SON DAKİKA
Kökten piyasacılığın sonuna geldikBahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı: "Kökten piyasacılık bir körlük oluşturdu. Bu kör piyasa inancı hem teorik olarak hem pratik olarak piyasaların izlenmesine bir dönem çok büyük damga vurdu. Bu son krizde bu körlüğün büyük bir payı var. Gelişmiş ülkelerdeki krize verilen tepkiler tam anlamıyla müdahaleci tepkidir. Ama bundan vazgeçiliyor. Birincisi, daha aktif bir maliye ve para politikasının piyasaları bir miktar geri plana itmesi, ikincisi finansal piyasaların yeniden regüle edilmesi. Bunlar kökten piyasacılığın sonunun geldiğinin göstergeleridir" dedi.
Koltuğunun altında birkaç karpuz taşıyan ekonomist Prof. Dr. Taner Berksoy ile 2009 yılını ve 2010’da piyasaların nasıl bir seyir izleyeceğini konuştuk. Berksoy, köşe yazarlığı ve televizyon programcılığının yanı sıra Türkiye’de ve yurtdışında konferanslara katılıyor, Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin Dekanlığını yürütüyor. Sade, anlaşılır üslubuyla kaleme aldığı yazılarıyla her kesimin zevkle okuduğu Taner Berksoy, çeşitli televizyon programlarında ekonomik gelişmeler hakkında yorumlar yapıyor. Berksoy,‘Sanayici’ye dünya ve Türkiye ekonomisini değerlendirdi.
►RADİKAL PİYASACILIK KÖRLÜĞE YOL AÇTI - Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayıp alınan büyük mali önlemler ve devletleştirmeler sonucu (ABD ve Avrupa’da) dünyayı kasıp kavuran küresel kriz dipten dönüş yaptı mı? Liberal, serbest piyasacı ekonomileri uygulayanların devasa mali destekler ve devletleştirmeleri yürürlüğe sokmaları sizin deyiminizle “Kökten piyasacılığın sonunu” mu getirdi? -Şu anda hem bizde, hem de dünyanın pek çok ülkesinde bütün göstergeler krizin dibe vurduğunu ve dipten dönüşün olduğunu gösteriyor. İktisadi tahlil açısından en önemli gelişme üretim artışı yani, büyümedir. Bizde de 2009’un son çeyreğinde büyüme sayısı pozitif oldu. Başka ülkelerde de yine aynı dönemde büyüme pozitife döndü. Dolayısıyla dipten dönüldüğünü söylüyoruz. Bizde Gayri Safi Milli Hasıla rakamları elimize biraz geç geldiği için değerlendirmeleri geç yapabiliyoruz. Ama aradaki dönemi, yani toplam üretim rakamlarını bilmediğimiz dönemi de içine katarak, onları izleyerek temponun nasıl olacağını kestiriyoruz. Dolayısıyla 2010’un ilk 3 ayında temponun ciddi şekilde yüksek olduğunu büyük bir ihtimalle çift rakamlı bir büyüme olacağını hissediyor gibiyiz. Bu da sadece dipten dönmek değil, dipten dönmenin hızlandığını da gösterecek. Eğer ekonomik göstergeler bizim beklediğimiz gibi olursa büyüme çift rakamlı olur. Kökten piyasacılık lafı bana ait. Çok radikal piyasacılık. Tabi bu krizi toptan, kökten piyasacılığa fatura etmek ne kadar doğru olur. Onu bilemiyor? Kör piyasa inancının hem teorik olarak hem pratik olarak hem de piyasaların izlenmesine bir dönem çok büyük damga vurduğunu biliyoruz. Bunun bir tür körlük yarattığını biliyoruz. Yani bu son krizde bu körlüğün büyük bir payı var. Belki bütünüyle sebebi budur demek abartı olabilir ama önemli bir payı var. Şu andaki değerlendirmeler, krize verilen iktisat politikası tepkisi, özellikle gelişmiş ülkelerdeki tepki tam anlamıyla müdahaleci tepkidir. Kör piyasa anlayışı, inancı -kökten piyasacılık- olabilecekleri göremedi, sezinleyemedi. Dolayısıyla tedbirlerini alamadı. Daha aktif bir maliye ve para politikası piyasaları bir miktar geri plana itti. Bu birincisi. Ondan vazgeçiliyor olmanın işaretleri. İkincisi finansal piyasaların yeniden regüle edilmesi. Kurallama tarafına doğru kayılması kökten piyasacılığın sonunun geldiğinin göstergeleridir. ►YUNANİSTAN DOMİNO ETKİSİ GÖSTERİR Mİ? - ABD ve kıta Avrupa’sında yaşanan bu devletleştirmeler riski kamuya taşıdı. Yunanistan’ın iflasını, Portekiz, İspanya ve hatta İtalya'daki kaygı verici işaretleri bu bağlamda değerlendirebilir miyiz? Bu gelişmler bir domino etkisi gösterir mi, Türkiye etkilenir mi? - Krizler ilginçtir. Kriz başladığında Türkiye’nin görüntüsü bozuktu. 2009’un birinci çeyreğinde dünyanın en hızlı küçülen ekonomi sıralamasında biz üçüncüyüz. Yani kötü bir tablomuz var. Çıkışta da bizim tablomuz biraz daha düzgün. Nedeni de kriz bizim mali sistemimize pek dokunmadı. Mali sistemi 2001-2002’de onarmıştık. Bir sürü yerde kırdı-döktü mali piyasaları. Bir miktar kamu açığı açıldı ama tüm ülkelerde kamu açığı oldu. Toparlanması o kadar zor olmadı. Bir de iki tane büyük belamızı bir miktar tamir eder gibi oldu. Biri cari açık, diğeri enflasyon. Bunları da baskıladı. Dolayısıyla biz çıkışta hızla çıkan, dengeleri görece olarak düzgün olan büyük de bir problemi olmayan bir ülke olarak krizden çıktık. Ama Avrupa böyle çıkamadı. Dolayısıyla bu Yunanistan krizinin bize yansımasında biz sağlam duruyoruz. Bize çok bulaşacağını sanmıyorum. Biz de çok hafif esinti şeklinde oldu geçti. İki kanalda bizi etkileyecek. Kanallardan bir tanesi krizin Yunan krizinin Avrupa’yı etkilemesi. Başlangıçta çok etkilemez diyorduk. Yaşanan somut gelişmeler, son IMF bağlantısı yapılmadan önceki gelişmeler, Portekiz ve İspanya’nın da tehlikede olduğunu ortaya koydu. Bunlar da iflas bayrağı çekerse genel olarak Avrupa’da krizin domino etkisi yapabileceği söyleniyor. Bunun sonucu Avrupa’nın krizden görece çok düşük bir büyüme hızıyla çıkmasıdır. Bu da bizim açımızdan; ihraç pazarımız düşük hızda büyüyecektir. Yani ihracatımızı bir miktar azaltacak gibi gözüküyor. Çünkü bizim ihracat pazarımız o bölge. Bu bir kanaldır. Doğrudan doğruya ticari kanal. İkincisi Euro değer kaybediyor. Euro’nun değer kaybetmesi sonsuza kadar devam edecek değil. Bir yerde dengelenecek. Euro’nun daha düşük değerlere gelmesi bizim ihraç değerimizi de düşürecektir. Türkiye’nin ihracat giderinin büyük kısmı Euro cinsinden, ithalat ise Dolar cinsinden yapılıyor. Bu iki kanaldan etkileneceğiz. Ticaret ve ihracat gelirleri açısından etkileneceğiz ama bizi çok sarsacak, harap edecek bir etki olacağını sanmıyorum. - Küresel krizle birlikte yeniden yapılanan ve şekillenen dünya ekonomisi, Türk iş âlemine küresel ölçekte satın almalar yönünden fırsatlar sunuyor mu? - Kriz çıkışları hep fırsat doludur. Onu iyi değerlendirmek lazımdır. Tekil iş alanı olarak düşünürseniz işadamları o gözle bakıyorlardır. Tabi Avrupa’nın, Yunanistan’ın sıkıntılı olması bir miktar turizm açısından bizi olumlu etkileyebilir. Turizm bandındayız. O piyasalar küçüleceğine göre biz dinamik bir şeklide hareket edebilirsek, hem ticaret fırsatları hem yatırım fırsatları bulma imkanımız olur. ►BANKALAR ASIL İŞLERİNE DÖNCEKLERDİR - Küresel krizin, menkul kıymetler üzerinde yoğunlaşan bankacılık faaliyetlerini, kendi asli faaliyetlerine doğru yönelmesinde bir etkisi olur mu? - Finans kesimimiz doğrudan çok etkilenmedi. Batıda özellikle gelişmiş ülkelerdeki finansal piyasaları sarsan finansal ilişkiler bizde yok. Dolayısıyla bizde çok fazla etkilenmedi. Öteki ülkelerdeki finansal problemler bizi psikolojik olarak hep etkiledi. Hem sanayi firmaları, hem de bankaları birazcık daha dikkatli, titiz davranmaya itti. Kriz üretim alanını etkilemeye başladığı zaman, şirketlerin ne yapacaklarına dair görüntü biraz bulanıklaşır. Dolayısıyla bankalar bu bulanık dönemde şirketlere çok fazla fon vermeye yanaşmayabilirler. Sanırım biz bu dönemi geçtik. Şimdi bunu bankalara sorarsanız, bankalar da kredi talebi olmadı diyorlar. Firmalar kendi önlerini göremedikleri ve üretim planlarını küçülttükler için büyük bir kredi talebi de olmadı. Bankacıların bu söylediği de doğru olabilir. Devlet bu dönemde bütçe açıklarını büyüttüğü için bunları kapatmanın hesabı içinde. Yüksek faizle borçlanıyor. Bankalar topladıkları kaynakları büyük faizle devlete borç vermeyi daha karlı buldular açıkçası. O da etkili oldu diye düşünülebilinir. “Bankalar bize kredi verirler mi?” diye sorarsanız bundan sonra böyle olmasını bekleriz ve böyle de olur. Bankacılık sisteminin temel işi ve görevi üretim alanına kredi verip desteklemektir. Krizin dibe vurup yukarı ivme kazanması, risklerin düştüğü zamanlardır, önümüzü daha rahat gördüğümüz dönemlerdir. Tüm bu olumlu gelişmeler hem bankaların kredilendirmeleri, hem de o yöne aktaracakları kaynaklara olumlu etkiler yapacaktır. - Sanayicilere öneri ve tavsiyeleriniz nelerdir? - Bu dönemde kendi işleriyle ilgilensinler. Spekülasyon tarafına çok fazla gitmesinler. Eğer fon fazlalıkları varsa dikkatli bir şekilde alternatif yatırım alanlarına baksınlar. Bütün ekonomiler hızlı büyüyor. Bu yıl içinde daha da hızlı büyüyecek. İş ve dış piyasada imkanların çok daha büyüdüğü dönemler gireceğiz. Daha dikkatli değerlendirmelerle bundan sonraki dönemler için iyi fırsatlar yakalayabilirler. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|