SON DAKİKA
2015 sonundan itibaren Ergene pırıl pırıl akacak- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Öztürk, “Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı bütün projelerimizde öncelikli alan olarak belirledik. İnşallah önümüzdeki 2015 yılının sonundan itibaren Ergene nehri pırıl pırıl akacak. Biz de burada herkesle birlikte arıtma çamurları, çöpler ve sanayiden kaynaklanan atıklar dahil olmak üzere bütün çalışmaları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz” dedi.Giray DUDA / ANKARA
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk’le Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ve nükleer santraller hakkında Ankara’da makamında konuştuk. Prof. Dr. Öztürk, “Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı bütün projelerimizde öncelikli alan olarak belirledik. İnşallah önümüzdeki 2015 yılının sonundan itibaren Ergene nehri pırıl pırıl akacak” dedi. Üniversitede çevre mühendisliği bölümü öğretim üyeliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanlığı, milletvekilliği gibi önceki dönem görevleri nedeniyle Türkiye’nin çevresel sorunlarını çok yakından bilen Prof. Öztürk’e ‘Global Sanayici’ adına yönelttiğimiz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:
- Alo 181 Çevre ve Şehircilik Bilgilendirme Hattı, Türkiye’nin her tarafından aranabiliyor mu?
- Başvurular hangi konu başlıklarında oluşuyor? Sorular ve cevapların ayrıntıları merak edenlerle paylaşılıyor mu? - Ağırlık iki tane konudan geliyor. Birincisi kentsel dönüşümle ilgili, ikincisi atık sular, çöplerle ve çevreyle ilgili sorunlardan geliyor. Evet, belli başlı soruları bunların cevaplarını Alo 181 web sitemize koyuyoruz. Böylece aynı konuyu sormak isteyen cevaplarını hiç beklemeden buradan alabiliyorlar. YERLEŞİM BİRİMLERİ, TARIM VE SANAYİ DENGELENMELİ - Bizim temel gündemimiz Çerkezköy, Çorlu, Tekirdağ ve Trakya Bölgesi. Trakya’ya baktığınızda çevresel olarak ilk göze çarpan nedir hocam? - Aslında Trakya demeyelim, Ergene Havzası diyelim. Özellikle Ergene Havzası, sanayileşmenin ve şehirleşmenin çok yoğun olduğu bir bölge. Tarım da bölgede yoğun. Bu bölgelerde birbiriyle çatışan işler var. Tarım dediğiniz zaman sanayinin olmamasını ister. Sanayi dediğiniz zaman tarımın minimize olmasını ister. Şehirleşme derseniz tarıma ve sanayiye baskı yapar. Bu üç olgunun birbirine baskı yapmadan daha kaliteli, daha yaşanabilir, hem tarımsal üretimin daha kaliteli olması, hem sanayimizin daha kaliteli olması, hem yerleşim alanlarının daha yaşanabilir hale gelmesi için bunları dengede tutmamız gerekiyor. Dengede tutarken de su kaynaklarımızın kirletilmemesi gerekir. Atık sularımızın arıtılması gerekiyor. Sanayiden kaynaklanan özellikle iki tür atık var. Üretimden kaynaklanan atıklar ve arıtmadan kaynaklanan çamurlar var. Bunların arıtılması gerekiyor. Bunların çevreye baskısının minimize edilmesi gerekiyor. Böylece sanayiden kaynaklanan, çeşitli atıklardan ve belediyelerden kaynaklanan atıkların çevreyi kirletmeden doğayla uyumlu, çevreyle uyumlu hale gelmesi lazım. Hem sanayileşme, hem gelişme ve tarımsal üretimin yapılabilmesi, Ergene Havzası’nın o kaliteye getirilmesi gerekiyor.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN PROJELERİNİ BEKLİYORUZ Trakya dediğimiz zaman aklımıza ilk olarak Ergene Havzası geliyor. Buradaki sorunları, kapatarak, yıkarak, yok ederek değil, taraflarla bir araya gelerek, yol haritasını belirleyerek çözmeliyiz. Bunlardan birini Orman ve Su İşleri Bakanlığımız yürütüyor. Atık suların derin deşarjla Marmara Denizi’ne akıtılmasıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bizim bakanlığımızda da arıtma çamurlarının bertarafıyla ilgili, nerede neler kurulacak nasıl bertaraf edilecek bunların yolları aranıyor. Bölgede kazan-kazan politikasıyla daha yaşanabilir, daha sağlıklı toprak, daha sağlıklı su, daha sağlıklı çevre oluşturmak için çalışmalar yapıyoruz. Ama bu arada artık bu bölge büyükşehir belediyesinin mücavir alanı olduğu için Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’ne diyoruz ki, artık bütün bu projelerin sorumlusu sensin. Yapılan işlerin denetiminden kentsel dönüşümünden daha yaşanılabilir şehir oluşturulmasından, daha kaliteli şehir oluşturulmasından, sularımızın kirletilmemesinden, çöp depolama alanlarının kurulmasından, belediye atıksu arıtma tesislerinin kurulmasından, vatandaşa daha kaliteli su sunulmasından, vatandaşın daha kaliteli hava solumasından sorumlu bir tek kurum var, o da doğal olarak büyükşehir belediyesidir. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi projelerini sunacak ve bu çerçevede biz de değerlendirip bir an önce çevre altyapı tesislerinin oluşturulmasını sağlayacağız. YENİ KATI ATIK DEPOSU GEREKİYOR Katı atık depolamasıyla ilgili çok ciddi bir sorun var. Şu anda mevcut depolama alanı mevcut kapasitesinin 4 katına yakın kapasitede çalışıyor. 4 katı dolmuş durumda. Bir an önce Büyükşehir Belediyesi yeni katı atık bertaraf tesisleri oluşturmalı. Geri kazanım tesisleri oluşturmalı. Bunlarla ilgili bir an önce Büyükşehir Belediyesi, çalışmalarını, projelerini fizibilite raporlarını bize sunmalı. Ondan sonra biz de Belediyeye yardımcı oluruz. Bir de bu bölgede hızlı sanayileşmeden dolayı çarpık kentleşme var. Şehir kimliklerine uymayan ve insanların sağlıklı yaşamasına uygun olmayan binalar var. Bunların da acilen kentsel dönüşüm çerçevesinde yaşanabilir, sosyal alanlarıyla, park alanlarıyla, insanların rahat gezebileceği alanlarla, bisiklet yollarıyla beraber yaşanabilir alanları haline getirilmesi gerekiyor. SANAYİ İLE TARIM VE YERLEŞİM ALANLARI İÇ İÇE - Sözünü ettiğimiz yerler, Çorlu, Çerkezköy gibi sanayi bölgeleri mi? - Çorlu, Çerkezköy ve Tekirdağ dahil olmak üzere hepsini kastediyorum. Artık bu bölgelerin Türkiye’nin yaşanabilir şehirleri olması için bir şantiye şehirleri haline dönüşmesi lazım. Kaliteli, çevreyle uyumlu binalar haline dönüşmesi lazım. Çünkü bu bölgede her şey iç içe. Sanayi alanları var tarım alanlarıyla iç içe. Tarım alanlarının buradan etkilenmemesi lazım. Ama ben bir yerde oturuyorsam da oturduğum evde minimum yakıt harcanan, yalıtımı olan, hemen yakınında sosyal donatı alanları olan, parkları olan, sineması olan, tiyatrosu olan bir yerleşim alanı olsun isterim. Bunlarla ilgili belediyeden Mart ayındaki seçimlerden bu yana projeler bekliyoruz. Tekirdağ Belediyesi’nden projeler geldiği zaman hızlı şekilde değerlendireceğiz. Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’na devlet olarak, hükümet olarak ciddi destek veriyoruz. Aynı zamanda arıtma çamurlarının, katı atıkların bertarafıyla ilgili de uygulanabilir metotların devreye girmesi için çalışıyoruz. Yerel ile merkezin projeler üretilmesinde bir araya gelip politikalar oluşturması lazım. DEPOLAMA EN SON ÇÖZÜM - Ergene Havzası Koruma Eylem Planı Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yürütülüyor ama çok büyük kısmı da size ait. Projenin önemli bir unsurunu da atıklar oluşturuyor. Şu anda yeni OSB’lerde arıtma tesislerinin inşaatı var ama çıkan çamurların da bir şekilde bertaraf edilmesi gerekiyor. Yeni bir adım var mı bu konuda? - Ergene Havzası ve çevresi için üniversiteyle ortak bir çalışma yaptık. Bizim bakanlığımızın böyle bir yeteneği var. Ergene’de dedik, nereye, ne tür bertaraf tesisi kurulacak. Bize, arıtma tesisi, bertaraf tesisi veya geri kazanım tesisi gerekli. Biz çamurun ve atıkların depolanmasına karşıyız. Prensip olarak karşıyız ama mecbursan da depolayacaksın. Depolama alanlarının açık reaktör haline gelmesini istiyoruz. Depolama alanlarının enerji üreten alanlar haline gelmesini istiyoruz. Depolama alanlarında biyoenerji oluşuyor, biyoenerjinin elektriğe dönüştürülmesini istiyoruz. Orada çevre-sanayi kültürünün güçlenmesini istiyoruz. Bu bölgede çevre çamurlarının tekniklerine uygun ya geri kazanılmasının veya kompoz (gübre) üretilerek tarımda kullanılabilir olmasının önünün açılmasını istiyoruz. Bununla ilgili bakanlık olarak nereye ne tür tesisler kuralım ki kompoz üretilsin ve tarımda kullanılsın arayışındayız. Kompoz da stabilizasyonun bir alt grubu, bir çeşidi. Isıl işlemle stabil hale geliyor. ÇAMURU ENERJİ AMAÇLI KULLANMAK İSTİYORUM Öyle arıtma çamurları var ki bunlar tehlikeli atıktır. Bunun tarımda kullanılması mümkün değil. Sanayi çamurlarının da çimento fabrikalarında enerji amaçlı olarak kullanılması, bunun için de bölgede çamur kurutma tesislerinin kurulması gerekiyor. Bazıları bunu önemsemese de biz önemsiyoruz. Çünkü bu kadar hacmi taşıyacağına hacmi küçülteceksin ve kazan-kazan politikasıyla yürüyeceksin. Yurtdışından çimento fabrikaları önemli miktarda petrokok alıyor. Bu petrokok alma yerine içindeki atıkların hammadde olarak kullanılmasından yanayız. Biz burada yeni bir konsept oluşturmuyoruz. Almanya’da 5.6 milyon ton tehlikeli atık arıtma çamuru çimento fabrikalarında yakılıyor. Benim ülkemde ise 170 bin ton. Arada dağlar kadar fark var. Oysa bizde Almanya’nın iki katına yakın çimento üretimi var. Ama yurtdışında petrokoka enerjiye bedel ödüyorum. Kendi atığımı enerji amaçlı kullanmak istiyorum. ÇAMUR YAKMA HASSASİYET İSTİYOR Mesela bunlardan biri de Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi’nin arıtma çamurları. Çimentocular, ‘yüzde 85 - 90 oranında olmasa da benim bunu yakabilmem için belli oranda kalorisinin olması gerekiyor. Benim rahatlıkla püskürtmem için bu gerekli’ diyor. İki tane olay var. Arıtma çamurları çimento fabrikalarında kullanıldığı zaman çimentonun hammaddelerinden biri olan klinker dediğimiz bir maddenin kimyasının bozulmaması gerekiyor. Dünyadaki uygulamalara baktığımız zaman arıtma çamurları bol bol kullanılıyor kimyasını bozmamak üzere. Birincisi bu. Çimentonun kimyası bozulmayacak, kimyasını koruyacak. İkincisi baca gazının sınır değerleri sağlanacak. Dolayısıyla ikinci bertaraf yolu da yakma. Fakat herkes yakma tesisi kurmasın. İkinci yol da kurulduktan sonra ya stabilize edilecek, ya bertaraf edilecek, ya kompoz edilecek ya da yakılacak.
ARITMA ÇAMURUNU KURUTTUKTAN SONRA ZARARSIZ HALE GETİRMELİYİM Üçüncü bir yol da var. Tehlikeli atık içeren çamur ama yakılması, tarımda kullanılması mümkün değil. Ergene’de bunları sanayiciler düşünecek artık. Önüne külahını koyacak, bununla ilgili ben üçüncü yol olarak ne yapabilirim, diyecek. Ben diye düşünecek. Avrupalı, Amerikalı içine kimyasal katıyor, tehlikeli atığı tehlikesiz hale getiriyor. O zaman Ergene Havzası’nda ara tesis olarak iner atık depolama tesisi kurdurmamız lazım. Bunu Büyükşehir Belediyesi kurarsa başımızın üstünde yeri var. Hemen kendisine yardım edelim. İner atık depolama tesislerinin kurulması daha kolay. Yani normal evsel çöpler gibi değil daha kolay kurulabilme izin ve lisansları var. Şartları daha kolay. DEPOLAMA EN İLKEL METOTTUR Bir şart daha var. Ben atıklarımı iner atık haline getirmek istemiyorum. Ne yapacağım, depolayacağım. O zaman tehlikeli atık depolama tesisi kuracağım. Bölgede böyle bir alan var mı var. Bölgenin atıkları, çamurları buna göre tasnif edilecek. Her önüne gelen atığı depolatmak bu memleket için cinayettir. Bunu herkese söylerim. Dünyanın hiçbir yerinde bu yok. En iptidai metottur depolama. Artık Amerikalı, Avrupalı çöp depolama alanlarını biyoreaktöre dönüştürüyor. Enerji üretiyor. Sizin yemek atığınızdan da çok güzel biyogaz üretiyor. Biyogaz çok güzel enerji kaynağıdır. Çok güzel gaz üretiyorsunuz sistem reaktör halinde çalışıyor. Başka bir örnek kompoz yani gübre üretiyorsunuz. Ama her sanayiye kompoz, üretmeyeceksin, her çöpe biyoreaktör yapmayacaksın. Bunun yanında başka bir faktör var. Çöplerin aynı anda ayrıştırılması, minimize edilmesi lazım. Yani bizim değerlendirilebilir atıklarımız var. Plastik, ambalaj, kartonlarımız var. Şimdi biz diyoruz ki, Bölgede sanayi atıklarının bazıları biyogaz dönüşümüne uygun, Modern Karton var. Modern Karton biyogaz üretiyor. 13.3 sentten devlet destek olmalı diyoruz. Neden, biz böyle tesisler kurdurtursak bölgede organik atıklar dahil olmak üzere tarımda rahatlıkla kullanılabilir, enerji üretilebilir ve değerlendirilebilir. Bunlar çevre ile uyumlu hale getirilebilir. HAYVANCILIK HIZLI VE GİZLİ GELİŞİYOR - Bu tesisler kolaylıkla kurulabilecek tesisler midir? - Ergene Havzası’nda hızlı ve gizli bir şekilde gelişen bir sanayi kolu var: Havyancılık. Hızlı şekilde gelişiyor, çiftlik bazında artıyor. Bölgede hızlı şekilde gelişen hayvansal atıkların kompoz ve biyoenerji olarak kullanılması için de bu sektörleri bizim orada oluşturmamız lazım. Bakanlık, sanayiciler ve belediyeler olarak bunu oluşturmamız lazım. Ama çantacılara da dikkat etmemiz lazım. Hayatında çöp depolama alanı yapmamış, hayatında biyogaz tesisi yapmamış katı atıkla uğraşmamış, elinde çantası, hokus pokus yaparak ‘atığını bertaraf edelim’ diyenler var. Lütfen bunlara kanmayın. Bakanlığımıza bu konuda danışmadan karar vermeyin. Çünkü bunlar kara para aklarlar. Size allayıcı pullayıcı birkaç cümle söylerler, siz de allanır pullanırsanız ve paranızla rezil olursunuz. Onun için dünyada proje aklı verenler var. Bunlara danışacaksınız. Bunlara soracaksınız bu olur mu olmaz mı? Şunu demek istiyorum; derici dericiliğini yapacak. Tekstilci tekstilciliğini yapacak, herkes bildiği işi yapacak. Dolayısıyla biz Ergene’yi bütün projelerimizde öncelikli alan olarak belirledik. İnşallah önümüzdeki 2015 yılının sonundan itibaren Ergene nehri pırıl pırıl akacak. Biz de burada herkesle birlikte arıtma çamurları, çöpler ve sanayiden kaynaklanan atıklar dahil olmak üzere çalışmaları yaparız. KAMU-ÖZEL BİRLİKTE ÇALIŞACAĞIZ - Bütün bu yatırımları devlet ve büyükşehir belediyesi mi yapacak? - Biz şunu demiyoruz, bunu Bakanlık kursun, bunu Belediye kursun. Özel sektörün de içinde olmasını istiyoruz. Özel sektörün önünde engel varsa bunu kaldırmak istiyoruz. Ama depolama bizim en son çaremiz. Zayıf ve geçici çözüm. Benim arıtma çamurum var, tarımda çok güzel kullanılıyor, neden kullanmayayım. Benim arıtma çamurum var, çimentoda yakıt olarak kullanılıyor, neden kullanmayayım. Benim arıtma çamurum var, biyogaz üretiminde neden kullanmayayım. İnvert atık haline getiririm. Bunların hepsini hep beraber düşünerek çözüm üreteceğiz. Bunların çözüm süreci başladı. Sanayicilerimizle çalışarak bunu yoluna koyacağız. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi, Ergene Havzası’nın büyük bir bölümünü kapsıyor. Vatandaşın büyük oyuyla göreve geldi. Artık gecesini gündüzüne katarak, vatandaşa hizmet, tarımcıya hizmet etmeli. Bizden yana bürokrasi yok. Gelsinler oturalım konuşalım. Buraları daha kaliteli daha yaşanabilir şehirler halinde planlama çalışmaları dahil, kentsel dönüşüm dahil kentlerin daha az kirli hale getirilmesi dahil atık suların arıtılması dahil, katı atıkların çöplerinin bertarafı dahil her şeyi konuşmalıyız. Biz bakanlık olarak hazırız. BIRAKALIM DA ERGENE KİRLENMEYE DEVAM MI ETSİN? - Tekirdağ’da bazı sivil toplum örgütlerinden derin deşarj aleyhinde sesler yükseldi. Bu projenin Marmara Denizi’ni kirletileceği görüşleri açıklandı. Bunlara katılıyor musunuz? - Dünyanın her yerinde derin deşarj var. Orada götürüp de suyu dereye verir gibi vermiyorsunuz. Dağıtım sistemi, en fazla dağılım nerede olacağı, oranın ekolojik dengesini bozup bozmayacağı araştırıldı. Vereceğiniz suların da hepsi endüstriyel ve kimyasal olarak arıtılmış olacak. Çorlu Deri OSB ve Çerkezköy OSB zaten atık sularını ön arıtmaya tabi tutuluyor. Havza içindeki yeni OSB’lerin de arıtma tesisleri kısa sürede tamamlanacak. Sanayinin atık suları ön arıtmaya tabi tutulmadan derin deşarja verilemeyecek. Bir kere ‘arıtılmadan Marmara’ya deşarj edilecek’ iddiasında bulanan arkadaşlar konuyu bilmiyor. Marmara Denizi’nde arıtılmış atık suyun deşarj edileceği yerde ekolojik yapıya zarar verip vermeyeceği iyice araştırıldı.
‘Yarım hoca dinden eder’, ‘yarım kasap candan eder hesabı’ böyle projelere yarım değil bütüncül bakacaksın. 10 yıl sonra 15 yıl sonra şu limitte değil de, bu limitte atık bırakacağım dersen, ortak bir akılla çözüme ilave katkın olabilir. - O halde, şu anda yapılabilecek olanın en iyisinin yapıldığını düşünüyorsunuz. - Proje olarak yapılabileceğin en iyisi yapılıyor. Ergene nehriyle ilgili benim çekincem vardı. Ergene artık atık sularla besleniyor. Dolayısıyla Ergene’nin yaz-kış dengeli akması için bildiğim kadarıyla baraj yapılması projesi de var. Ergene’de suyun yaz-kış akması için yapılması gerekiyor.
Öztürk: Türkiye nükleer teknolojiye sahip olmalı * Türkiye’de nükleer santrallerle elde edilecek enerjinin kapasitesi toplamda yüzde 5’i geçmeyecek. Ana hedefte nükleer teknoloji var. Nükleer teknolojiye muhalif olmamak gerekiyor. Biz her şeyi izleyeceğiz, teknolojiyi takip edeceğiz, neyle olacak enerjiyle olacak. Ülkenin konfor yüksekliği enerji tüketimiyle olur. - Hocam bir de size şunu sorayım. Akkuyu santralinin yetkilileri geçenlerde Tekirdağ’a geldi. Tekirdağlı sanayiciler bu konu ile ilgili Rusya’ya inceleme gezisine gittiler. Çevreciler ise nükleer santralin her şeyine karşıyız, adını bile duymak istemiyoruz diyorlar. Sizin bakışınız nasıl nükleer santrallara. - Batıda Amerika ve Japonya’da nükleer teknoloji diye bir teknoloji var. Türkiye bu noktada sıfır. Halkı Müslüman olan ülkelerde de bu teknoloji sıfır. Nükleer santral demiyorum, nükleer teknoloji diyorum. Siz buraya gelirken ışıklı bir kapıdan geçtiniz. Hastanelerde tıbbi aletler var. Bu nükleer teknoloji. Bu nükleer teknolojiye Türkiye evet mi diyor, hayır mı diyor? Türkiye bu teknolojiye girmek istiyor mu istemiyor mu bunu belirlemek ve karar vermek lazım. Nükleer teknoloji artık ülkelerin olmazsa olmaz kurallarından birisi. Kalkınmak istiyorsak, gelişmek istiyorsak bilişimi ve nükleer teknolojiyi güçlü tutacaksınız. Belçika yüzde 76, yüzde 80 oranında enerjisini nükleerden elde ediyor. Sesi çıkmıyor. Almanya yüzde 26-27 oranında nükleer enerji kullanıyor, elektrik enerjisi üretiyor. Onları protesto etmiyorlar, onunla ilgili eylem yapmıyorlar. Bugün Belçika gündüz dahi elektriklerini kapatmıyor, enerji fazlalığı var. Ben ise yurtdışına petrol için anormal derecede para ödüyorum. Ben bu görüşlerin arkasında petrolcülerin de olduğunu düşünüyorum. Türkiye iyi bir pazar. İkincisi, deniliyor ki, bir kere nükleer santrallerde kesinlikle fay ile ilgili, depremle ilgili tüm önlemlerin alınması lazım. Herkes Çernobil’i konuşuyor. Çernobil’de öyle ağır bir hata yapılmıştır ki. Soğutma ünitesi olmadan nükleer enerji üretemezsiniz. Soğutma suyu burada günlerce sıfırlanmıştır, acaba nereye kadar dayanırız, diye. Çağdışı bir teknolojiyle bu denenmiştir. Kasti olarak Çernobil kazasına davetiye çıkartılmıştır. Japonya’da tsunamiden sonra santral ciddi zarar gördü. Olaydan sonra Japonya’da santral kapanmadı. Şu anda elektriğinin yüzde 45’ini nükleerden elde ediyor. Dünyada en iyi nükleer teknolojiye sahip ülkelerden biri. Japonlar aslında 10 metreye kadar tedbirlerini aldılar. Ama dalga 11-13 metreye kadar yükseldi. Santrale ciddi zarar verdi. DOĞAYI AVRUPA, AMERİKA KATLETTİ Bugün küresel ısınmayla karşı karşıyayız. Atmosfere azami derecede sera gazı, karbondioksit salınıyor. Dediğim gibi ‘yarım hoca dinden, yarım kasap candan’ ediyor. Bu misalle termik santrallere de hayır diyorlar. Bacadan saldığınız gazın atmosferde dağılma, bozulma süresi 50 yıl. Ben Avrupalılara şunu söylüyorum: Ey Avrupa, ey Amerika doğayı sen katlettin, bu noktaya getirdin. Bugün atmosferdeki gaz seviyesi karbondioksitin seviyesi 400 ppm'in üzerinde ise bunun sebebi sensin. Sorumlusu sensin, ben değilim. Benden dolayı artmadı, Avrupa’dan Amerika’dan, Rusya ve böyle ülkelerden dolayı arttı. Şimdi de Çin ve Hindistan’dan dolayı artıyor. Artık Çin doğaya en fazla karbondioksit salan ülke. Sera gazı neye sebep oluyor, kuraklık oluyor. 2005 yılında Türkiye’de ciddi bir kuraklık oldu. Bu ülke tarımsal anlamda 5.7 milyar dolar zarara uğradı. Pahalıya mal oldu, hayvanlar öldü, ekolojik denge bozuldu, sera gazından dolayı. Buna da dur diyecek alternatif enerji kaynakları. Bazı arkadaşlar diyor ki güneş enerjisi yapalım. Güneş enerjisi yapamazsınız beyler, güneş enerjisi yapacağınız araziye biz güneş tarlaları deriz. Gerçekten güneş santrali kurmak istiyorsanız arazi düz olacak, altında ağaç olmayacak. Yüzde 2-3 eğimden fazla olmayacak. Güneşi en fazla alan Aksaray, Konya, Van ve Urfa. Bir de güneş ile ilgili teknoloji yeni gelişiyor. Güneş enerjisini ısınmada en fazla kullanan ülkelerden bir tanesi de Türkiye. Evlerimizin damında Akdeniz bölgelerinde sıcak sular var. Yüzde 10 civarında. Almanya da yüzde 10 civarında güneş enerjisi kullanıyor. KONULARI YARIM OKUYORUZ, ARAŞTIRMIYORUZ Benim memleketimden, Hatay’dan bir grup çevreci arkadaş geldi. Bizim memleketimizde güneş tarlaları oluşturalım, dediler. Dedim ki bilerek mi konuşuyorsunuz bilmeyerek mi? Dediler ki bilerek konuşuyoruz. O zaman ben milletvekiliyim. Dedim ki arkadaşlar bir termik santral yapılıyor, burada 1000 megawatt elektrik üretilecek. Siz Payas ile Ceyhan arasındaki portakal bahçeleri kaldırılsın, yeşil alanlar yok edilsin, buraya güneş tarlaları yapılsın diyorsunuz. Biz konuları yarım okuyoruz, araştırmıyoruz, müzakere etmiyoruz. NÜKLEER TEKNOLOJİYE MUHALİF OLMAM Orta noktayı bulup müzakere etmiyoruz. Biz birbirimize muhalifiz. Ben niye nükleer teknolojiye muhalif olayım. Türkiye’de nükleer santrallerle elde edilecek enerjinin kapasitesi toplamda yüzde 5’i geçmeyecek. Ana hedefte nükleer teknoloji var. Biz kişi başına elektrik enerjisi üretimi bakımından çok fakir bir ülkeyiz. 2 bin 900 kilowatt saat elektrik enerjisi üretiyoruz. Yanımızdaki Yunanistan 5 bin 400 kilowat saat üretiyor. Biz her şeyi izleyeceğiz, teknolojiyi takip edeceğiz, neyle olacak enerjiyle olacak. Ülkenin konfor yüksekliği enerji tüketimiyle olur. Diyorlar ki tasarruf edelim. Dalga mı geçiyorsunuz? Bir yandan Yunanistan’da 5 bin 400 kilowat saat, Avrupa’da 8 bin 500 kilowat saat, geliyorsunuz benim memleketimde 2 bin 900 kilowatsaat. Diyorsunuz ki sanayileşelim. Arkadaş sanayileşemezsiniz, enerjiyi pahalıya üretirseniz sanayici de ben bununla üretemem kusura bakma der. MÜSLÜMAN ÜLKELERDE NÜKLEER ENERJİ YOK Sen aynı yolla üretirsen ne olur, ciddi bir şekilde fosil atıklara kaynak aktarırsın. Bizler atık çamurlar kullanılsın, çöpler biyoreaktör olsun, diğer bazı kaynaklardan enerji üretilsin diyoruz. Aynı zamanda bunları yaptığımız zaman yeterli olsa başımın üstünde yeri var. Ben Bakanlık olarak nükleer teknolojiden geri kalmayalım diyorum. Kullandığınız hammaddenin binde biri kullanılıyor şu anda yeni teknolojide. Dünya harıl harıl bunun üzerine çalışıyor. Diyor ki bunun binde 5’ini kullanıyorum bunu binde 2’ye 3’e düşürüyorum. Şu anda santral kurulursa 40 yıl 50 yıl sonra tekrar kullanılabilir bir hammadde çıkacak. Onun da Ar-Ge’sinde ben olayım. Niye başka ülkeler var, biz yokuz. Niye biz kendimize güvenmiyoruz? Halkı Müslüman olan ülkeler arasında sadece Pakistan’da deneme maksatlı bir nükleer santral var. Başka hiçbir Müslüman olan ülkede yok. Acaba neden? Neden bu böyle? Niye Almanya’da, Fransa’da, İsrail’de var? Neden halkı Müslüman olan bir ülkede yasak arkadaş. Neden acaba?
Avrupa’ya gidiyorsun enerji ucuz, senin ülkene geliyorsun enerji pahalı. Neden, çünkü üretmiyorsun. Yeterli olmadığı zaman pahalı olur. Bir üretimde, en büyük gider su ve enerji. Bunu kullanırken sanayiciye destek olmak lazım. AKKUYU’NUN YERİ 30 YIL ÖNCE BELİRLENMİŞ - Bu tepkilerin nedeni Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santralinin yarattığı korku mu? Halkın içine nükleer korkusu mu yerleşti? - Ben şöyle bakıyorum. Biz okumuyoruz. Günde 3 saat internete giriyoruz, günde 3 veya 5 dakika okuyoruz. Avrupalı, Amerikalı okuyor. Özellikle Japonlar çok okuyor. O tarafın gözüyle de bakıyorum, bunlar güvenli ve doğru yerlere yapılmalı. Ona hiç itirazım yok. Zeminleri, şartları ve kuralları düzgün olmalı. Mesela Akkuyu’nun yeri yeni değil 30 yıl önce belirlenmiş. Bugün işe başlanınca hayır arkadaş, deniyor. Avrupa ülkeleri 8.000 kW saat tüketirken, bu ülke, enerji yoğun sanayiden enerji yoğunluğu az sanayiye dönüşüm yapacağım, suyu az yoğun sanayiye dönüşüm yapacağım, demeli. Mesela Avrupa artık çimento fabrikası kurmuyor. Avrupa su yoğun sanayi kurmuyor, deri sanayini kapatıyor yavaş yavaş. Nerden alacak peki? Onun kolayı var bize gönderiyor. Bizden nereye gidecek, Afrika’ya Türki Cumhuriyetlere yönelecek. Bizim de enerji yoğun sanayiden, su yoğun sanayiden bunlara yönelmemiz lazım. Ama bu ortalamadan buna geçemeyiz. 5.000-6.000 kW rakamlarına ulaşmamız lazım. Bakın Türkiye LED sistemine giriyor. Yüzde 90 enerji tasarruf ediyorsunuz. Aydınlatmada bunu yapıyorsun. Asıl sanayide bu tasarrufu yapman lazım. Sanayide LED’le makinayı çalıştıramazsın. AB KRİTERLERİNİ HAYATA GEÇİRMELİYİZ Çevreyi koruyarak, çevreye zarar vermeden, çevreyle uyumlu, doğaya zarar vermeden, sera gazını minimize ederek ve tarımsal alanlarımızı koruyarak, daha yaşanabilir kentler oluşturarak, daha az havayı, toprağı, suyu kirleten sanayileşme yaparak yaşayacağız. Bugün tarımsal üretimde bir kirlilik var, tarımsal alanlar aşırı yıpratılıyor. Nehirler böyle kirleniyor. AB kriterleri ve süreçlerini AB’ye girmezsek bile sağlıklı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Sağlık, çevre ve tarımsal açıdan bunlar önemli. Bir de sanayicimiz diyor ki bu kadar mevzuat niye? AB’de 540 tane mevzuat var. Lütfen bu mevzuatlara alışsınlar, artık bu mevzuatsız yaşanılmaz. Mevzuat çok. Her şeyde mevzuat var. Bunlar da yıllarca çalıştırılarak oluşturulmuş. Biz de bu mevzuatlara adapte oluyoruz. Trakya’nın çevresel kaygılarını miminize etmek için deri sanayi, tekstil sanayi, kağıt sanayi gibi çevre-sanayi sektörünü doğurmamız ve geliştirmemiz lazım.
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|