SON DAKİKA
Prof. Dr. Sedat Aybar
Tekirdağ Valisi Enver Salihoğlu
Sanayi Bölgelerii Genel Müdürü Yaşar…
ÇOSB Başkanı Eyüp Sözdinler
HALİÇ SAHİLİNDE BİR MÜHENDİSLİK OKULU: İTÜ'NÜN ÇEKİRDEĞİ1795’te topçu subayı yetiştirilmek üzere açılan Mühendishâne-i Berri Hümâyun, 1847’de Topçu ve Mimar (İstihkâm) Mektebi adını alır. Bu okul, Yüksek Mühendis Mektebi adı ile kurulan ve 1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi adını alan kurumun çekirdeğini oluşturur.Hüseyin IRMAK Onsekizinci yüzyıla girildiğinde Osmanlı İmparatorluğu girdiği savaşları genellikle başarısızlıkla noktalayan bir devlet durumundadır. Bu yüzyıl Osmanlı için Batı’nın, özellikle Rusların askeri üstünlüğünü fark edip bu mesafeyi bertaraf etmek için bazı yenilik hareketlerine giriştiği yüzyıldır aynı zamanda. Bu girişimler I. Mahmud ile başlamış III. Mustafa ve I. Abdülhamid ile devam etmiş III. Selim ile doruk noktasına çıkmıştır. Osmanlı’da bir zamanların korku veren Yeniçeri Ocağı’nın disiplinden iyiden iyiye kopması, ordunun askeri eğitimden tamamen uzaklaşması yaşanırken karşı taraflarda düzenli eğitim yapan ordular, harp, silah ve araçları alanında çağına göre yeni teknikler uygulayan sistemler bulunmaktadır. Osmanlı ordusunun yenilenme ihtiyacı için Avrupalı kimi isimlerle çalışmaya başlanmış ve bunların oturtmaya çalıştığı sistemler, zaman zaman statükonun durağan duvarlarına çarpsa da dikkate değer çalışmalar olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır. HUMBARACI AHMET PAŞA Askeri yenilenme sürecinin başlangıcında olan isimlerdin biri Fransız ve Avusturya ordularında görev yapmış Comte de Bonneval isimli bir Fransız subayıdır. Bonneval, Avusturya ordusuyla ilişkileri bozulunca 1729’da İstanbul’a gelir ve görev ister. Dönemin sadrazamı Topal Osman Paşa tarafından Humbaracı Ocağı’nı çağdaş bir seviyeye getirmekle görevlendirilir. İstanbul’da Ahmet ismini kullanan Bonneval, bu alanda başladığı çalışmalarla Humbaracı Ahmet Paşa olarak ünlenir. (x) (x: Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa zamanında Beylerbeyi rütbesi alır. 1738’de gözden düşünce Kastamonu’ya sürgün edilir. 1747’de İstanbul’da ölür. Galata Mevlevihanesi hamuşanında gömülüdür.)
İstanbul’daki ilk topçu okulu bu dönemde kurulur. Bonneval zamanın topçu subaylarına matematik dersi verir. Fakat çalışmalar, yeniçerilerin tepkisini giderek artan ölçüde çekmeye başlayınca okul fazla uzun ömürlü olamaz. Bu arada Üsküdar’da “mühendishane” adlı bir okul açılır ve çağdaş öğrenime başlanır. Fakat aynı nedenle kısa sürede kapatılır. YENİÇERİLERDEN GİZLENEN ASKERİ OKUL III. Osman’dan sonra tahta çıkan III. Mustafa ise, devletin içine düştüğü kötü durumu iyi değerlendirse de köklü reformlara cesaret edemez. Ordunun başarısızlıklarını yeniçerilerin bozulmasına bağlayan padişah, düşüncelerini oğlu şehzade Selim ile paylaşır ve bu kötü durumdan kurtulmak için çaba harcar. Avrupa’dan yararlanma yollarını ararken Fransa’dan getirttiği Baron de Toth’a topçunun teşkilatlanma ve ıslahı işini verir. Baron de Toth önce Kağıthane’de 600 kişilik bir topçu kuvvetini eğitmekle işe başlar öte yandan Tophane’yi ıslah eder. III. Mustafa zamanında 1760’da yeniçerilerden gizli olarak Haliç Karaağaç’ta bir dershane/okul kurulur. Burada teknik/askeri dersler verilmeye başlanır fakat birkaç yıl sonra lağvedilmek zorunda kalınır.
1768-1774 Türk-Rus Savaşı’nın kötü sonuçları askeri alandaki ıslahat çalışmalarını hızlandırır. Baron de Toth ise bu dönemde ülkeden ayrılır. Devlet ise ihtiyacı olan elemanları Fransız elçiliği aracılığıyla Fransa’dan getirtmeye başlar. III: SELİM’İN ÇABALARI Konuyla ilgili babasının değerlendirmeleri ve bakış açısını da bilen III. Selim ise 1789’da tahta çıkar çıkmaz askeri islahatı daha da ciddiyetle ele alarak Fransa’dan getirtilen uzmanlarla yeni çalışmalara girişir. Yabancı ülkelere muhtaç olmayacak şekilde subay yetiştirmeyi amaçlayan III. Selim, vakit kaybetmeden 1790’da Fransa, İngiltere ve İsveç’ten mühendisler de getirtir. III. Selim, III. Mustafa zamanında Karaağaç’ta kurulmuş (1760) fakat ömrü kısa sürmüş dershanede okuyanların hayatta kalanları ile çocuklarını toplatır. Bu grubu Tophane’de inşa ettirdiği okula alarak getirttiği Avrupalı mühendislerce eğitilmelerini sağlar. Okul bir süre sonra Halıcıoğlu’nda inşa edilen Humbarahane Kışlası’na nakledilir. III. Selim aynı zamanda yeni bir mühendishane oluşturmayı tasarlamakta, bunun ne şekilde olacağı ve hangi örneklerden esinlenmesi gerektiği üzerine kafa yormaktadır. Bu amaçla çeşitli ülkelerdeki mühendislik okulu modelleri hakkında bilgi toplatır. RÂTİP EFENDİ RUS VE AVUSTURYA MODELİNİ İNCELEDİ 1791 Ziştovi Antlaşmasını mübadele etmek üzere Avusturya’ya gönderilen Ebu Bekir Râtip Efendi, orada başta silahlı kuvvetleri olmak üzere ülkenin eğitim kurumlarının yanı sıra bütün sosyal ve siyasi kurumları her yönüyle ayrıntılı şekilde inceler. Ayrıca özellikle Rusya ve Fransa’daki durumu aksettiren bilgiler derler. Tümünü İstanbul’a dönüşünde kapsamlı bir rapor olarak padişaha sunar. 1792 Yaş Anlaşması’nı mübadele etmek üzere Ocak 1793’te Rusya’ya gönderilen Mustafa Râsih Paşa da dönüşünde Sefâretnamesini klasik usülde padişaha takdim ederken yanı sıra Rusya’nın sosyal, ekonomik ve özellikle askeri durumu hakkında ayrıntılı bir rapor da sunar. MURADCAN TOSUNYAN’IN ÇALIŞMALARI Bu arada, aslen Osmanlı vatandaşı olmasına rağmen uzun yıllar Fransa’da yaşayan ve Osmanlı hukuk sistemi hakkındaki eseri henüz yayımlanmış ve yıldızı giderek parlayan Mouradgea D’Ohsson (Muradcan Tosunyan) Viyana’da Ebu Bekir Ratip Efendi ile uzunca görüşmeler ve reform sohbetleri yapar. Bu görüşmelerde Fransız örneğini ön plana alan teklifler öne sürer. Ve hazırladığı paket programıyla Ekim 1792’de İstanbul’a gelir. İstanbul’da teknik eğitim konusundaki görgü ve bilgisinden yararlanılmak istenilen kişilerin başında yer alır. Bizzat Sadrazam Melek Mehmed Paşa kendisini Avrupa’nın bütün nizam, sanayi ve ahvâline vâkıf, Avrupa devletlerinin harp konusundaki maharetlerini, aldıkları tedbirleri ve harp hilelerini tamamen bilen bir şahsiyet olarak III. Selim’e takdim eder. Bunun sonucu olarak da kendisinden “fünun-ı harbe müte’allik ve nizâm ve idâre-i askere dâir” tavsiyelerini kaleme alıp takdim etmesi istenir. Avrupa’dan mimar, mühendis ve askeri uzmanların getirilmesinde de aracı olan D’Ohsson’un bu konuda hazırlamış olduğu lahiya, iki noktada yoğunlaşır. Avrupa’dan yeterli sayıda uzman getirilmesi ve fünun-ı harbiyeye mahsus bir talimhane kurulması.
Bu önerilerin de etkisiyle iyice belirginleşen yeni mühendishanenin İstanbul’un neresinde kurulması gerektiği konusunda bir tartışma başlar. 1794 senesinin ilk günlerinde verdiği “Nizam-ı Cedîd’e Dâir Lâhiya”sını, genel olarak “Mekteb-i Fünûn-ı Harbiyye” olarak addettiği bir Kara Mühendishânesi kurulmasına ayırmış olan D’Ohsson, mühendishânenin Kâğıdhâne’nin sol sahilinde kurulmasını teklif eder. Bu teklif Kâğıdhane’nin İstanbul’dan uzak oluşu, bu sebeple gidip gelecek olan talebelerin eziyet çekecekleri, yol masrafları karşısında ezilecekleri, istek ve şevklerinin kırılacağı, devamlılıklarının aksayacağı gibi sebeplerden dolayı kabul edilmez. HASKÖY’DE MÜHENDİSHÂNE-İ BERRİ HÜMÂYUN Şehir merkezine yakın ve uzak olma tartışması Hasköy’de yapılmasına başlanan Humbaracı ve Lâğımcı kışlaları “derûnunda” bir mühendishane binası inşasına karar verilmesi ile sona erer. 14 Temmuz 1793 tarihinde temeli atılan kışlanın inşaatı için hazırlanan “keşif defteri” dökümlerinden, yapımı planlanan çeşitli binaların yanı sıra bir de mühendishane binasına yer verildiği görülmektedir. Mühendishane binası inşası Bina Emini Canip Efendi ve Yani Kalfa’nın beyanları doğrultusunda 1793 senesi Ekim ayı sonu veya Kasım ayı başlarında bitirilir. Keşif defterlerindeki plan ile daha sonradan yapılan değişiklikle ortaya çıkan binadan anlaşılmaktadır ki; Mühendishânenin inşaası Humbaracı-Lağımcı kışlasından daha sonra bitirilmiştir. Kayıtlara göre Mühendishâne, üst katta hoca ve halife odaları olarak kullanılan iki oda ve iki dershaneden, alt katta yine yer alan iki oda ve iki dershane ile birlikte toplam sekiz odadan ibarettir. Alt kattaki odanın biri hendese aletlerinin muhafaza edildiği “Âlât Odası” olarak, üst katta sol köşede yer alan ve dershane olarak ta kullanılan büyük oda ise “Kütüphane Odası” olarak adlandırılır. SANDALYELER OKULUN MODERNLİĞİNİN GÖSTERGESİDİR Her dershanede üçer sıra ve her sırada kitap konulmak üzere çekme-gözler bulunmaktadır. Kullanılan sandalyeler ise okulun modern havasını vurgulayan bir ayrıntıdır. Binanın zemin katında yer alan matbaanın ise bu bütünün en önemli parçasını teşkil ettiği muhakkaktır. Ancak bir müddet sonra yer darlığından matbaa bu binadan taşınmak zorunda kalır. Başlangıçta 200 öğrenciyle öğretime başlayan Mühendishâne-i Berri Hümâyun dört sınıftan oluşmaktadır. Birinci sınıfta yazı, resim, geometriye giriş, sayılar, Arapça, Fransızca; ikinci sınıfta aritmetik, geometri metodu, coğrafya, Arapça; üçüncü sınıfta coğrafya, trigonometri, cebir, arazi bilgisi, harp tarihi; dördüncü sınıfta yüksek matematik, koniler (mahrut bilgisi), atış, astronomi, lağımcılık ve istihkâm hizmeti, eğitim (talim teorisi), cer (çeki) derslerinin okutulması programlanır. MÜHENDİSHÂNE-İ BAHRİ HÜMÂYUN’U GENİŞLETME ÇABALARI III. Selim, Mühendishâne-i Berri Hümâyun’u kurduğu yıl mevcut Mühendishâne-i Bahri Hümâyun’u genişletme faaliyetini de başlatır. Bu okulun öğrencilerinin kalfalarıyla beraber haftada iki gün Mühendishâne-i Berri’ye gelerek ders okumaları usûlü getirilir. Hatırlanacağı üzere, Mühendishane-i Berri’nin açılışından 68 yıl önce yani 1727’de İbrahim Müteferrika, İstanbul’da bir matbaa kurar. Onun 1745’te ölümünden sonra kalfası Kadı İbrahim Efendi çalışmaları devam ettirir fakat istediği başarıyı yakalayamaz. Kadı İbrahim Efendi’nin de ölümünden sonra matbaa işleri tamamen terk edilir ve 1782 yılına kadar da pek ilgileneni olmaz. Müteferrika’dan kalan matbaa takımlarının o yıl içinde Fransız elçiliği tarafından mirasçılarından satın alınmak istenmesi matbaa işlerini yeniden gündeme getirir. Bu “bakiye” Mehmed Raşid Efendi tarafından satın alınır ve matbaaya tekrar bir işlev kazandırılır. MÜHENDİSHANE MATBAASI İşte Mühendishâne-i Berri’nin açılması ve bünyesinde bir matbaanın kurulması icâb ettiğinde, bu bakiyyenin Raşid Efendi’den satın alınarak ihyası düşünülür ve Raşid Efendi’nin elindeki “âlât ve edevât ve basmahane takımı” devletçe sahiplenilerek mühendishane matbaasının kurulması gerçekleştirilir. Matbaanın başına da müderris Abdurrahman Efendi tayin edilir. Mühendishane-i Berri Hümayun isimli okulun ilk komutanı Abdullah Ramiz Paşa’dır. Topçuluk tarihinde ün yapmış, matematikçi, tercümeleriyle ünlü hoca İshak da, okulun ilk öğretmenleri arasında yer alır. İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NİN ÇEKİRDEĞİ 1795’te topçu subayı yetiştirilmek üzere açılan Mühendishâne-i Berri Hümâyun, 1847’de Topçu ve Mimar (İstihkâm) Mektebi adını alır. Bu okul, Yüksek Mühendis Mektebi adı ile kurulan ve 1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi adına alan kurumun çekirdeğini oluşturur. Abdülmecid ve II. Abdülhamid dönemlerinde dış cephe ve iç mekânda meydana getirilen büyük genişleme ve tadilat sebebiyle Mühendishane binası, Mahmud Raif Efendi’nin gravüründe gördüğümüz biçimin dışına çıkar. Günümüze gelindiğinde ise Mühendishane, Lağımcı ve Humbaracı binalarının önemli bir bölümü birinci çevre yolu için yapılan Haliç Köprüsü’nün inşaatı nedeniyle yıktırılır. Haliç sahilinde de yol açılması nedeniyle eski fotoğraf ve kartpostallarda görülen dış binalardan günümüze hiçbir şey bırakılmaz. Bina içinde kalan Valide Camii ise bu yıkımlar sonucu dışsal bir yapı haline gelir. HENDESE-İ MÜLKİYE BİNASI Mühendishâne-i Berri Hümayûn binasından günümüze kalan sadece halen Halıcıoğlu Askerlik Şubesi olarak kullanılan binadır. Yan tarafında bulunan ve bir süreliğine Beyoğlu Adliye Binası olarak kullanılan Hendese-i Mülkiye Binası, Çağlayan’a Adliye Binası yapıldıktan sonra boşaltılır. Bu bina halen bir başka işlev ile kullanılmak üzere bir tamirat geçirmektedir. Mühendishane’ye ait kitabe ise günümüzde İTÜ Taşkışla binasının girişindeki sağ duvara monte edilmiş durumda, Mahmud Raif Efendi’nin binayla ilgili yaptığı gravür ile birlikte sergilenmektedir. İşte sanayi tarihimiz için önemli bir okulun başlangıç hikayesi bu minval üzerinedir.
Yararlanılan Kaynaklar: - Türk Bilim ve Matbaacılık Tarihinde Mühendishane, Mühendishane Matbaası ve Kütüphanesi, Kemal Beydilli, İstanbul, 1995. - Osmanlı İmparatorluğu’nda Yeni Nizamların Cedveli, Mahmud Raif Efendi, İstanbul 1798. (Türkçe çeviri: Arslan Terzioğlu, Hüsrev Hatemi, Turing Yayınları, İstanbul, 1988) - Topçuluk Tarihi, Em. Tümgeneral Muzaffer Erendil, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1988. - Dıctıonnaıre Larousse, Milliyet Yayınları, 1993. - Hürriyet 1976 Ansiklopedik Yıllığı. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|