SON DAKİKA
İKMİB Başkanı Murat Akyüz: Biz sanayinin DNA’sıyızİstanbul Kimyevi Madde ve Ürün İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Akyüz, "Toplam ihracatın yüzde 10'unu biz gerçekleştiriyoruz. Hedefimiz bu yıl 12 milyar dolar. Pek çok sektöre girdi sağlıyoruz. Biz sanayinin DNA'sıyız. Hücreler var ama DNA olamadan hücrelerin oluşmasını hiç tartışmayalım" dedi.
Kimya sektörünün yıldızının hızla parlamasında kuşkusuz bu alandaki ihracatçı firmaların büyük payı bulunuyor. Son 10 yılda önemli performans gösteren kimyevi madde ve ürün ihracatçıları, toplam ihracattaki paylarını yüzde 10’un üzerine taşımış durumda. Otomotivden, tekstile, ilaçtan enerjiye kadar pek çok sektörle doğrudan veya dolaylı olarak ilişki içinde olan kimya sektörüyle ilgili en iyi tanım İstanbul Kimyevi Madde ve Ürün İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz’den geliyor. Kimya sektörünün sanayinin “DNA”sı olduğunu savunan Akyüz, sektörle ilgili son gelişmeleri Sanayici Dergisi’ne değerlendirdi. İşte ihracattan, yabancı yatırımlara, yaratılan istihdamdan krize ve hatta 2011’de yapılacak olan seçimlerin sektör üzerindeki etkisine kadar İKMİB Başkanı Akyüz’ün değerlendirmeleri:
TOPLAM İHRACATTAKİ PAYIMIZ YÜZDE 10 - İKMİB nedir? - Türkiye’de, 61 ihracatçı birliği var. Bunlar Akdeniz’den Ege Bölgesi’ne İç Anadolu’dan Karadeniz Bölgesi’ne kadar yayılıyor. Bunlar içinde en büyük pay İstanbul Maden ve Metaller İhracatçıları Birliği’ne (İMMİB) ait. İMMİB ise altı birliğin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Türkiye’nin ihracatının üçte birini gerçekleştiren İMMİB üyeleri içinde İstanbul Kimyevi Madde ve Ürün İhracatçıları Birliği (İKMİB) de yer alıyor. 12 milyar dolarlık ihracat yapan İKMİB'in Türkiye’nin toplam ihracatındaki payı ise yüzde 10’unu geçiyor. - Sanayinin hangi üretim alanları kimya sektörüne giriyor? - 10-15 civarında grup var kimya sektörünün içinde. Organik, anorganik kimyasallar, eczacılık ürünleri, tıbbi ürünler, gübreler, oyuncakların bir bölümü gibi… Plastikler ve ambalajlar da önemli yer kaplıyor. Hemen ardından da mineraller geliyor. Çevre ülkelerde her ne kadar petrol çıksa da bunu işleyecek petro kimya tesisleri olmadığı için Türkiye’den mineral yakıt ihracatı devam ediyor. Katma değeri tartışılır bir alan olsa da mineraller ihracatı yapılan ürünlerden. Otomotivden tutun da pek çok alana girdi sağlıyoruz. Yani rahatlıkla ülke ihracatının yüzde 30’unda payımız var. Biz sanayinin DNA’sıyız diyebiliriz. Yani hücreler var elbet ama DNA olmadan hücrelerin oluşmasını hiç tartışmayalım bile. 2 MİLYON KİŞİYE İSTİHDAM - İstihdamdaki payınız nedir? - Sektörün 2 milyon kişiye istihdam sağladığından söz edebiliriz. Örneğin, plastik dediğimiz zaman sadece hammadde girmiyor bizim sektörün içine. Bitmiş ürünler de giriyor. Ayrıca, tarım sektöründe gübre ve ilaçları da kapsıyor. Aylık ihracatı 1 milyar doları geçen, ana gruplarıyla kozmetik, deterjan, sabun, plastik, boya, mineraller gibi alanlarda asıl itici gücün sağlandığı, ancak diğer sektörlerle de beslenen bir sektörüz. Toplam ihracatın yüzde 10’unu rahatlıkla yapıyoruz. Hedefimiz bu yılı 12 milyar dolar ihracatla tamamlamak. En büyük üyemiz Tüpraş. Övündüğümüz noktalardan biri de artık sektörümüz kamu kuruluşlarıyla değil özel sektör kuruluşlarıyla da öne çıkmaya başladı. Hemen arkasından Pektim, Evyap gibi Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu içinde yer alan şirketler geliyor. - Sektördeki yabancı payı nedir? - Kimya sektöründe yatırımlar çok daha büyük meblağlarla gerçekleştiriliyor. Hali hazırda petro kimya tesislerinin satılmasıyla yabancı yatırımcılar oluşmaya başladı. Diğer taraftan, çeşitli sektörlerde birleşme ve satın almalar sürüyor. Kapı pencere sektöründe satın almalar var, boya şirketleri öyle, ilaç sektöründe bu süreç devam ediyor. KİMYASALLARIN LOJİSTİK ÜSSÜ OLMALIYIZ Son yıllarda sektöre yabancıların ilgisi arttı. Yatırımlar teknolojikse sektör karlı olabiliyor. Know-how’u yüksek bir sektör. Ayrıca Türkiye, çevre ülkelere nakliyenin rahatça sağlandığı bir ülke konumunda. Bizim de amacımız Türkiye’nin kimyasallar konusunda lojistik bir üs olması. Ancak, diğer taraftan da, 2011’de biliyorsunuz seçim var. Bu seçim yılına kadar herhangi bir büyük grup yatırım yapmak istemiyor. Neden? Çünkü, herhangi bir politik değişim olması halinde bu durumun kendisine zarar verebileceğini düşünüyor. İşte, ÇED raporu verilmişse “acaba iptal olur mu”, herhangi bir şekilde “hükümetin destekçisi” olarak isimlendirilmiş firmalar bir anda “ters yüz olabilirler mi” gibi bir çekince var. Maalesef, 4-5 milyar dolarlık yatırım yapma durumunda olan firmalar yatırımlarını, “2011’den sonra yaparız” düşüncesiyle erteliyor. Bu da sektöre zarar veriyor. Son yıllarda enerji alanındaki çalışmalar hız kazandı. Nükleer enerji dahil bu alanda tüm yatırımların yapılması gerekiyor. Bunların hemen ardından kimya sektörüne yönelik yatırımların hareketleneceğini düşünüyorum. IRAK YÜKSELEN EN İYİ PAZARIMIZ - Kriz neleri değiştirdi? - İhracatta bir numaralı ülkemiz Irak. Daha sonra, Almanya, Mısır, Singapur, Suriye, İtalya, Rusya şeklinde sıralanıyor. Bu yıl altıncı sırada olan İtalya geçen yıl ilk sıradaydı. Dünya ticaretinde dengeler çok değişti. Krizin oldukça büyük etkisi oldu. En iyi alıcımız olan İtalya’ya plastik ve mamullerini veriyorduk. Irak’a mineral veriyorduk. Orada mineraller düşerken plastik maddeler öne çıkmaya başladı. Irak’ın bizden en çok alım yaptığı plastik, mineral ve boyalar idi. Boya ve verniklerin ihracat artışı yüzde 286’ya ulaştı. Çünkü bu ülkede sadece Kuzey Irak’ta değil Irak’ın tamamında inşaat sektörü hızla faaliyetini sürdürüyor. İLK 20'DE AFRİKA'DAN 4 ÜLKE VAR - Sektör krizde yeni pazarlar yaratabildi mi? - Sektörün Kuzey Afrika’da önemli potansiyeli bulunuyor. Mısır’ın yanı sıra Libya’ya yapılan ihracatta artış var. İlk 20 ülkenin içine Afrika kıtasından dört ülke giriyor. Bunun hızla artacağını söyleyebiliriz. Çünkü, vizeyle ilgili çalışmalar artıyor. THY’nin doğrudan uçuş sayısının artması bu ülkelerde yapılan işlerin de artmasına nedeni oluyor. İşadamları sabah gidip gerekli bağlantıları yaptıktan sonra akşam uçağıyla dönme şansı buluyor. Bizler için zaman önemli. Ayrıca, bu ülkelerde yaşayan Türkler de artmaya başladı. Etiyopya’da dünya markası gibi ilgi gören PVC firmamız var. Bunlar çok güzel şeyler. Biz Afrika’daki girişimlerimizde Uzakdoğu’ya göre ağır, Avrupa’ya göre hızlıyız. Biz 2023 de ihracat hedefimizi 500 milyar olarak belirlediysek sadece Afrika değil diğer kıtalara da açılmamız lazım. Daha az rekabetin olduğu pazarlara yönelmekte yarar var. Şili’de daha yeni ticaret ataşemiz oldu. Brezilya’da öyle. Bizler de Mayıs’ın 25’inde Başbakanımızla beraber Brezilya, Arjantin ve Şili’ye gidiyoruz. İhracatçılar artık 2-3 saatlik uçuşlardan çok yarım günlük uçuşlarla ulaşabildiği pazarlara ulaşmaya başladı. 12 NUMARA YAĞDA YASAKLAMA KALKSIN - Sektörünüzün sorunları ve beklentileri neler? - Kimya anlaşılması zor bir sektör. Minerallerle ilgili bir sıkıntı olduğunda hemen yasaklama yoluna gidiliyor. Örneğin, 12 numara yağ yakıt olarak kullanılmasının önüne geçilmesi amacıyla yasaklanıyor. Ancak bu ürün bizim girdi olarak da kullandığımız bir ürün olduğu için sıkıntı doğuyor. Üç ay öncesine kadar aerosollerle ilgili bir sorun vardı. Bu sorun çözüldü. Bu ürünlerin içinde itici gaz olarak lpg kullanılıyordu. Ancak, devlet lpg’yi itici gaz değil, yakıt olarak değerlendirerek, ek ÖTV uyguluyordu. Bunu yaparken, ithal edilen aerosollerden ise ÖTV alınmıyordu. Durum böyle olunca da ithalatçı sizden avantajlı duruma geçiyordu. Yani haksız rekabet doğuyordu. Girişimler sonucu bunu düzelttik. Plastiklerle ilgili sıkıntımız devam ediyor. Burada yurtdışından gelen hammaddelerde fiyat referans sistemleri mevcut. Bunları oluşturanlar maalesef şu anda yurtiçindeki üretici firma. Üretici firma içerde üretilen hammaddeye fiyat koymaya başlıyor. Bunun üzerinden gümrük vergileri ve KDV alınmaya başladığı zaman bu da sektörü yanlış yere çekmeye başlıyor. Kendi ürettiğiniz hammadde 1200 dolarsa, siz yurtdışından gelen ürüne 1400 lira üzerinden fiyat belirlemeye başlıyorsanız, 200 dolar fazlanın üzerinden gümrük vergisi ve KDV alınıyor ki bu da yüzde 80 hammaddeyi yurtdışından getiren sektör açısından ciddi zarar demek. AB KRİTERLERİ İÇİN BRÜKSEL'DE ŞİRKET KURDUK - AB kriterlerine yönelik sektörde çalışma var mı? - Bu kriterlere göre çalışmasını en hızlı yapan Birlik İKMİB. Örneğin, AB, REACH denilen kimyasalların kaydı, değerlendirilmesi ve etiketlemesini 2008 Aralık ayından itibaren zorunlu hale getirdi. Böylece, Türkiye’de üretilmiş bir ürünün AB’ye girebilmesi için bu kaydın bulunması zorunlu hale geldi. Örneğin, bir tükenmez kalem ürettiniz ve bunu AB ülkelerine yolluyorsunuz. Gümrükte AB yetkilileri size bu kalemin içindeki mürekkebin REACH kaydı nerede diye sorduğunda bunu göstermeniz gerekiyor. Aksi halde ürününüzü gönderemezsiniz. SEKTÖRE 3 YILDIR ÜCRETSİZ MEVZUAT DESTEĞİ VERİYORUZ Bu amaçla İKMİB üç yıl önce merkezi Brüksel’de olmak üzere İstanbul’da şubesi bulunan REACH yardım masasını oluşturdu. Masa dediğime bakmayın 12 kişilik kadrosu olan yetkili kişilerden oluşmuş bir birimden söz ediyorum. Merkezin Brüksel’de oluşturulmasının sebebi ise AB sınırları dahilinde kurulmadığı sürece bu yapının çalışmaları dikkate alınmıyordu. Bu yapıyı oluşturmak için yüzde 95’i Kimya İhracatçı Birlikleri’nin, yüzde 5’i de Demir Çelik İhracatçı Birliklerinin olmak üzere Brüksel merkezli kimyagerler ve çevre mühendisleriyle 12 personeli bulunan “Reach Global Services” adı altında bir şirket kurduk. Bu birimle de üç yıldır sektöre ücretsiz destek veriyoruz. Bu alanda da Türk sermayesiyle kurulmuş ilk şirket olma ünvanını elimizde tutuyoruz. Türkiye’de bizim dışımızda Reach, araştırması yapan diğer kuruluşlar ise yabancı kökenli şirketlerin buradaki temsilcileri. - Kayıtdışı ne boyutta? - Kimyasallarda hammadenin yüzde 80’ini yurtdışından getiren bir sektör için bu malların kayıt dışı geldiğini söylemek mümkün değil tabii. Kimya sektöründe kayıtdışı oranı yüzde 30’u geçmez. Sektörün üzerindeki baskıların artması durumunda merdiven altı üretimin de artma ihtimali gündeme gelir. Firmaların faaliyet göstereceği uygun sanayi sitelerini yaratmazsanız, bu firmalar kentin içine yayılabilir ve gerek çevre gerekse de mali açıdan pek çok kayba neden olur. 2023 yılında Türkiye’nin 500 milyar dolarlık ihracat hedefi var. Bu konuda Başbakanımızdan, Cumhurbaşkanımıza kadar herkes aynı hedef içinde. Biz de bu hedefi gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Amacımız sektörümüze yaraşır bir sektör oluşturmak. Kimya sektörü deyince... İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçı Birliği’nin verilerine göre kimya sektörünün ana iştigal konuları şunlardan oluşuyor: ■Plastikler ve Mamulleri (Plastik Ambalaj Mlz. ,Plastik Mutfak Eşyaları ,Melamin ve Üre) ■ Reçineleri, Akrilik Pollimerleri, Polivinilklorür, Polivinilasetat,Poliesterler ,vb. ■ Mineral Yakıtlar ,Mineral Yağlar (Motorin ,Fuel Oil, Nafta, C4, Motor Yağları ,L.P.G.) ■Sabunlar ,Deterjanlar ■Anorganik Kimyasallar (Rafine Boraks, Borik Asit, Sodyum Sülfat, Alümina, Sodyum Hipoklorit, Sodyum Metabisülfit) ■ Eczacılık Ürünleri ■Organik Kimyasallar (Benzen, Akrilonitril, Etilen Glikol, Gliserin, P-ksilen, İlaç Hammaddeleri Pentaeritritrol, Furfuril Alkol ■Boyalar, Pigmentler ve Diğer Boyayıcı Maddeler ,Mühtazar Boyalar ve Vernikler ■ Uçucu Yağlar, Parfümeri, Kozmetikler ve Tuvalet Müstahzarları ■ Kauçuk ve Kauçuk Eşya ■ Gübreler (Diamonyumfosfat, Üçlü Süper Fosfat, Azot ve Fosforlu Kompoze Gübreler) ■ Diğer (Tarım İlaçları, Tekstil Yardımcı Maddeleri (Apre ve Finisaj Maddeleri), Yağ Asitleri, Yapıştırıcılar) KİPLAS ve GEBKİM Yönetim Kurulu Başkanı Refik Baydur: Yatırımlar bu yılın ikinci yarısından itibaren artacak KİPLAS Başkanı Baydur, “Küresel krizin etkilerinin 2010 yılı ilk 6 ayında son bulacağı tahmin edilmektedir. 2008-2009 yıllarında yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle ertelenen yatırımlar, 2010 yılı ikinci yarısında yeniden yükselme eğilimine başlayacaktır” dedi. Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede özellikle enerji alanında önemli gelişmeler yaşanıyor. İşte bu gelişmelerin kimya sektörüne etkilerini sektörün duayenlerinden Türkiye Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik Sanayi İşverenleri Sendikası (KİPLAS) ve Gebze Kimya Organize Sanayi Bölgesi (GEBKİM) Yönetim Kurulu Başkanı Refik Baydur’la konuştuk. Baydur, enerji alanındaki gelişmelerin sektörün yanı sıra ülke ekonomisine de olumlu katkılar sağlayacağına dikkat çekti. Baydur, 2010 yılını ekonomide “toparlanma” ve “iyileşme” çabalarının devam edeceği yıl olarak nitelerken, buna rağmen sanayide üretim ve yatırımın istikrar kazanmasının süre alacağı görüşünü savunuyor. Ekonomik kriz ve siyasi arenadaki gerginliklerin piyasaları yeterince tedirgin ettiğine vurgu yapan Refik Baydur, 2011 yılında yapılacak genel seçimler öncesinde izlenecek strateji ve politikaların ise kırılgan ekonomiyi daha da kırılgan noktaya getirmemesi konusunda uyarılarda bulunuyor. Türk sanayisi üzerindeki istihdama yönelik vergilerin de dünya ortalaması olan yüzde 3 seviyelerine çekilmesi gerektiğine işaret eden Baydur, “Aksi halde kayıtdışı sektör büyüyecek, kayıtlı sektör ise bu vergi yükü altında rekabet edebilirliğini kaybedecektir” sözleriyle siyasetçi ve bürokratların sanayiciye önyargısız destek olması gerektiğini belirtiyor. İşte, sektörün duayenlerinden Refik Baydur’un görüşleri: - Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada önemli gelişmeler yaşanıyor. Bölgede, özellikle enerji konusunda uluslararası yatırımlar söz konusu. Bu gelişmelerin Türk kimya sektörünü olumlu ya da olumsuz ne gibi yansımaları olmasını bekliyorsunuz? - Enerji, ekonomik ve sosyal kalkınmanın en önemli girdilerinden biridir. Ülkemiz gibi enerji ihtiyacının yüzde 74’lük bölümünü dış kaynaklardan sağlayan ithalatçı konumunda olan ülkelerde, enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi ancak enerji politikalarının oluşturulması ile mümkündür. Enerji politikalarının temel amacı enerjinin tüketiciye yeterli, kaliteli, sürekli ve ekonomik koşullarda ulaştırılmasıdır. Enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi ise enerji yatırımları ile mümkündür. ►ENERJİ YATIRIMLARINI AKSATMADAN SÜRDÜRELİM Son yıllarda hızla büyüyen enerji sektörü, krizle birlikte daralma sürecine girmiştir. Ekonomideki daralma hem elektrik tüketimini hem de elektrik yatırımlarını azaltmıştır. Kriz döneminde enerji yatırımlarının azalması, talebin de düşmesi nedeniyle büyük sorun yaratmamıştır. Ancak, krizin etkilerinin azalması ve ekonominin iyileşme sürecine girmesiyle birlikte enerjide arz sorunu yaşanabilir. Enerji talebine karşılık enerji yatırımlarında yavaş seyreden bir artış olması halinde enerji arz kapasitesindeki yetersizlik fiyatları yükseltecektir. Bu bağlamda enerji konusunda ulusal ve uluslararası yapılacak tüm yatırımlar kimya sektörünü ve diğer sektörleri olumlu etkileyecektir. Ancak, dünyanın en hızlı gelişen on pazarından biri olarak gösterilen Türkiye’nin, yerli enerji kaynakları ve yatırımları ihmal edilmemelidir. Enerji arzının ithalattan sağlanması, enerjide ithalatın payını yükseltmekte, enerjide dışa bağımlılık giderek artmaktadır. Diğer yandan Kasım 2009 tarihinde yapılan Türkiye 11. Enerji Kongresi’nin yaptığı tespitlere göre, “Günümüze oranla 2030 yılında enerji tüketiminin dünyada yüzde 60, Türkiye’de ise yüzde 100’den daha yüksek oranda artması” beklendiği ifade edilmektedir. AB ülkelerinde de enerji tüketimi içerisinde petrolün ağırlığını koruyacağı, doğalgaz kullanımında artış olacağı yapılan tespitler arasındadır. Bu tespitler doğrultusunda Türkiye’nin, dünyadaki petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunduğu Ortadoğu, Hazar bölgesi, Rusya Federasyonu’nun yer aldığı coğrafyanın ortasında bulunduğu dikkate alındığında, bölgede gelişecek ticaretten Türkiye büyük faydalar sağlayabilecektir. ►DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM YÜZDE 57 DÜŞTÜ - Sektörde yabancı yatırımların payı nedir, bundan sonraki dönemde ne tür gelişme bekliyorsunuz? - Hazine Müsteşarlığı verilerine bakıldığında yıllar itibariyle (1954-2009) kuruluş türlerine göre 23 bin 551 adet uluslararası sermayeli şirket ülkemizde faaliyet göstermektedir. Bunun 4 bin 417 adedi yerli sermayeli şirkete uluslararası sermayenin iştiraki şeklindedir.Bu şirketlerden 454 adedi kimyasal madde ve ürünleri imalatı yapmaktadır. Global kriz etkisini yabancı sermaye yatırımlarında da göstermiştir. YASED verilerine göre, 2009 yılının ilk 6 ayı itibariyle Türkiye’ye 4.2 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım girişi olmuştur. Bu rakam 2008 yılının aynı dönemi ile kıyaslandığında yüzde 57’lik bir düşüş yaşandığı görülmektedir. Global krizin etkilerinin 2010 yılı ilk 6 ayında son bulacağı tahmin edilmektedir. 2008-2009 yıllarında yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle ertelenen yatırımlar, 2010 yılı 2. yarısında yeniden yükselme eğilimine başlayacaktır. - Kimya sektörünün ekonomi ve istihdamdaki payı nedir? - Kimya sanayii Ar-Ge, teknoloji ile iç içe yaşayan birçok diğer sanayilere tedarikçi konumunda bulunan, sermaye yoğun bir sektördür. Kimya sanayii, otomotiv, deri ürünleri, cam, tekstil gibi birçok sektöre girdi sağlamaktadır. Türkiye’de kimya sanayiinin toplam imalat sanayii üretimindeki payı yüzde 30’dur. Toplam imalat sanayiindeki şirketlerin yaklaşık yüzde 3’ü kimya sanayiinde yer almaktadır. Kimya sektöründe yaklaşık 77 bin kişi istihdam edilmektedir. Bunun toplam istihdam içindeki payı ise yüzde 7’dir. ►KAYIT DIŞI EKONOMİ CAYDIRICI ROL OYNUYOR - Sektörde kayıtdışılık ne boyutlarda, nedenleri ve çözüm önerileri nelerdir? - Kayıt dışı üretim ve bu yolla üretilen ürünler, tüketici sağlığını, çevreyi tehdit etmektedir. Gerek insan sağlığı gerekse çevre konusunda hiçbir önlem almayan ve bu alanlarda yatırım yapmayan kayıtdışı sektörler, haksız rekabete de neden olmaktadır. Yapılan araştırmalarda yabancı sermaye yatırımlarının önündeki en büyük engelin kayıt dışı ekonomi olduğu tespit edilmiştir. Bu unsur hem ulusal hem de uluslararası yatırımlar için caydırıcı etken olmaktadır. ►TÜRKİYE EKONOMİSİNİN YÜZDE 45'İ KAYITDIŞI Ülke ekonomisinin yüzde 45’i, istihdamın da yüzde 40’ı kayıtdışıdır. Ülkemizde kayıtdışılığı yaratan, ağır işletme yükümlülükleridir. Reel sektöre uygulanan aşırı vergi ve prim yükleri, bürokratik engeller, kayıtdışı sektörü yaratan faktörlerdir. Günümüz dünyasında başarılı performans gösteren ülkelerin dayandıkları temel felsefe, girişimciliğin desteklenmesidir. Çünkü girişimci üretim, yatırım, ihracat ve istihdamın kaynağı, rekabet gücünün baş aktörüdür. Dünya’da yüzde 3 seviyesinde seyreden işveren yükümlülüklerinin dikkate alınarak, Türk sanayisi üzerindeki istihdama yönelik vergilerin bu seviyelere çekilmesi gerekmektedir. Aksi halde kayıtdışı sektör büyüyecek, kayıtlı sektör ise bu vergi yükü altında rekabet edebilirliğini kaybedecektir. - 2010 ve seçim yılı olan 2011’de iç ve dış pazarlarda ne tür gelişmeler bekliyorsunuz? - Kriz sanayiyi ve ekonomiyi ciddi biçimde yaralamıştır. Üretim, ihracat, istihdam gibi temel ekonomik verilerde yaşanan daralmayı tüm ülkeler uygulamaya koydukları çeşitli önlem paketleriyle ülke ekonomisi üzerindeki etkisini azaltmaya çalışmışlardır. 2009’un son aylarında ekonomik göstergelerde izlenen olumlu gelişmelere rağmen 2010 yılı ekonomide “toparlanma” ve “iyileşme” çabalarının devam edeceği bir yıl olacaktır. Bu olumlu gelişme piyasaların moralini bir miktar düzeltse dahi, sanayide üretimin, yatırımın istikrar kazanması bir süre alacaktır. ►KIRILGAN EKONOMİYİ DAHA DA KIRILGAN NOKTAYA GETİRMEYİN Yayımlanan ekonomik programda bu yıl GSYİH’nın yüzde 3,5, sanayi sektörünün yüzde 4 büyümesi öngörülmektedir. Bu büyümede öncü yine sanayi sektörü olacaktır. Sanayideki büyümenin belirleyicisi ise iç ve dış talep olacaktır. Ülkemizde, yaşanan ekonomik kriz, siyasi arenadaki gerginlikler piyasaları yeterince tedirgin etmiştir. 2011 yılında yapılacak seçim öncesi izlenecek strateji ve politikalar, kırılgan ekonomiyi daha da kırılgan noktaya getirmemelidir. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|