SON DAKİKA
İstanbul’un konuksever, çıtkırıldım, kuytu incileriİstanbul'un hemen yanıbaşında dinlenmek ve zamanı keyifle geçirmek için mutlaka gidilip görülmesi, gezilmesi gereken birer incidir adalar. Yeşilçam'dan günümüz dizilerine kadar birçok eserin ev sahipliğini üstlenen Adalar, bütün kötülüklerden sakınılması gereken küçük bir kız çocuğunun masumiyetini ve güzelliğini taşırlar.
ÖZGE SESKİR GÜVENDİK
Bostancı İskelesi’nden kalkan vapurumuz, esen hafif rüzgarın eşliğinde yavaş yavaş yaklaşıyordu İstanbul’un incisi Prens Adaları’na. Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada, Kaşıkadası, Sedefadası, Tavşanadası, Yassıada, Sivriada olmak üzere dokuz farklı öneme sahip adayı barındıran Adalar, İstanbulluların yıllardır dinlenmek ve keyifli zaman geçirmek için tercih ettikleri ve çok sevdikleri bir tatil bölgesi. Bizans’taki iktidar, din ve siyasi kavgalar sonucu prensler, prensesler ve din adamlarının adalara sürgün edilmesiyle “Prens Adaları” ismini almıştır. Yeşilçam’dan günümüz dizilerine kadar birçok eserin ev sahipliğini üstlenen, edebiyat dünyasının pek çok romanında okuyucuyu mor salkımlı çiçeklerle süslü bembeyaz köşklü sokaklarında fayton gezintisine çıkaran Adalar, Anadolu yakasında, Bostancı ile Pendik sahil şeridi karşısında, İstanbul’un tüm kötülüklerden sakındığı küçük bir kız çocuğu gibidir. Prens adalarının MERKEZİ: BÜYÜKADA Rumca adı Prinkipo olan Büyükada, Prens Adaları’nın en büyüğü. Adaya iner inmez sizi, 1914 yılında, Moda ve Bostancı iskelelerinin de mimarı olan Vedat Tek tarafından inşa edilmiş Büyükada iskelesi karşılıyor. Çeşitli çinilerle süslenen bu yapıdan sola döndüğünüzde pek çok restaurant sizleri kendilerine çekmeye çalışıyor. “Yok, ben hemen adayı dolaşmak istiyorum” diyorsanız, adada yapabileceğiniz pek çok seçenek bulunmakta. Faytonla ada turu yapmak, denizin ve güneşin tadını çıkarmak, bisiklet kiralayıp piknik alanına gitmek ya da Aya Yorgi’ ye çıkıp Yücetepe’den kuşbakışı İstanbul’u izlemek bunlardan sadece birkaçı. İskeleden dümdüz yukarıya çıkıp Büyükada Meydanı’nı ve saati geçerek ulaşabilirsiniz fayton durağına. Tüm adayı çepeçevre dolaşabileceğiniz, müthiş bir manzaraya tanık olabileceğiniz Büyük tur, Aya Yorgi ‘ye çıkan meydandan başlıyor. Küçük tur ise daha çok köşkleri görebileceğiniz bir rota üzerinde dolaşıyor. Nal tıkırtılarının, rengarenk çiçekli köşklerin ve esen ılık rüzgarın eşliğinde eski ada günlerini yaşıyoruz adeta. Küçük turu bitirip, Aya Yorgi’ye çıkmak isteyenler 25-30 dakikada tempolu bir yürüyüşle tepeye ulaşabilirler. Cesaret edebilirseniz, eşek üstünde de dik yokuşu tırmanarak ulaşabilirsiniz Aya Yorgi’ye ama biz yürüyüşü tercih ediyoruz. Aya Yorgi Kilisesi, her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Bu tarihlerde kiliseyi ziyaret ettiğinizde tüm dileklerin gerçekleşeceğine inanılıyor. Çıplak ayaklı olmanız ve bir makara ipi yokuşun başına bağlayıp yokuşu çıkmanız gerekiyor. Hıristiyan inancına göre, kiliseye yürüyerek çıkan insanlar yarı hacı sayılıyor. İskeleden ister faytonla, ister yürüyerek Dil Burbunu’na ulaşıp çamlar altında piknik yapabilirsiniz. Sovyetler Birliği’nde Lenin ölümünden sonra Stalin’le girdiği iktidar mücadelesini kaybeden Lev Troçki, 1929-1933 yılları arasında Büyükada'da sürgün hayatı yaşadı. Arap İzzet Paşa Köşkü’nde kalan Troçki, adada sakin bir hayat sürdü. Aldığı vize ile Fransa’ya gitti. Yaz aylarında Adada denize girmenizde bir sakınca yok. Hafta sonları İstanbul’dan gelen ziyaretçilerin yoğunluğu nedeniyle plajda yer bulabilmek çok da kolay olmadığından hafta içini tercih etmelisiniz. Yürüyerek ya da faytonla plajlara gidebileceğiniz gibi ücretsiz tekneleri de kullanabilirsiniz. Yörük Ali Plajı, Nakibey Plajı ve Bada Beach hem yüzebileceğiniz hem de deniz bisikleti, kano gibi aktiviteleri değerlendirebileceğiniz farklı alternatifler sunuyor. Büyükada, gündüz yapılabilecek pek çok aktiviteye sahip olduğu gibi geceleri de kuşkusuz gündüzleri kadar renkli. Deniz kenarında taze balığınızı yiyip, buz gibi rakınızı yudumlayabilirsiniz. En dingin ve en romantik sensin Burgazada Bana göre Prens Adaları’nın en güzeli, en dingini, en sevimlisi, en romantiği… Vapurdan iner inmez hissettiriyor asaletini. Tüm Burgazada aşıklarının içini sızlatan 2003 yılındaki büyük yangını unutmaya ve yaralarını sarmaya çalışan bu güzel adada yapabileceğiniz en güzel şey, gündüz biraz yürüyüşle tertemiz havayı solumak, günbatımında da Burgaz’da olmanın mutluluğuna varmak. Her şeye rağmen yaşama dört elle sarılmak gerektiğini vurgulayan, geçen her dakikanın dolu dolu, sindire sindire yaşanması gerektiğine inanan Rumca adıyla Pyrgos, usta öykücü Sait Faik Abasıyanık ve usta kalemin pek çok eserini yazdığı Kalpazankaya ile özdeşleşmiştir. Kalpazankaya, tarihte ilk sahte paranın basıldığı yerdir. Sait Faik Müzesi, Burgazada’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer ama müze tadilat nedeniyle iki yıldır kapalı. Sait Faik’in yatağı, kravatları, kitapları, bazı özel eşyalarının yer aldığı müze ev, iskeleden sadece 5 dakika uzaklıkta. Usta öykücünün evinin karşısında Ayios loanis Rum Ortodoks Kilisesi var. Yukarıya doğru tırmanırsanız Hristo Tepesi’ne ulaşırsınız. Tepeden Marmara Denizi manzarasının tadını çıkarıp aşağıya indiğinizde Kalpazankaya‘ya varıyorsunuz. Burada yemek yiyip, piknik yapabilirsiniz. Sahile Sait Faik‘in öykülerine konu olan köşklerin arasından geçerek inebilirsiniz. Birileri size Sait Faik’in öyküsündeki gibi ‘Hişt… hişt” derse sakın şaşırmayın. Burgazada’nın huzur verici hali, adada yaşayan herkesi, kedileri, köpekleri bile etkisi altına alıyor. Sahilde yürüyüş yapan insanların mutlu yüzleri, gülümsemeleri adanın neden bu kadar özel olduğunu vurguluyor. Burgaz’a bir kere gelen, bir daha ayrılmak istemiyor ve bu kendini hemen sevdirebilen romantiği aklından hiç çıkaramıyor. Onu kelimelere dökerken Burgazada’yı düşünmek bile yüzümde bir tebessüme yol açıyor. Sait Faik’in sözleriyle “ufkun bir dilim ekmek gibi kızardığı” günbatımında, içimde dünyanın tüm güzelliklerine doğru yelkenler fora! Tam bir oksijen deposudur Heybeliada İsmet İnönü’nün, Sadık Bey Plajı’ndan denize çivileme atladığı yer olarak ünlenen Heybeliada, Prens Adaları’nın en yeşilidir. Deniz Lisesi, Heybeliada Rum Erkek Lisesi (Aya Triada Manastırı) ve Heybeliada Sanatoryumu’nun bulunduğu adada, turizm çok gelişmiş değil. Adanın Rumca ismi Halki olup yaz kış nüfusu yoğun ikinci adadır. İskelenin solunda Deniz Lisesi, lisenin arkasında Çam Limanı tarafında, şu an kullanılmıyor olan Sanatoryum bulunuyor. 1924 yılında Atatürk tarafından kurulmuş olan bu yapı, Türkiye’nin ilk verem hastanesidir. Heybeliada, çam ormanlarının hakim olduğu doğasıyla hastalara tertemiz bir hava verirken, hastane de kuvvetli gıdalar ve iyi bir bakım sunarak hastaların tedavilerine destek olmaktaydı. Ne yazık ki, 2005 yılında yeterli hasta bulunamaması ve ulaşım zorluğu sebep gösterilerek hastane kapatıldı. Bundan yıllar önce, teknoloji bu kadar ilerlememişken faaliyet verebilen hastanenin, bundan sadece birkaç yıl öncesinde, belirtilen sebeplerle kapatılmış olması gerçekten büyük bir kayıp ve çok üzücü. ÇAM LİMANI DOĞAL MARİNA “Biz her gece Heybeli’de mehtaba çıkardık” şarkısına ilham veren ve geceleri yıldızların altında ışıl ışıl parlayan Çam Limanı, Heybeliada’nın en güzel koylarındandır. Doğal marina görünümünde olan liman, birçok çam ağacının yer aldığı tam bir oksijen deposudur. Deniz Lisesi’nin karşısındaki yokuştan yukarı doğru çıktığımızda Ruhban Okulu’na ve Aya Triada Manastırı’na (Heybeliada Rum Erkek Lisesi) ulaşıyoruz. Açılış tarihi 1200’lü yıllara dayanan okul, pek çok Ortodoks din adamı yetiştirmiş, 1971 yılında da liseye dönüştürülmüştür. HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR'IN EVİ İskelenin sağında büyük Rum kilisesi Aya Nikola bulunuyor. Kilisenin önünden geçip sağa dönünce Lozan Şehitleri Caddesi’ne ulaşıyoruz. Caddenin sol tarafında İsmet İnönü’nün evini, sağ tarafta Halki Palas Oteli’ni görüyoruz. Ünlü yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evi de bu bölgede. Televizyon antenlerinin istila ettiği Kınalıada, çirkin yapılaşmasıyla heder edilen bir eski güzel. İçimi çok acıtan bu manzaraya sadece Burgazada’dan bakmakla yetindim. Siz en iyisi, atlayın Ada vapuruna ve kendiniz görün İstanbul’un tarihi çok eskilere dayanan, prenslere ve usta kalemlere ev sahipliği yapan, doğal güzellikleriyle büyüleyen karşı kıyının güzeli “Adalar”ı. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|