SON DAKİKA
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu
ÇOSB Başkanı Ömer Sarıoğlu
Mehmet Özdoğan sistemi anlattı
ihracat nasıl gidiyor?Temmuz ayı ihracatı uzun bir aradan sonra tekrar çift haneli artışı yakalamıştı. Ağustos ayı ihracatı ise yine tek haneli artışla (Yüzde 1.4) tamamlandı. Peki kurların bu kadar yükseldiği bir ortamda neden artış tek hanede kaldı? Öncelikle 2012 yılı Ağustos ayı ile 2013 yılı Ağustos ayını kıyaslıyoruz ve ortada gözden kaçan küçük ama önemli bir ayrıntı var. 2012 Ağustos ayı iş günü sayısı bu yılın Ağustos ayındaki iş günü sayısından daha fazlaydı. Yani aynı iş günü sayısı olsaydı Ağustos ayında da çift haneli bir artış olacaktı. Bu küçük ayrıntıdan sonra gelelim asıl konuya. İhracat nasıl gidiyor?
ABD Doları 1.90 TL’nin altına inmedikçe ki bundan sonraki konjonktürde inmesi bir yana 2 TL’nin üzerinde biraz daha yukarıları zorlaması daha yüksek ihtimal, Türkiye’nin ihracatındaki artış uzun süre tek haneli rakamlara dönmez. Sepet kur da zaten ihracatçıların genel beklentilerinin (2.20) üzerinde kalacak. Bu noktada ihracatçı için önemli bir temel konu ‘rekabetçi kur seviyesi meselesi’ orta vadede çözümlenmiş görünüyor. Elbette ihracatın tek dinamiği kurların yüksek olması olamaz. Bunu zaten ihracatçılarımız da sıkça dile getiriyor. Rekabetçi kur sağlandıktan sonra iş sektörlerin kârlılığı, üretim maliyetlerini düşürmek için atılacak adımlar geliyor. İhracatçılarımız bu konuda da aslında tutarlı sözler söylüyor. Enerji maliyetlerinin rakipleriyle aynı seviyelerde olmasını istiyorlar ki bu da makul bir istek. Çünkü rakibinizin sanayi üretiminde enerji maliyeti düşükse sizin yüksekse bunu değiştirecek enstrümanlar sizin elinizde değilse rekabeti kaybedersiniz. Bu noktada devletin sanayicinin enerji maliyetlerine odaklanması ve buna bir çözüm bulması gerekiyor. Üçüncü kritik mesele ise işgücü maliyetlerimiz. Elbette devlet işgücü ucuzlasın diye sanayicinin çalıştırdığı insanlara açıktan para veremez. Ama en azından vergi ve sosyal güvenlik yüklerini OECD ülkeleri içinde makul seviyelere çekebilir. Bu konudaki ‘göreceli iyi’ tartışmasına artık son vermeliyiz. Türkiye’nin gücüne ya da Türk sanayicisinin gücüne göre yüksek olan işgücü maliyetlerini aşağı çekmek için de çözümler üretilmeli. İSTİKRAR VE TEŞVİKLER Yukarıdaki temel maliyet unsurlarına başka bazı maliyetlerin durumu da eklenebilir. Ancak bunun sonu yok. En azından ihracatçılara sorulan ‘en büyük sorununuz nedir’ sorusunun cevabına bakınca ‘Rekabetçi kur, enerji maliyetleri, işgücü maliyetleri üzerindeki kamu yükü’ çözüm bekliyor. Şimdilik bunlardan bir tanesini çözmüş görünüyoruz. Peki diğer önemli rekabet unsurlarında Türk sanayicisinin ve ihracatçısının önünü açacak adımlar nasıl atılabilir. İşte burada yükleri kaldıracak, rekabet avantajı sağlayacak en önemli yöntem ‘teşvikler’ olarak öne çıkıyor. Hükümetin yeni teşvik sistemi önceki dönemlerde uygulanan teşvik sistemine göre daha detaylı ve daha güçlü bir sistem. Belirli ölçeği geçebilen (parasal değer ya da istihdam miktarı bakımından) yatırımlar isterse ülkenin Batısında yapılsın 5., 6. Bölge diye tanımlanan geri kalmış bölgelerdeki teşvik imkanlarından yararlanabiliyor. Yatırım tutarı küçük ya da istihdam miktarı daha az olan yatırımlar ise doğal olarak geri kalmış, işsizlik oranı yüksek olan bölgelere yönlendiriliyor. Bu teşvik anlayışı Türkiye’de yatırımlara hız kazandırdı. Doğu ve Güneydoğu’da daha önceki tüm teşviklerde yatırım çekemeyen bazı illerimizde şimdi ikinci Organize Sanayi Bölgeleri kuruluyor. Bazı ihracatçı sektörlerimize kümelenme imkânı sağlayacak arazi tahsisleri yapıldı. Ancak bu yeni teşvik sisteminin başarısının genelde siyasi istikrara özelde ise ‘çözüm sürecine’ çok bağlı olduğunu unutmayalım. Şu anda teşvik sistemimizin ikinci önemli ayağı ise yurt dışında tanıtım, mağazalaşma ve tanıtım ofisleri açma konusunda yapılan desteklerdir. Turquality programı da bu konudaki en önemli uyguluma yöntemidir. Aslında ilk anlattığımız teşvikler yurt içinde yatırımları artırmayı amaçlarken yurt dışındaki yayılmayı destekleyen teşvikler ise bir bakıma küresel pazarlara yayılmayı sağlayacak akıllıca düşünülmüş destelerden oluşuyor. Son dönemde birçok Küçük ve Orta Boy işletmenin (KOBİ) Turquality kapsamına girdiğini ve restorandan, hazır giyim zincirine daha önce yurt dışına açılamayan ya da yurt dışında yeterince büyüyemeyen birçok Türk şirketinin markasının artık büyük denizlere açıldığını görüyoruz. Ki bu süreç kaynakları artırılarak desteklenmesi ve büyütülmesi gereken bir sistemin sonucudur. Çünkü bu sistemden Baklavacı Güllüoğlu da, Koton da yararlanabiliyor. Yükleniyor...
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|