SON DAKİKA
KalDer Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı
Ali Rıza Ersoy
TSE Başkanı Sebahittin Korkmaz
ÇOSB Başkanı Eyüp Sözdinler
Sanayicinin krediyle büyüme modeli ne zaman sona erecek?
GÖKHAN TAŞDEVİREN [email protected]
Son günlerde döviz kurlarındaki aşağı, yukarı hareketler uzun zamandır unutulmuş bir korkuyu tekrar gündeme getirdi. Bilançolarda kur karı ve kur zararı tekrar gündemimize geldi. Orta ve uzun vadeli taksitlendirmelerle döviz üzerinden yapılan borçlanmalar bugünlerde sevimsiz konular arasına girdi. 2002 yılından bu yana kredi bulan ve bu sağladığı krediyle müşterilerini kredilendiren şirketler inanılmaz büyüme oranlarına imza attılar. Örneğin cirosu 10-15 milyon TL olan bir şirket; o dönem 5 milyon dolar kredi aldı ve bununla müşterilerine vadeli satış sağlayarak hemen üretimini yüzde 50-60 artırarak bir yıl içerisinde aynı oranda büyüme sağladı. Hatırlayalım 1 Ocak 2002 dolar kuru 1.45 TL idi. Aynı şirketler bir yandan piyasayı fonluyor, müşterilerine 30-60-90 gün ödeme vadesi yerine 30-60-90-120-150-180 modeline geçiyorlardı. Rekabet biri yapınca diğerinin de yapmasını gerektiriyordu. Kısa bir süre sonra bayiler ve nihai müşteri üretici tarafından kredilendirilmiş oldu. Herkes mutluydu, şirketler büyüyor vade farkı süresince aldığı kredinin faizinden daha fazla vade farkı uygulayabiliyordu. Karlılık artıyor muydu ne? Kredi sağlayıcıya ki bu ülkemizde genellikle bankadır, faiziyle beraber aylık veya iki ayda bir ödemeler yapılıyordu. İlk etapta karlılığın arttığı sanıldı. Ne de olsa müşteriye uygulanan vade farkı alınan kredi faizinden yüksekti. Ama gerçekte karlılık artmıyordu, henüz ana para halen elimizdeydi. Aradan iki yıl geçince ana parayı tüketmiş ancak müşterilerinden bir o kadar alacaklı olan firmalar ikinci bir finans modelinden faydalanmaya başladılar. Daha önceleri illegal çalışan bu sistem artık çekleri vadelerinden önce bozan yani “kırdıran” kurumsal yapılar tarafından işletiliyordu. Ne kadar güzeldi. İstediğin zaman paraya kavuşabiliyorduk. Zaten ödediğimiz faizden daha fazlasını müşteriden almamış mıydık? Varsın “kardan zarar” olsundu. Bu arada bankacılık sektörünün karlarının üst üste her yıl tavan yapması sanayiciyi ilgilendiren bir konu gibi görünmüyordu. Sanılır ki bireysel kredi ve kredi kartı sahipleri üzerinden para kazanıyorlardı. Hatta 2002-2013 yılları arasında döviz ile borçlanmayan şirket sahiplerine biraz tuhaf bakıldığını da söylesek sanırım abartı olmaz. Borcu alıyorum USD/TL kuru aynı, ödüyorum USD/TL kuru aynı, bundan ala borçlanmamı olur? Olmaz elbette. Ne zaman FED bono alımlarıyla ilgili şüpheli söylemlerde bulundu, bu saadet zincirinde bir duraklama oldu. Ne demişler her musibette bir hayır vardır. Bu dönemde Türkiye ve ülke sanayicisi büyüdü, satış organizasyonları gelişti, bireysel tüketici ise kendi nazarında insan olarak hak ettiği hayat kalitesine birkaç basamak adımlayarak ulaştı, böyle bakılınca bugün hayat güzel görünüyor. Peki bu ne zamana kadar böyle gidecek? Elbette sonsuza kadar bu şekilde gitmeyecek ancak asıl sorun yeni modelin ne olacağı ve bu yeni modelin öncülüğünü kimlerin yapacağıdır. İhracat diyenler yanılmasın, ihracat yaparak büyümek için ithalat yapmak veya ithal hammadde veya ara ürünü kullanmak ve sonucunda bugün kullanılan klasik finans modeline ihtiyaç bulunmaktadır. Öz sermaye veya o dönemden bugüne kadar anormal değer kazanan taşınmazların yatırıma dönüşmesi için doğru bir zaman değil mi? Niş (Niche) pazarlara ürün ve hizmet sunmak için yatırım yapmak gerekiyor. Olası kriz, kur dalgalanması veya kur artışına karşın küçülme veya acı çekme dönemlerini yaşamak geçmişte bırakmamız gereken bir anı olmalıdır. Doğru segmente edilmiş pazar ve müşteri gruplarında yer edinmek ve bunun için az da olsa şirketlerin kendi kazanımlarından elde edilen sıklet ile harekete geçmek elzemdir. Elbette bu senaryo için hangi ürün ve hizmetlerin ön plana çıkacağını da düşünerek harekete geçmeliyiz. Unutmayın ki bu senaryo gerçekleşse de kardasınız, gerçekleşmese de kardasınız. Yükleniyor...
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|