SON DAKİKA
NACE ve seçimlerTürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve hükümet, 365 Oda ve Borsada ve TOBB’da yapılacak seçim sürecini yine erteledi. Nedeni, gruplarda ve komitelerde NACE kodlama sistemine geçişte aksaklıklar olduğunun iddia edilmesi.
NACE NEDİR? Önce NACE nedir ona bakalım: NACE, Avrupa Birliği Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Sistemi’dir. Kısaltma olarak da Fransızca, Nomenclature statistique des Activités économiques dans la Communauté Européenne açılımından geliyor. Üzücü olan Türkiye’nin dünya genelinde ve Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında uygulanan sisteme geçişi bir türlü başaramamasıdır. İLK ERTELEME Mİ? Bu konudaki çalışmalar bir önceki seçimlerden önce başlamıştı. Yetişmedi ve eski sisteme göre o seçimler yapıldı. Aradan neredeyse 4 yıl geçti. Yine yetişmedi ve son anda yetişmiş gibi yapılıp ‘tamam’ denildi. ‘Nihayet bu iş tamamlandı seçimler yapılacak’ derken bu sefer eski sisteme göre gücünü korumak isteyenler kıyameti kopardı, adeta kazan kaldırdı. Sonuç TOBB pes etti ve hükümet seçimleri yine NACE kodlamasındaki aksaklıkları tamamlamak gerekçesiyle erteledi. ODALAR VE DEMOKRASİ NACE kodlamasındaki yeni düzene isyan edenler en çok da ‘bizim sektörümüzün şu kadar üyesi var ama buna rağmen eskisine göre çok az meclis üyesi ve komite ya da grup çıkarabilir hale geldik’ diye bağırdılar. Bunu da demokrasiye dayandırarak, ‘demokratik bir ülkede temsilde adalet’ olması gerektiğini savunarak seslendirdiler. Oysa Odalar ve Borsalar yani meslek örgütleri hiç de demokratik bir yapı değildir. Çünkü Oda ve Borsa sistemi ‘yarı kamu’ kurumudur ve üyelik zorunludur. Temel amacı da ‘kayıtlı bir iş sistemi’ oluşturmaktır. Tam demokrasiyle çalışabilecek meslek örgütleri ise sadece gönüllü kurulan ‘dernekler’ olabilir. Oralarda da sözde demokrat iş dünyasının hangi icazetlerle, hangi yazılı olmayan kontenjanlarla başkanlar ve yönetim kurulu tayin ettikleri ve seçilmiş gibi gösterdikleri artık herkesçe malumdur. TEMSİLDE ADALET NACE kodlamasına ‘temsilde adalet’ isteyerek itiraz edenler bir noktayı kaçırıyor. Tamamen demokratik olması gereken ‘demokratik rejimlerde’ bile aslında temsilde adalet meselesi sanıldığı kadar idealize edildiği gibi işlemez. Şöyle düşünün eğer herkes üye sayısı ya da seçmen sayısı kadar yönetime girme hakkına sahip olsaydı Türkiye Millet Meclisi’ne milletvekili gönderen iller arasındaki mevcut durumu nasıl izah edecektik. Son genel seçimlerde Tunceli’de 38 bin 350 kişi TBMM’ye bir milletvekili gönderdi. Peki İstanbul’dan kaç kişi bir vekil seçti biliyor musunuz? İstanbul’dan 155 bin 949 kişi bir vekil gönderebildi. Bu ne demek? Bu şu demek; ‘bir ülkede bile nüfusu ya da seçmeni çok olan iller ülkeyi istedikleri gibi yönetemezler’ demek. Peki, NACE’ye karşı çıkanlar, Oda ve Borsalarda nasıl haksızlığa uğramış olabilirler ki bu kadar bağırdılar. Yani vaktiyle hazır giyim sektörünü, ‘iç giyim ve dış giyim’ diye iki ayrı meslek komitesi yapmanın mantığı ne kadar doğru olabilir ki? Hem teknik olarak ayrı değiller hem de temsil açısından haklı değiller. SEÇİM SONSUZA KADAR ERTELENSİN NACE sistemine göre kodlama yaparken gerçekten teknik olarak bazı yanlışlıklar yapılmışsa birkaç odadaki yanlış yüzünden 365 Oda ve Borsadaki seçimleri ertelemek nasıl haklı olabilir? Yani biz hiç itiraz kalmayıncaya kadar -ki bence bu hiç olmayacak- Oda ve Borsa seçimlerini yapmayalım mı? Ben bir tüccar olsam ve kafayı bu sistemi kilitlemeye taksam bu ‘erteleme mantığı da hep geçerli olsa’ Türkiye’deki Oda ve Borsa seçimlerini sonsuza kadar erteletirdim. SINIFTA KALMAK BUDUR Avrupa Birliği son zamanlarda çok hakir görülüyor. Hatta “artık AB’ye ihtiyacımız kalmadı, onların sistemleri iyi olsaydı bu hallere düşmezlerdi” demek de kulağa çok hoş geliyor. Ama kazın ayağı öyle değil. Türkiye eğer son 30 yılda sanayileşmede, ihracatta, turizmde bir şeyler başarmışsa hepsi Avrupa Birliği sayesinde oldu. Elbette bizler de çok şey yaptık, gayret ettik v.s. Ama eğri oturup doğru konuşalım; turizmde 1980’lerde ne otel vardı ne yatak ne de turist. Turgut Özal teşvik sistemini kurdu, oteller, yataklar çoğaldı sonra da turistler geldi. Peki nerden geldi? Üçte ikisi AB ülkelerinden geldi. Sanayide bugünkü ‘küresel standartlarda üretim’ nasıl kuruldu? Avrupalı sanayicilere üretim yaparken onların zorlamalarıyla bunu başardık. Peki ürettiğimiz sanayi ürünlerini kim aldı? Uzun yıllar yüzde 65’ini AB ülkeleri aldı. Halen de yüzde 50’ye yakınını yine onlar alıyor. Biz, 1994 ve 1995’te ‘Gümrük Birliği’ne girmeyi savunan tekstil ve hazır giyimcilerle, ‘girersek batarız biteriz’ diyerek onların toplantılarını basan otomotivcileri de gördük. Sonra, engellemeye çalıştıkları Gümrük Birliği sayesinde Türkiye’nin otomotivde Avrupa’nın Detroit’i oluşunu da beraber yaşadık. O yüzden şimdi ‘Avrupa Birliği Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Sistemi’ olan NACE’yi madara eden iş dünyasını anlamakta zorlanıyoruz. Aslında anlıyoruz da… Neyse… Yükleniyor...
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|