SON DAKİKA
Teknik tekstilin önü açık ve şu anda rekabet azÖztek Tekstil Genel Müdürü Akın, “2003 yılından itibaren geleneksel tekstille hayatın büyük rekabetle süreceğini görerek biraz farklılık yaratmayı düşündük. Teknik tekstile yöneldik. Teknik tekstilin önü açık ve rekabet yok gibi. 2002’de Ar-Ge bölümümüzü kurduk ve önce Ar-Ge çalışmalarına başladık” dedi.ARİF ESEN-GİRAY DUDA Tekstilin çok özel dallarından birisi de teknik tekstil. Tekstili teknoloji ile birleştirip, yaşamın pek çok alanında kullanılan ve üstün yetenekleri olan tekstil ürünü haline getirmek hem heyecan verici hem de kazançlı. Ar-Ge’ye dayanan üretim sonucunda çok sayıda patent sahibi oluyorsunuz ve kendi kulvarınızda neredeyse ‘dokunulmaz’ biçimde yol alıyorsunuz. Teknik tekstili, Tekirdağ Sanayiciler Derneği (TEKSANDER) Başkan Yardımcısı ve Türkiye’nin öncü kuruluşlarından Öztek Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Eşref Akın ile konuştuk. Akın, ‘Global Sanayici’nin sorularını yanıtladı. - Sayın Eşref Akın, sohbetimize sizi tanıyarak başlayalım. - Ben Öztek Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürüyüm. Aynı zamanda Öztek ailesinin hissesi az olan küçük ortağıyım. Fabrikanın Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öztek’tir. ABD’YE GÜNDE 60 BİN PARÇA İHRACAT - Biz bir de Öztek Tekstili anlatır mısınız? - Öztek Tekstil 1996 yılında üretime başladı. Öztek ailesinin yaptığı konfeksiyon işine kumaş tedariki için kurulmuştu. 1976’lardan 1996’ya kadar süren dönemdeki şirket olan Öztek Giyim, Türkiye’den ABD’ye konfeksiyon ihracatında birinci sıradaydı. Türkiye’de aşağı yukarı günlük 50-60 bin parça üretim yapıp Amerika’ya satan ve orada muhtelif yerlere dağıtımını yapan bir şirketti. Türkiye’de Adıyaman’da, Samsun’da, Bursa’da 5-6 tane konfeksiyon fabrikası ve Kağıthane’de de 3 tane büyük konfeksiyon fabrikası vardı. Bu üretimi yaparken doğal olarak kumaş ihtiyacı doğuyordu ve dışarıdan kumaş alıyordu. Biz kendi kumaşımızı kendimiz üretelim, deyip, kendi ihtiyacımızı sağlayacak bir fabrika kuralım, dediler. Ben de o zaman, İstanbul’da bir başka şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesiydim. Daha sonra Ahmet beyle başladık. 1996 yılında Ergene Misinli’deki bu kurduk ve faaliyete geçirdik. KURDUĞUM ALTINCI FABRİKA - O sırada herhalde buralar oldukça bakirdi? - Evet, bizim fabrikanın olduğu yer tarlaydı. Ben daha önce de başka tekstil fabrikaları kurmuştum. İlk işyerim Altınyıldız grubuna bağlı Boyner Mensucat’tı. Daha sonra Koç grubuna bağlı Bozkurt Mensucat’ta çalıştım. Onların birer ikişer fabrikaları vardı. Burası kurduğum altıncı fabrika oldu. 1996 yılında tamamen moda tekstili, Öztek Tekstil’in ihtiyaçları doğrultusunda kuruldu. Daha sonra gelişen koşullarda ve Amerika’daki kriz ve Türkiye’deki ekonomik çalkantılar nedeniyle Amerika’ya ihracat yapamaz hale geldik. Dolayısıyla Ahmet bey Amerika’daki işleri tasfiye etti. TEKNİK TEKSTİLE NASIL YÖNELDİK? Konfeksiyon işlerini Amerika’ya değil İngiltere’ye ihracat yaparak sürdürüyoruz. Burası Amerika boyutlarına göre ölçeklendirilmiş bir fabrikaydı. İngiltere ölçeği daha küçük olduğu için, piyasanın da ihtiyaçlarına yönelik moda tekstili yapmaya başladık. 2002 ve 2003 yıllarından itibaren de geleneksel tekstille hayatın çok düşük karlarla ve büyük rekabetle sürdürülebileceğini görerek biraz farklılık yaratmayı düşündük. Teknik tekstile yöneldik. Teknik tekstilin önü açık ve rekabet yok gibi. Bugün tuvalet kağıdını yapan dahi teknik tekstil diyor. Bizim teknik tekstilden anladığımız bu değil. İnovatif, Ar-Ge’ye dayalı, patentli tekstil ürünlerine teknik tekstil diyoruz. 2002’de Ar-Ge bölümümüzü kurduk ve önce Ar-Ge çalışmalarına başladık.
- Zaten teknik tekstilin ön koşulu ilk olarak Ar-Ge’yi kurmak değil mi? - Elbette öyle. Bizim burada 16 mühendisin çalıştığı bir Ar-Ge ekibimiz var. Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Teknoparkında bir Ar-Ge merkezimiz daha var. Bir de Gebze İleri teknoloji Enstitüsü Teknoparkı’nda bir Ar-Ge merkezi kurduk. Ayrıca üniversitelerdeki muhtelif hocalara, bilim insanlarına bizim adımıza Ar-Ge yaptırıyoruz. Dış Ar-Ge’lerden gelen bilgileri buradaki departmanımız kendi içinde yoğuruyor ve satışa sunuyor. 2002’de bu faaliyetlere ilk etapta Türk ordusunun yurt dışından ithal ettiği, Türkiye’de üretilemeyen tekstil ürünleriyle başladık. Mesela yanmaz pilot kıyafetleri, radara ve termal kameraya yakalanmayan tank ve bina örtüleri gibi ürünlere öncelik verdik. Bunları, bir kısmını Milli Savunma Bakanlığı’nın verdiği desteklerle ve kendi özkaynaklarımızı da kullanarak yapıyoruz ve şu anda 39 tane patentli ürünümüz var. Bu ürünleri Türkiye’de bizden başka yapan yok ve dünyada da 3-5 tane rakibimiz var. Bu iş gelişince fabrikayı ikiye ayırdık. Birisi moda tekstili yapan Stampa, diğeri de teknik tekstil yapan Spectra. İki marka ile devam ediyoruz. SAVUNMA, İTFAİYE VE SAĞLIK SEKTÖRÜNE ÜRETİM YAPIYORUZ İlk başta savunma sanayi ürünleri ile başlamakla birlikte, daha sonra yanmaz itfaiye kıyafetleri, sağlık sektörü için anti bakteriyel ve anti mikrobik ameliyat önlükleri, kumaşları ile sağlık sektörüne de girdik. Onun yanında elektromanyetik dalgalardan korunma konusu karşımıza çıktı. Baz istasyonlarına yakın oturan insanlar veya baz istasyonlarında teknisyenlerin de giyebileceği koruyucu kumaşlar üretmeye başladık. BALİSTİK ÜRETİME AĞIRLIK VERİYORUZ Şu anda ağırlıklı olarak üzerinde çalıştığımız konu balistik. İki türlü balistik var. Birincisi askerin kendisini koruması. İkincisi de harp araç ve gereçlerinin korunması, zırhlamalar. Vücudu koruyan soft balistik dediğimiz kurşun geçirmez yelekler ve hard balistik dediğimiz kurşun geçirmez başlıklar gibi çalışmalar yapıyoruz. Örneğin hard balistik sınıfına giren kurşun geçirmez başlıklar aslında tekstil ürünüdür. Bunu reçine ile preslerseniz hard balistik oluyor, kumaş olarak dikerseniz soft balistik oluyor. KURŞUN GEÇİRMEZ KASK SADECE 800 GRAM - Bu ürünün, önceki bildiğimiz çelik kasklardan farkı nedir? - Bunlar oldukça hafiftir. Eskiden askerler aynı koruma seviyesinde 4.5 kilogram çelik başlık taşırlardı. Bu başlıklar zaman içinde omuriliğe baskı yapar ve bel fıtıkları ile omurilik sorunları yaratırdı. Bu başlık ise aynı işi görüyor ve ağırlığı sadece 800 gram. - Koruma etkisinde fark yok değil mi? - Hayır. Bunun koruma etkisi çelikle aynıdır. Ama çeliğin de beşte biri ağırlığında. ÜRETİMİMİZİ ŞÖYLE SINIFLANDIRABİLİRİZ - Görünmezlik sağlayan kumaşlarınız da çok ilgimizi çekti. - Yaptığımız işleri sınıflandırırsak, başlıcaları, görünmezlik teknolojileri, balistik teknolojileri, anti bakteriyel ve anti mikrobiyal ürünler ve yanmazlık grupları, protective gruplardır. Bunların da bir çok alt grupları vardır. Protective ürünlerde örneğin çelik burunlu ayakkabılar yerine kumaştan yapılan sert tekstil ayakkabılar koruma sınıfına giriyorlar. Elektrik arkından korunma, alüminyum fabrikalarında ergimiş alüminyumların üzerine döküldüğünde kayıp gitmesini sağlayan giysiler, demir çelik fabrikalarında kullanılan bu tür giysiler. Bir de nükleer, biyolojik, kimyasal (NBC) koruma ürünlerimiz var. Gene savunma sanayiinde korunma amaçlı kullanılan ürünleri sivil hayatta UMKE, AFAD gibi birimlerde kullanıyoruz. Ya da kimyasal yangına karşı yangın söndürme ekiplerinde kullanıyoruz. TEKSANDER’in başlattığı bir proje var. Nükleer güç santrallarında paydaş olma projesi. O projenin içinde biz de varız. Gene NBC kumaşından gelen tecrübemizi, nükleer güç santrallarındaki koruma giysileri, sızdırmazlık elemanları gibi konularda kullanacağız. Hayatımızı bu şekilde sürdürüyoruz. Ar-Ge ve inovasyon bizim yaşamımızda hiç bitmiyor. Her gün karşımıza yeni bir talep geliyor. Bu işi sizin yapacağınızı tahmin ediyoruz diye bize geliyorlar. Her sektöre, adını ve ne yaptığını bile tam olarak bilmediğimiz alanlara teknik ürünler üretiyoruz. CANLILAR FARKLI GÖRÜYOR - Kumaşlar, görünmezliği nasıl sağlıyor? - Uzayda spectrum denilen bir olgu var. Spectrum şudur. Işımanın belli dalga boyları var. Bunlar nanometrelerle ölçülüyor. Sıfır ile 600 nanometre arası ultraviyole bölgesi. İnsan gözü ultraviyoleyi görmez. Ama yılanın gözü başka dalga boylarını görmez ve ultraviyoleyi görür. İnsan gözü, 650 ile 880 nanometre arasındaki dalga boylarını görür. Yani yılanın gördüğünü insan göremiyor, insanın gördüğünü de yılan göremiyor. Bunun üzerindeki 800 ile 1200 nanometre arası da infrared bölge. Yani ultraviyole morötesi, infrared bölge de kızılötesi bölgedir. Bu bölgede aslan, bukalemun, yarasa gibi hayvanlar görüyor. Ama onlar insanın gördüğünü yine göremiyorlar. 1200’den sonra da 3600 nanometreye kadar far infrared dediğimiz termal bölge var. Yani uzak kızılötesinden bahsediyoruz. 3600’den sonra da hertzler, gigahertzler başlıyor ve orası da radar bölgesidir. HER ŞEY TABİATTAN GELİYOR - Peki görünmezlik nereden çıkıyor? - İnsanın gözü gece göremiyor. Orada bize infrared bölge lazım. Bunun için infrared dürbünler kullanılıyor. Bu dürbünler kızılötesi ışınlar gönderiyor ve siz onu algılıyorsunuz. Dolayısıyla gözünüze bir yılan gözü koyuyorsunuz. Bunun ötesinde termal kameralar devreye giriyor. Bunlar sıcaklık ölçüyor. Mesela yarasalar vücut sıcaklığını algılar. Zaten her şey tabiattan çıkıyor. Yarasa gibi termal kamera ile görüyorsunuz. Çok daha uzaktaki, kimsenin göremeyeceği şeyler için de radar kullanıyoruz. Radar dalgalarını gönderiyoruz, geriye yansıyarak geliyor ve burada bir imza oluşturuyor. O cisim uçak mıdır, gemi midir, yoksa hayvan mıdır ortaya çıkıyor. Bunlar böyle görüyor ama karşıdaki düşman da bunlara karşı korunma önlemi almak istiyor. Kendimi ve araç gereçlerimi gizlemeliyim. Burada biz devreye giriyoruz. O termal kamera ile baksa da beni görmemeli. Biz ısı iletkenlikleri, ısı absorbe eden ürünler, radar dalgalarını yutan elyaflar gibi kimyasalları, polimerleri kumaşla birlikte kompozit hale getiriyoruz. Bu şekilde yaptığımız örtüyü tankın üstüne örtünce termal kamera, infrared dürbünle veya radarla düşman helikopteri geçerken sizi göremiyor. Çünkü o örtü ortamla birleşiyor. Toprağın ısısı ile ağın ısısını aynı düzeye getiriyoruz.
- Bütün bunlar sabit duran teçhizatlar için değil mi? - Hareket halinde iken de olabiliyor. Ona ‘signature management’ yani imza yönetimi diyoruz. Sonuçta dünyada hareket halinde olan bir sürü şey var. Örneğin bulutlar hareket eder. Tank da hareket eder. Radar ekranında tankın örneğin 15 x 4 metrelik şekil olarak belirmesi lazım. Orada size 1.5 m. X 50 cm boyutlarında bir cisim gözükür. Bu kurt mu, kuzu mu, tilki mi, kuş sürüsü mü belli olmuyor. - Bu heyecan verici sektördeki ürünlerinizi yurt dışına da satıyor musunuz? - Türk Silahlı Kuvvetlerine ve yurt dışında da NATO ordularına satıyoruz. Çünkü bu tip tekstiller silah muamelesi görüyor. 5201 sayılı yasaya göre bu tip ürünlerin üretilmesi, duyurulması, satılması, numune verilmesi veya karşı ülke tarafından test edilmesi izne bağlı. Üstelik izin de Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrı ayrı alınıyor. Bunlardan bir tanesi hayır derse ihraç edemiyorsunuz. Bakanlık bazen ‘şu ülkeye şunları satabilirsin ama bu ürünlerini satma’ diyor. Örneğin Yunanistan bugün NATO ülkesi ama bir sınır komşusu ve yarın benim düşmanım olabilir, diyor. - Yani Yunanistan’a satış yapmıyor musunuz? - Yapıyoruz ama izinli ürünleri satıyoruz. Bizim devletimizi rahatsız etmeyecek ürünleri ihraç ediyoruz. Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletlerin attığı imzalara da bakıyor. Örneğin Kuzey Kore, Somali, Sudan ve İran gibi ülkelere satış yapamıyoruz. İran’a hem komşu hem de ambargolu olduğu için hiçbir şey satamıyoruz. 15 ÜLKEYE İHRACAT YAPIYORUZ - Üretim ve ihracat rakamlarını kamuoyuna açıklıyor musunuz? - Hayır bunları açıklamamız mümkün değil. Sanayi kuruluşları listesine de isimsiz olarak giriyoruz. Üretim hacminizi, satış boyutlarınızı veremiyorsunuz. Çünkü burasının tesis güvenlik belgesi var. NATO Level Security lisansımız var. Askeri kışla gibi burası. - Kaç ülkeye ihracat yapıyorsunuz? - Aşağı yukarı irili ufaklı 15 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bu ülkelere yaptığımız kimi ihracat, oradan başka ülkelere de satılabiliyor ve böylece toplam ülke sayısı 29’a kadar çıkıyor. - Ar-Ge gerçekten çok pahalı bir çalışma. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın ve TÜBİTAK’ın verdiği destekler var değil mi? - Konu savunma sanayii olunca TÜBİTAK’a pek gitmiyorsunuz. TÜBİTAK biliyorsunuz yaptırdığı işi açıklamak zorunda. Bu nedenle oradan teşvik almıyoruz. Savunma Sanayiinin teşvikleri gizli. O açıklamadığı için Savunma Sanayiinden alıyoruz. Savunma Sanayiinin bir çok ihalesine de giriyoruz. Örneğin taktik muharebe yeleğinde ihaleyi biz de alsak başkası da alsa kumaşını biz yapıyoruz. TEKİRDAĞ’DA SANAYİ ODASI OLMALIDIR - Siz Tekirdağ Sanayiciler Derneği (TEKSANDER) yönetimindesiniz ve aynı zamanda Odalar Birliği Sektörel Meclis Yönetim Kurulu Üyesisiniz. Özel sektörün en büyük kuruluşları TİSK ve Tekstil İşverenleri Sendikası yönetimindesiniz. Bu görevleriniz nedeniyle bölgedeki tüm toplantılara katılıyorsunuz. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığı döneminde Tekirdağ’a geldi. Ayrıca sanayi bakanları da geldiler. Hepsi de Tekirdağ’da sanayi odası olmamasını hayretler içinde öğrendiler. Kurulması gerektiğini söylediler. Ama hala sonuç alınamadı. Siz ne diyorsunuz bu duruma? - Bildiğim kadarıyla 1438 sanayi kuruluşu var Tekirdağ’da. Sanayi odası olan illerin bazılarından daha çok sanayi kuruluşu var. Manisa’da ciddi bir sanayi var ve Sanayi Odası yok. Hatta en komik olanı, Bursa’da bile Sanayi Odası yok. Buna karşılık Adana Sanayi Odası var ama orada bizim yarımız kadar sanayi kuruluşu kaldı. Antep de öyle. Büyüklüklerine ve volümlerini bakmaksızın bir ilde 1.000 tane sanayi kuruluşu varsa orada sanayi odası kurulmalıdır. Yoğun işlerime rağmen bu nedenle TEKSANDER’e katıldım. SORUN DELEGE SORUNU - Sanayi Odası’nın kurulmamasını ve izin verilmemesinin nedenini biz anlayamadık. Sizin görüşünüz nedir? - Buna karar verecek, onay makamı TOBB. TOBB istedikten sonra bu iş olur. Ama anladığımız kadarıyla TOBB istemiyor. Sonuçta TOBB’un bir yönetimi var. Bu yönetim, iktidarını devam ettirmek için, sanayi odası kurulduğu zaman Tekirdağ’daki Ticaret ve Sanayi odalarından çıkardığı delegeler değişeceği için istemiyor. Ben Rifat Hisarcıklıoğlu beyi tanırım, severim ama net olmamakla birlikte böyle düşündüklerini tahmin ediyorum. - Yapılabilecek neler var. En önemli olarak TEKSANDER kuruldu ve faaliyetlerine başladı. - Bunun bir adım ötesine geçeceğiz. Sanki Sanayi Odası varmış gibi onun yapısını aynen kuracağız. Sanal şubeler oluşturacağız, meslek odaları kuracağız. Biz bunun mücadelesini vereceğiz. Böylece sanayi odası kurulunca hazır biçimde modül olarak entegre edip zaman kaybetmeyeceğiz. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|