SON DAKİKA
Nükleer santral kurulmazsa Kanal İstanbul’u unutunİstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Nükleer Araştırmalar Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Beril Tuğrul: Nükleer santral olmazsa söylenen projelerin hiçbirisi olmaz. Ne iki İstanbul, ne Kanal İstanbul, ne de Ankara, İzmir’de yapılacağı açıklanan dev projeler... 2023’te dünyanın ilk10 ekonomisi arasına girmeyi de unutun. Enerjisiz hiçbir şey olmaz.
GİRAY DUDA
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Maslak’taki büyük kampüsünün ana kapısından girince hemen sol tarafta Enerji Enstitüsü ve İTÜ Reaktörü yazılı bir tabela sizi karşılıyor. Biraz ilerleyince, 15 – 20 metrelik direğin üstünde hızla dönen bir rüzgar enerjisi pervanesini görüp şaşırıyorsunuz. Sonradan öğreniyoruz ki, bu alanda üretim yapanlar kendi ürünlerini burada test ettirip sertifika alıyorlar. Ya da satın almak isteyenler test için buraya getiriyor. Bizim konumuz nükleer enerji, Enstitünün ana bilim dallarından birisi. Başkanı da Prof. Dr. Beril Tuğrul. Tuğrul, kesinlikle nükleer enerjiden yana ama kendisinin “atoma tapanlardan” birisi olmadığını da belirtiyor.
Japonya’da yaşanan Fukuşima kazası sonrası artan korkuları yatıştırmaya yönelik açıklamalara özen gösteren Tuğrul, Türkiye'nin nükleer enerjiden başka çıkışı olmadığını vurguluyor. ‘Global Sanayici’nin sorularını yanıtlayan Tuğrul, “Eğer nükleer santral kurmazsanız, Kanal İstanbul'u, İstanbul'a iki kent kurmayı, 2023 hedeflerini ve diğer büyük projeleri unutun” diyor. Prof. Dr. Beril Tuğrul'a sorularımız ve verdiği yanıtlar şöyle:
- Kapının önünde gördüğümüz sevimli pervanenin enstitü açısından ne gibi bir işlevi var?
- Rüzgar enerjisi sistemleri test ediliyor. Çoğu kez, şirketlerin kendisi bir belge almak için bize getiriyorlar. Çünkü verimlilik artık çok önemli. Örneğin 10–12 tanelik rüzgar çiftliği kurmak isteyen kişi bir tanesini test bağlamında bize teslim ediyor. Sonuca göre izin alıp almayacağına karar veriyor.
- Türkiye’de başka böyle bir test çalışması var mı?
- Yok sanıyorum.
- Kapının önünde sürekli bu rüzgar sağlanabiliyor mu?
- Çoğunlukla var. Durduğu dönem de oluyor ama genelde iyi denilebilecek bir rüzgar gücü var. Bu, aynı zamanda referans alınabilecek uygun bir şey olarak kondu. Uzun süreli çalışma testi gibi bir şeyler de yapılabiliyor. Kaç saatte ne oluyor, ona bakılıyor. Performans testlerini yapıyorlar. Dolayısıyla, büyük rüzgar çiftlikleri kurmak isteyenler için bir anlamı var. Bir tane almak için test yaptırmak astarı yüzünden pahalı gelir. Bu direk öne doğru çekiliyor. Üst tarafı değiştirilip yenisi test ediliyor.
- Böyle bir rüzgartürbininin sağladığı elektrik bu binaya yeterli olur mu?
- Hayır yetmez. Arka taraftaki bir sınıfın elektriğini destekliyor. O da çok iyi olmuyor. Rüzgar bazen çok iyi esmiyor. Pervaneyi dönüyor görmeniz yetmiyor. Dakikada belli bir dönüşün sağlanması lazım. Onun için mecburen şehir şebekesinden destekliyorsunuz.
- Demek ki rüzgar pervanelerinin daha alacağı epey yol var
- Evet. Yenilenebilir enerjinin emre amadelik sorunu var. Her zaman, her şartta beklenen performansın aynı olması gerekli. Güneş için olsun, rüzgar için olsun kaynak bağlamında. Esasında onların hepsinin sonuna kadar kullanılması lazım da çözüm olarak palyatif durumda. Bunlar, örneğin dağ başındaki ev için, o da depolama olanağı varsa kullanılabilir. Ama kesintisiz elektrik isteyen bir sanayi için yetersiz. İşte burada emre amadelik çok öne çıkıyor. Her an, her şartta elektriği size temin edecek olan santrallardır. Onların da yedeklenmesi gerekir. En iyi santral da yüzde 90–91 verimle çalışır. Bu oran nükleer santrallarda sağlanabiliyor. Yüzde 9'u da bakıma girmesi, yakıtlarının değişmesi, periyodik bakımlarının yapılması nedeniyle fire veriyor. Onun için de birden fazla yapılırlar. Ülkenin talebi mevsimsel olarak düştüğü zaman birisi bakıma girer, öbürü çalışır. Sonra diğeri bakıma alınır ve öbürü çalıştırılır. Ama yüzde 80’lerin üzerinde emre amadeliği sağlayan santrallarla güvenilir olarak götürülebilir. Dolayısıyla büyük enerji temini için belirli santrallar vardır. Onlar da fosil yakıtlar, eğer rejimi düzgün nehirleriniz varsa hidrolikler... Hidrolikleri dünya emre amade kabul etmez. Türkiye’de iki tane rejimi düzgün nehir var: Fırat ve Dicle. Onların üzerine kurulan santrallar hayli güvenilirdir. Emre amadeliği yüzde 70'lerin üzerine çıkar. Buna rağmen 2001-2002'de Keban santralı durma noktasına gelmişti. O zamanın enerji bakanı, enerji forumunda “iyi ki kriz var” demişti. Tabii Keban su bırakmayınca, öndeki Karakaya, Atatürk Barajı'nda da susuzluk sözkonusu oluyor.
Fosil yakıtlar üç tane biliyorsunuz: Kömür, doğalgaz ve petrol. Fosil yakıtları, tahtından kimse indiremedi şimdiye kadar. Nükleer santrallar indirebilirdi. Dünyada belli ülkelerin nükleer teknolojiye sahip olması, daha başka stratejik düşüncelerle yayılmasına iyi bakmamaları, nükleer santrallar belli ülkelerde kaldı. Bunların da hepsi gelişmiş ülkelerdir.
İHALE İPTALİNE ŞÜPHEYLE BAKIYORUM
- Teknoloji gelişmiş ülkelerde ve onlar da isteyen ülkeye gidip nükleer santral kuruyorlar öyle mi?
- Öyle, ama örneğin Ortadoğu'ya kurmaya pek hevesli görünmüyorlar. Türkiye'de kaç kez sonuna kadar gelindi ve iptal edildi.
- Sorun onlardan mı kaynaklandı yoksa bizden mi?
- Bizden kaynaklandı görünüyor ama ben hep şüphe ile bakıyorum bu konuya. Mesela 2000 yılında, son ihale çok ileri bir safhada iptal edildi. İhaleyi kazananlar büyük bir yatırıma başlamışlardı. Şirketlerin hemen ekiplerini oluşturmaları lazım. Bu bir anda olmaz. Yüzlerce kişi işe alınacak ve çok ciddi bir eğitimden geçecekler. Bunu yapmaya başlamışlardı.
Aslında Türkiye'den tazminat alma hakları da doğmuştu. Ama hiçbiri istemedi. Almanya-Fransa bir konsorsiyomdu ve Japonya-ABD diğer konsorsiyomdu. Her ikisi de tazminat istemedi. Bana çok garip geldi. Belki ülkeler müdahale etti. Tazminat talep edilirse, peki o zaman gelip yapın, denir diye düşünmüş olabilirler. Nükleer teknolojinin bir ülkeye ilk kez gelmesinin çok kolay olmadığını düşünüyorum. Türkiye bunu çok çeşitli biçimlerde yaşadı.
İSTEĞE BAĞLI DEĞİL ŞARTLAR GEREKTİRİYOR
- Nükleer santral kurulmasıyla ilgili şu andaki durum nedir? Başbakan çok istekli görünüyor.
- İstekli olması nükleer teknolojiyi çok sevdiğinden değil, Türkiye’nin şartları bunu gerektirdiği için.
- CHP'nin nükleer enerjiyle ilgili kesin bir tavrı var mı? - Referandum yapılması gerektiğini söylemişlerdi. Eğer CHP iktidar olsaydı ve referanduma gitseydi, “Evet” çıksa mesele yoktu. “Hayır” çıkarsa ne yapacaktı ben merak ediyorum. Ben nükleerci olarak nükleer santral kurulmasını istiyorum amakurulmazsa da dünyanın sonu değil. 2000 yılında kurulmadı, biz kendi çalışmalarımıza devam ettik. Benim varlığım nükleer santral kurulmasıyla kaim değil. Ama olması gerekirdi diye düşünüyorum. Atoma tapan tarzda birisi değilim. Bazen enerjide rüzgara tapan veya güneşe tapanlar çıkıyor. Sadece bu biçimde olmalı diyorlar. Enerjide esas olan stratejik kriterlerdir: çeşitleme, yedekleme ve jeopolitik. Çeşitleme der ki dünyanın en büyük kömür rezervine sahip olsan da hepsini kömür santralı yapma. Kömür ocağında bir sorun olur, çökme, grev vs. olabilir. Onun için önemli olan riski dağıtmaktır.
DOĞU ANADOLU’NUN DÜŞÜMÜ ÇOK İYİ
- Yatırımcılar, yumurtaları ayrı sepetlere koymak diye tanımlarlar.
- Yaşamın genel stratejisidir bu. Bir şeye fazla bağlanmamalıdır. Pek çok nükleer santral da kurulsa, dünyada en çok nükleer santral Fransa’dadır, onunki de biraz riskli görünüyor.
Başbakan niye nükleer santral istiyor ona gelelim. Bizim, emre amadeler çerçevesinde bir tek kömür kaynağımız var. Doğalgaz ve petrolümüz yok. Hidroliklerin de rejimi düzgün olanlarını kullanmışız. Baharda akan ve yazın kuruyan nehirler için özel sektöre izin veriliyor. Ama yerleşim yerlerine yakın olan yerlerde sorunlar çıkıyor. Yerleşimin az olduğu yerlerde daha rahat kuruluyor. Doğu Anadolu böyleydi. Ama şimdi Karadeniz’de kolay değil. İyi bir santral kurabilmeniz için düşümün çok iyi olması lazım. Doğu Anadolu bu bakımdan da iyiydi. Eğer düz bir ovada akan nehrin önüne duvar çekerseniz, bütün ovayı sular altında bırakırsınız. Ama bir vadide akıyorsa ve önüne set çekerseniz, fazla yayılmaz ve düşüm fazla olur. Elektrik üretmek için idealdir. Türkiye onları kullandı. Fırat’ın üstü bir duvar, bir göl oldu. Dicle’nin üzerinde yer var. Ilısu barajı, biliyorsunuz Hasankeyf nedeniyle henüz tamamlanmadı. Yoksa şimdiye kadar biterdi.
Hidroliklerin uygun olanlarını kullanmışız. Geriye bir tek kömürümüz kalıyor. Kömürümüzün de ısıl değeri düşük. Düşük demek, sera gazları çok çıkar demektir. Karbondioksit, sülfür ve azot oksitler atmosfere yayılır. Türkiye, kömürünü kullanabilmek için Kyoto Protokolü’nü uzun süre imzalamadı. Fakat, ABD ile birlikte imzalamayan birkaç ülkeden biri olmuştu. Nihayet 2 Şubat 2009’da imzaladık. Biz, 1990’dan sonra doğalgaz santralları kurduk. Doğalgaz santralları temiz ama, nükleere göre ve hidrolike göre çok fazla sera gazı çıkışı var. Biz temiz zannediyoruz, ama öyle değil. Bizim, sera gazını yüzde 30 indirmemiz gerekiyor. Çok fazla gazları temizleme, filtreleme sistemi kurmamız gerekiyor. Bazen santralları yeniden yapmak daha ucuza gelebilir. Çünkü yakma teknolojisini değiştirmek öneriliyor.
10 BÜYÜK EKONOMİ ARASINA GİRMEYİ UNUTUN - Bu durumda nükleer santrala mecbur kalıyoruz. - Evet, bu durumda Türkiye’nin tek şansı nükleer santral kalıyor. Nükleer olmazsa söylenen projelerin hiçbirisi olmaz. Ne iki İstanbul, ne Kanal İstanbul, ne de Ankara, İzmir’de yapılacağı açıklanan dev projeler... 2023’te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi de unutun. Enerjisiz hiçbir şey olmaz. Enerjinin tanımı, bir sisteme ilave edildiğinde veya çıkarıldığında en az bir özelliğini değiştiren olgudur. Bir maddede değişiklik yapmanız gerektiğinde ya enerji vereceksiniz ya da enerji alacaksınız. Türkiye, kişi başına elektrik üretiminde dünya ortalamasını henüz yakalamakta. Bizde kişi başına 2.300 kilowatsaat, oysa dünyada 2.800 kilowatsaat. Türkiye son 10 yılda elektrik enerjisini iki katına çıkardı, çevremiz değişti. Alışveriş merkezlerinin yapılması bile enerjiye bağlıdır.
YÜZDE 20 KAYIP BÜYÜK SORUN - Türkiye’de elektrik santrallarının doğuda kurulması, ancak elektriğin büyük ölçüde batıda tüketilmesinin yarattığı problemler de var değil mi?
- Evet, bizim bir başka sorunumuz dağıtım. Doğuda yaptığımız üretimi enterkonnekte sistem ile taşıyoruz. Bu arada çok büyük kayıp oluyor. Yüzde 20 kayıptan bahsediliyor. Bu, sosyal, ekonomik ve stratejik sorunlar yaratıyor. Şimdi Mersinliler, Akkuyu’da nükleer santral istemiyor. Turizmi de istemiyorsun o zaman. Turizm bacasız sanayidir ama sanayi kadar elektrik çeker. Sahillerde bir uçtan diğer uca kadar, yan yana kurdukları o muhteşem turistiktesislerdeki aydınlatma, serinletme ve diğer şeyler için kullanılan elektrik enerjisi çok fazladır.
AKKUYU DEVLETLERARASI ANLAŞMA İPTALİ OLMAZ - Akkuyu’da nükleer santral kurma hangi aşamada?
- Yaklaşık 4 yıl önce, bir yarışma süreci başlatılmıştı. Adı ihale değil yarışmaydı. 13 firma yarışma şartnamesi aldı. Fakat sadece bir tanesi, Ruslar teklif verdi. Açık indirim yaptırılacaktı ama tek firma olunca açık indirim de yaptırılamadı. Teknolojik olarak çok incelendi, reddedilemedi. Daha sonra ekonomik incelemeye geçildi, çok pahalı çıktı. Buna kabul edemeyiz deyince Ruslar indirime gittiler. Diğer firmalar, buna itiraz ettiler. Danıştay,yarışma sürecini iptal etti. Ama incelemeler başlamıştı ve Türkiye Rusya ile bir anlaşma imzaladı. Hükümet bunu imzaladı ve TBMM’den geçirdi. Cumhurbaşkanı da onayladı. Aynı biçimde Ruslar da Duma’dan geçirdi ve Cumhurbaşkanına onaylattılar. Artık, konu devletlerarası anlaşma durumuna geldi. Bunu yapmayın demeniz, Rusya ile köprüleri atıyorsunuz anlamına gelecek. Ruslar da kuruluş faaliyetlerine başladılar. Türkiye’den 50 kişi alıp eğitime götürüyorlar.
LİSANS ALMAK 2 YIL SÜRER
- Akkuyu nükleer santralı 40 yıldır konuşuluyor. Neden bir türlü gerçekleşmiyor?
- Akkuyu’da bir nükleer santral kurmak, herhangi bir santral kurmak gibi değildir. Uluslararası bazı kurallar var ve bunlara herkes uymak zorunda. Yer seçimi, inşaat ve işletme için üç ayrı lisans alınması gerekiyor. Bunların her biri için yüzlerce sayfalık yazışma sözkonusu. Önce inşaat lisansının yola çıkması lazım. En az 1.5–2 yıl sürer. Akkuyu’da meteorolojik ve sismik veriler yıllardır toplanıyor. Bunca zamanda, kimse, yer seçimi lisansını iptal ettirecek bir durum ortaya çıkaramadı. Şimdi şirket diyecek ki, şöyle bir santral kuracağım. Nükleer hesabı da budur. Bu oldu. Yarışma sürecinde tek şirket kalmasına rağmen, bu yönden iptal edemediler.
HER AŞAMADA GÜVENLİK DENETİMİ VAR - Herkesin aklına gelen ilk şey, yapılacak santralın güvenlik açısından yeterli olup olmayacağı. Bu konuda garanti var mı?
- Üçüncü jenerasyon bir nükleer santral planlanıyor. Bunun anlamı, güvenlik seviyesinin en üst düzeyde olması. Onların olup olmadığı kontrol edilecek. Tamam nükleer santral çalışacak ama tehlike anı sistemleri yeterli uygunlukta mıdır? Temel atılıp inşaat çıkıldığı sırada, bunların hepsinin kontrollerinin sürekli yapılması gerekiyor. Gerçekten söylendiği gibi mi inşa ediliyor? Performans testleri de yapılacak. Örneğin denizden suyu alıp doğrudan basacaksınız ve dayanıp dayanmadığını kontrol edeceksiniz. Onlardan sonra işletmeye alınacak.
AKKUYU NÜKLEER SANTRALI 2020’DE BİTER - Akkuyu deprem güvenliği olan bir yer mi?
- Türkiye’de depremde hiçbir yerde sıfır risk yok. Ama Türkiye’nin en sakin bölgesi. Bölgedeki en büyük depremin 4.7 olabileceği belirlendi. 5’lik depremlere normal binalar bile dayanırken, güvenlik kabuğu olan çok özel bir yapının dayanmaması mümkün değil. Ama bir güvenlik marjı koymak gerekiyor. Fukuşima’da 8.2’ye göre inşaat yapılmış ama 9’luk deprem oldu. Demek ki bir marjla inşaat yapmak çok önemli.
- Akkuyu’nun devreye girmesi çok yakın gibi gözükmüyor?
- 2019’dan önce değil, ben 2020 diye düşünüyorum.
- Akkuyu nükleer santralı, biraz önce sözünü ettiğiniz üçüncü jenerasyon santral mı olacak?
- Üçüncü jenerasyonla şunu kastediyoruz. Dünyada bazı kazalar oldu. Bunların içinde en önemlisi, 1979'da ABD›deki Three Mile Island kazasıdır. Bu kaza, üç vananın üst üste arızalanıp sorun çıkarması ve sıkışmasından ileri geldi. Ama çevre için çok büyük bir sorun olmadı. Çünkü dış güvenlik kabuğunda sorun yaşanmadı. Ama hidrojen balonu oluştu ve aşağı yukarı üç ay uğraştılar. Fukuşima'daki gibi hidrojen patlamaları oldu ama bina ona dayandı. Bir kısmı hala çalışıyor. Bir kısmından vazgeçtiler ve tümüyle betonladılar, lahit gibi oldu.
- Akkuyu’da güvenlik sistemi nasıl çalışacak?
- Akkuyu santralı üçüncü jenerasyon nükleer santrallardan olacak. Çernobil’den sonra özel programlar eklendi. Artık birisi gelip şunları biraz devre dışı bırakalım dese, bunu yapamayacak. Bir müdahale durumunda, mülki amire kadar ihbar sistemi çalışıyor.
- Türkiye’nin nükleer planlamasında sadece bir tane mi nükler santral var?
- Daha fazla. Akkuyu’ya dört tane, daha sonra Sinop’a bir grup daha yapılacak. Sinop’ta Japonlar çekildi. İğneada ise konuşuluyor. Akkuyu’da başladığında birer yıl ara ile yapıma girişileceğini tahmin ediyorum. Güçleri de 1.200 megawatt dolayında olacak.
- Şu anda nükleer santrallara yönelik bir uluslararası kontrol yok değil mi? Mesela ben şuradaki nükleer santralı kontrol edeceğim diyen bir otorite var mı?
- Var. Mesela biz de burada reaktöre sahibiz. Araştırma reaktörü. 250 kilowattlık çok küçük bir reaktör. Her yıl Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan gelip kontrol yaparlar. Burada yüzde 20 zenginlikli bir uranyum var. Siz ne kadar çalışmışsınız, uranyum yerinde duruyor mu, başka bir amaçla kullanılmış mı diye bakarlar, deneyimlerini paylaşırlar. “Şunu yapamazsınız”dan ziyade, “ne yapıyorsunuz, yaptığınızı bize bildirin”, derler.
ALMANYA 22 ESKİ REAKTÖRÜ KAPATACAK 19 YENİ JENERASYON SANTRAL YAPACAK
- Almanya nükleer santralları kapatacağını açıkladı. Nükleer enerjiden çok yararlanan bir ülkenin bu kararını nasıl karşılıyorsunuz?
- Almanya enteresan bir örnektir. Bir ara yine nükleer santralları kapatıyor dendi. Aslında, Doğu Almanya’daki Rus teknolojisi ile yapılmış birinci jenerasyon santralları kapattı.
Almanya’nın santrallarının çoğu 25 yılı doldurmuştu. Genellikle reaktörler 25 yıllık yapılır. Bakımı titizlikle yapıldığı için tıkır tıkır çalışıyorlar. ABD ve Almanya bu şekilde ömürlerini önce 30 yıla, sonra 40 yıla çıkardı, şimdi 50 yıla gidiyorlar. Kapatmak istemiyorlar, çünkü yerine koyacakları bir şey yok. Almanya da 40 yıla uzatmıştı, ama tevsi çalışması yapması için üzerinde baskı vardı. Fukuşima birinci jenerasyon bir reaktördü. Almanya, geçenlerde, birinci ve ikinci jenerasyon reaktörleri 2025›e kadar kapatacağını açıkladı.
Fakat, bundan önce 19 adet santral siparişi vermişti. Bu siparişleri iptal ettiğine dair bir şeyi ben duymadım. Bence o reaktörleri ömürlerinin sonunda kapatacak. 22 eski santralı kapatacak ve 19 yeni santral açacak diye düşünüyorum.
ALMANYA RÜZGAR VE KÖMÜR KAYNAĞI ZENGİNİ
- Almanya’nın kapatma kararını vermesine karşılık, buradan elde ettiği elektriği başka hangi yoldan elde edeceğine dair bir açıklamanın da olmadığı belirtiliyor.
- Almanya, dünyada rüzgar enerjisi konusunda en büyük yatırımı yapan ülkelerden birisi. Kuzey Denizi’ne açık olan kısmında rüzgarın performansı çok yüksek. Yine de nükleer reaktörden sağladığı enerjiyi sağlaması mümkün değil. Almanya’nın iyi kömür rezervi vardır, ama Kyoto Protokolü onu da zorluyor. Doğrusu ne yapacağını ben de merak ediyorum. Ben açıkçası bu 19 santralın sessiz sedasız yapılacağını düşünüyorum.
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|