bürünecektir. Ardından “düzenleme” adı altında yapılacak betonlaşmalarla işler hepten karışacaktır.
TANRILAR TANRISI VE AT KABARTMASI Beyşehir gezinize Eşrefoğlu Camii’ni ziyaretle başlayabilirsiniz. Ağaç bölümleri eğilmeden ve çürümeden bugüne kadar sağlam gelen, 1299’da ahşaptan yapılan Eşrefoğlu Camii Beyşehir’in nasıl bir tarihi mirasa sahip olduğunun belgesi olarak gezginleri selamlıyor. Beyşehir gezinizde Eşrefoğllu Camii gördükten sonra önceliğiniz Fasıllar Köyü olsun. Köye gidin ve bölgedeki antik yerleşkeyi gezin. Köyün güney tarafında, Kurtbeşiği denilen yerde, yukarıdan devrilerek 500 metre kadar aşağıya kaymış dev bir taş blok göreceksiniz. Bir tapınak taşı olduğu söylenen üzerinde dev kabartmaların olduğu kütle, dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir. Bir replikası Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin girişinde sergilenmekte olan bu anıt, Hitit dönemi eseridir ve kaynaklara göre Tanrılar Tanrısı’nı iki aslanın arasında göstermektedir. Mutlaka etkileneceğiniz bu anıtın sol tarafındaki kayaların üzerinde Lucyanus Anıtı denilen bir at kabartması ve bir kaya nişi görürsünüz. Grek harfleriyle yazılı kitabesinden bir müsabakada zamansız ölen bir sporcunun anısına ailesi tarafından yaptırıldığını öğrenirsiniz. Kaya kütlesinin üst yanında ve arkasında ise bu Hitit yerleşkesinin mezarları var ama hepsi açılmış ve yağmalanmıştır. Bir ören yeri olarak duruyor her şey orada ve böylesi iki önemli anıtı barındıran, yoğun da ziyaret alan bölgede, turistik ihtiyaçlara cevap verecek bir tek tesis dahi bulunmuyor.
Oradan ayrıldıktan sonra Çarşamba Çayı’nı takip ederek Karahisar ve Bayat gibi yerleşimleri takip ederek bir Hitit hamamı olduğu söylenen Eflatun Pınarı’na gidin. İlgili bir Alman arkeologun zorlamasıyla yapılan kazılarla ortaya çıkarılmış, görenin kendisine hayran bıraktığı bu su düzeneği Hitit medeniyeti hakkında önemli fikirler veriyor. Heykellerle süslenmiş, dev taş bloklarla inşa edilmiş bu pınar da öylece orada duruyor. Sahipsizliğini hissediyorsunuz. Fakat bir yandan da “böylesi daha iyi galiba” diyorsunuz. Çünkü “düzenleme” adı altında eserin de, etrafındaki özgünlüğün de bozulmasını istemiyorsunuz. Göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran tanrıların tasvir edildiği bu su anıtının adı, bir dönem burada yaşadığına inanılan Eflatun’dan gelmektedir. TEKNELERLE ADALARA GEZİNTİ Sonrasında Bayındır Köyü’ne gidin ve Selçuklu döneminden kalma camiye bakın. Ve düzenleme/tamirat gibi gerekçelerle nasıl hoyratça bozulduğunu görün. Ve köy bölgesindeki antik yerleşkeyi, yağmalanmış mezarları görün.
KUŞLAR ADASINI GÖRÜN, AMA SAKIN ADAYA ÇIKMAYIN Kuş Cenneti denilen bir ada var. Mutlaka yakınından geçin. Zaten tekne sizi oradan geçirir. Çok sayıda bir yığın kuşun yerleşik olduğu bu küçük adada antik dönem yerleşimine ait yapılar var. Bu yapılar Selçuklu dönemine kadar da kullanılmış. Sonrasında pek kullanılmadan bugünlere kadar gelmiş. Adanın insan kullanımından çıkışı, kuşların buraya rağbet etmesini sağlamış. Bölgedeki bir çok kuş çeşidini burada görmeniz mümkün. Adaya çıkmayın derim kendi adıma. Çünkü kuşların kendi doğallığındaki günlük yaşam akışları bozuluyor. Ağaç dallarında, yerlerde, kimi duvarların üzerinde yuvaları, yumurtaları ya da yavruları var. Rahatsız oluyorlar, kitleler halinde uçuyor ve hep bir ağızdan bağırıyorlar. Bu durum insanı üzüyor. MERYEM ANA ASLEN BEYŞEHİRLİ! Bir de Kilise Adası’nı mutlaka görün. İçinde bir şapel kalıntısının bulunduğu bu küçük adada dev bir söğüt ağacı var. Özellikle akşam güneşinin kontrasında öyle güzel ve öyle görkemli bir görüntü var ki; bir masalın içine girmiş gibi oluyorsunuz. Köylülerin adaya bıraktığı birkaç eşek ile birkaç inek, adada kendi başına otluyor. Eşekler, sırtlarını yere vererek toprakta bir o yana, bir bu yana eşiniyor, çıkardıkları toz bulutu ters ışıkta güzel fotoğraflar veriyor. Hikayeye göre Hz. İsa’nın annesi Meryem Ana, bu bölgede yaşamış. Bu adayı da bir dönem kullandığı rivayet ediliyor. Aslen oralı olduğu söylenen Meryem Ana, Hz. İsa’nın öldürülmesinin ardından yeniden bölgeye gelmiş. Bu nedenle Beyşehir Gölü, Hıristiyanlar için önemli ziyaret noktalarından biri. SULTAN KEYKUBAD, KUBADABAD SARAYI’NA ÇAĞIRIYOR Tekne gezintisine Kubadabad Sarayı’nı dahil etmeden olmaz. Sultan Alaaddin Keykubad dönemi bu Selçuklu Sarayı, ülkemizin en önemli miras noktalarından biri aslında. Selçuklu dönemi için çok önemli bilgiler veren ve çok uzun zamandır arkeolojik çalışma alanı olan saraydan çıkan malzemeler Konya Karatay Müzesi’nde görülebilir. Kubadabad Sarayı’na karadan ulaşım da var fakat gölden görmek çok başka. Bütün görkemini ancak gölden baktığınızda hissedebilirsiniz. Kız Kalesi, hamam ve Küçük Saray olarak adlandırılan bölümleri bulunan sarayın Küçük Saray katmanının altında daha eski dönemlere ait buluntular da ortaya çıkarılmış. Dönemin yaşam tarzı, gelenekleri ve teknolojik seviyesi hakkında önemli bilgiler elde edilmiş yapı unsurlarının Kubadabad Sarayı olduğu 1949’da anlaşılmıştır. MAĞARALAR VE ANTİK ESERLER YAĞMALANMIŞ Bir başka gün ise Beyşehir civarında bulunan mağaralara gitmelisiniz. Körükini, Suini ve Balatini isimli mağaraların görkeminden sual olunmaz. İçlerine giren sular ve uzak bir başka uçtan çıkan su ağızlarıyla çok etkileyici yerler. Civarlarında antik yerleşim izleri, kaya kiliseleri, freskler görmeniz mümkün. Fakat biraz önce de dediğim gibi, bütün antik kalıntılar yağmalanmış. Yöre halkı hala define peşinde. Kontrol edilmedik, kazılmadık tek bir yer bırakılmamış. Dağcı gibi tırmanmanız gereken oyuklarda bulunan kaya kiliselerinin fresklerine kadar tahrip görmüş bir bölgeden bahsediyoruz. Çıkamadığı yeri de dinamitle patlatmış. Hepsinin hikayeleri yörede hala anlatılıyor ve hepsinin izleri duruyor. ANTİK TAŞLAR ÇAYHANEDE MASA OLMUŞ Bir mağaradan diğerine giderken Çamlık, Huğlu ve Pınarbaşı yerleşimlerini de geziyorsunuz. Huğlu, av tüfekleriyle meşhur bir yer. Geleneksel evlerinin özgün mimarisi oldukça dikkat çekici. Pınarbaşı, tarih zengini bir yer. Öyle ki; kalıntılar köylülerin oturduğu kahvede taş masalar olarak hizmet veriyor. Beldenin içme suyu da çok ilginç bir mağaradan çıkıyor. Çok geniş bir antik yerleşkesi olan, bir sürü kaya mezarı bulunan bir yer Pınarbaşı. Fakat ulaşılamayan kaya mezarları patlatılmış, ulaşılabilenlerin tamamı da açılmış. Selçuklu Hanı denilen bölge, bir Roma/Selçuklu yerleşkesi. Görmeniz şart. Hemen yakınındaki Ali Kesiği denilen yeri de görün. Rivayete göre Hz. Ali oradan geçmiş ve oradaki dev bir kaya kütlesine kılıcı Zülfikar’la vurmuş ve yarmış. Ortadan ikiye kesik gibi duran bu yerin adı bu nedenle Ali Kesiği. GEMBOS VADİSİ KARAYOLUNA KURBAN GİDECEK Pınarbaşı’ndan ayrılıp kaldığınız yere dönerken mutlaka Gembos Vadisi’nden dönün. Buranın görkemli güzelliğini yaşayın ve tam ortasından bir karayolu geçirileceğini, etrafının da imara açıldığını duyduğunuzda beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz ama Pınarbaşı bölgesinde gerek Gembos’u, gerek ona benzeyen masalsı vadi görünümlerini kaçırmayın. Sözü çok uzattığımın farkındayım ama inanın anlattıklarım o kadar özet ki. Bu nedenle size sadece gidin ve mutlaka görün diyoru; doge ve tarihi zenginliğimizin boyutlarını. Tabi sahipsizliğini ve yağmanın boyutunu da göreceksiniz. Zıt duygularla ama hoşnut döneceksiniz. ………… Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|