SON DAKİKA
Bankaların etik davranışlarını gözden geçirmesi gerekiyorEtik Değerler Merkezi Derneği Başkanı Bülent Şenver, “Bankalar birlikte oturup, ‘Biz, müşterilerdeki olumsuz algıyı niye yaratmışız, ne yapmışız’ diye düşünmeliler. Müşteriler gece rüyalarına girip de gelip şikayet etmiyorlar. Yaşıyor bunları insanlar. Bunları tespit edip, ‘bizler acaba neyi yanlış yaptık ve nasıl düzeltmeliyiz’ diyerek bu uygulamaları düzeltmeleri ve değiştirmeleri gerekiyor” dedi.GİRAY DUDA Bülent Şenver, iş dünyasında çok yakından tanınan, iyi bilinen bir profesyonel yönetici. Bankacılık uygulamalarındaki farklı ve öncü yaklaşımlarıyla adından çok söz ettiren Şenver bugün hem tecrübelerini üniversitelerde ders vererek öğrencilerine aktarıyor hem de Türkiye için gerekli olduğuna inandığı konulardaki sivil toplum örgütlerinde aktif, yenilikçi çalışmalar yapıyor. Etik Değerler Merkezi Derneği (EDMER) Başkanı Bülent Şenver’e ‘Global Sanayici’ adına sorduğumuz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle : - Sayın Şenver, sohbetimize liderlikten başlayalım. Liderlik çok mu önemlidir. ‘Liderler değil fikirler önemlidir’ diye bilinen bir söz vardır, eskiden bu yana kullanılan. Liderlerin çok önemli işlevleri olduğunu da gördüm. Sizin bakış açınız nedir? - Ben hep şöyle değerlendiriyorum. Diyorum ki liderliğin tanımı çok önemli. Bizim ülkemizde lider dediğimiz zaman milyonları arkasından götüren kişiler algılanıyor. 2-3 KİŞİNİN DE LİDERİ OLABİLİR - Politik liderlik mi algılanıyor? - Evet, öyle algılanıyor. Lider olduğunuz zaman yüzbinleri arkanızdan götüreceksiniz gibi algılanıyor. Halbuki benim liderlikten anladığım şey, daha az bir topluluğu, mesela 2-3 kişiyi bile yönlendirecek, onlara yön verecek, onlara vizyonunu aktarabilecek, onlarla doğru işler yapabilecek, düşünen, yaratan, topluma faydalı olan kişilerdir. Ben böyle kişilere lider demek istiyorum. İnsanlar lider mi, doğar sonradan mı olur dendiğinde, Atatürk gibi özel liderleri bir yana bırakırsak, benim tanımıma göre herkes lider olabilir. Yeter ki niyetli ve istekli olsun. Bazı vasıflara sahip olabilirsiniz. Allah bazı insanlara o vasıfları doğuştan vermiş. Onlar çok şanslıdır. Hiçbir efor sarf etmeden lider tarzında davranabiliyorlar. Bazı insanlar da kendilerini biraz zorlayarak, eğiterek, bilinçli davranarak da liderlik vasıflarının bazılarını elde edebilirler. O da benim yaptığım tanım gibi bir lider olmalarına bir şekilde imkan sağlar.
Bugün bir kasabın bile lideri olmalıdır. Benim kasap dükkanım var, liderlik nerde, ben nerde demesin. Ben bu işin lideriyim, desin. En iyi eti ben alırım, en düzgün eti ben veririm, çevremde büyümek için uğraşırım, müşterimle iyiyi ilişkiler kurarım. Yani liderliğin vasıflarını bu şekilde tanımladığımız zaman şunu görüyoruz, bu liderlik vasıfları bir şekilde ne kadar çok kişi tarafından benimsenir ve uygulanırsa o ülkenin milleti daha süratli kalkınıyor, gelişiyor ve kişi başına milli gelir daha süratli artıyor. Bunun için de insanın kendine güveninin ve inancının olması lazım. Türk gençlerinde maalesef ben bu kendine inanmak, kendine güvenmek ve motivasyon konusunda eksiklikler görüyorum. Birçok gençle konuştuğumuzda gençlerin gelecekten ümitsiz olduğunu anlıyorum. ‘Mezun olunca ne yapacağım, nereye gireceğim’, diyor. Girdiği işten memnun kalmıyor. Türkiye’yle ilgili sorular sorduğunuzda ülkesinin çok önemli adımlar atacağına inanmıyor. Gözleri hep dışarıda bir yerlerde. ‘Türkiye’de insana önem verilmiyor’ diyor ve ‘Amerika’ya mı, yoksa Kanada’ya mı gitsem’ diye düşünüyor. Türkiye’nin geleceğinden de ümitsiz. İşte bu ümitsizlik çok kötü bir şey. Bizim onlara ümit vermemiz lazım. TECRÜBELERİNİZ TOPRAK OLMASIN - Türklider projenizi bize tanımlar mısınız? Neleri içeriyor ve nasıl sürdürüyorsunuz? - Türklider projesi şöyle başladı. Ben önce bir kitap hazırladım. İlk kitabımdı ve adını da “Kulağınıza küpe olsun” diye koymuştum. Gençlerle tecrübe paylaşımı ve kulaklarına küpe olacak öğütler hazırladım. Oraya da 152 tane işadamının kulaklarına küpe olacak öğütlerini koydum. - Projenin sloganı da güzel ve çarpıcı - ‘Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın’ diye bir slogan koyduk. - Orada işadamları gençlere öğütler mi verdiler? - Evet. O da şundan kaynaklandı. Ben bu kitabı önce kendim hazırlıyordum. Kendi tecrübelerimi paylaşıyordum. TÜSİAD’ın her toplantısında rahmetli Sakıp Sabancı beni gördüğünde, ‘Gel bakalım Bülent bey, yine ne gibi yenilikler yapıyorsun’ derdi. Yine bir toplantıda ‘yeni ne yapıyorsun’ diye sordu. ‘Kulağınıza küpe olsun’ diye bir kitap yazıyorum, dedim. ‘Ne güzeeel, ne güzel düşünmüşsün’, dedi. Her zaman moral verirdi zaten. Baktım projeyi beğendi, heyecanlandı, sizden de bazı öğütler koymak isterim, dedim. ‘Tabii, koy gardaşım’, dedi. Ofise gelince ona bir mektup yazdım. Gençlere yap ya da yapma diye neler tavsiye edersiniz, diye sordum. Ayrıca, başınızdan geçen bir anı, anekdot varsa onu bizimle paylaşır mısınız dedim. Yoksa bir fıkrayı da paylaşabilirsiniz diye not düştüm. 152 İŞADAMINDAN ÖĞÜT Baktım cevap geldi. Oturmuş bir şeyler yazmış. Bu cevap gelince kitabın şekli değişti. Ben sadece Sakıp Sabancı’yı tanımıyorum ki birçok işadamını tanıyorum. Aynen onlara da mektuplar gönderdim. Gelen cevaplardan 152 tanesini kullandım. Kitabın ön tarafında benim gençlerle paylaştığım öğütler var. Ondan sonra da her bir kişi ne kadar yazmışsa onların yazıları yer alıyor. TÜRKLİDER NASIL DOĞDU? En başta şöyle düşünmüştüm. İlk kitabı basan rahmetli Nezih Demirkent’ti. Dünya Yayınları’ndan çıktı. Daha sonra başka yayınevine geçtik. Dünya Yayınevi bana o yılın çok satan kitabı ödülü verdi. Bana 8 baskı yaptıklarını söylediler. 8 baskı onlara göre önemli bir baskıymış. Her baskıda 2 bin kitap basılmış ve toplam 16 bin ediyor. Ama Türkiye’de milyonlarca genç var. O zaman dedim, ben buradaki bilgileri gençlerin çokça girdiği web ortamına aktarayım. Sitenin adı Kulağınıza Küpe Olsun olacaktı. Ama teknik hazırlıklar yapılırken ben, sadece bir kitabın değil, ileride gelecek öğüt ve anıları da koyacağımız canlı bir site olmasını istedim. Ben bu kitabı Türkiye’nin genç liderlerinin yetişmesi için yazdım. Genç lider yetiştirmek de bizlerin sorumluluğu. O zaman adını Türklider olarak koyduk. İçerisindeki ilk bilgiler de 152 kişi için birer oda açıldı. ANLATILANLARI VİDEOYA DA ÇEKİYORUZ - Hazine sandığını da koymuşsunuz. Bilgiyi hazine olarak vurgulayıp gençlerin bu yönde çaba içinde olmasını istemişsiniz. - Doğru. Sloganımızı da tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın diye koyduk. Bu, işadamlarıyla olan temaslarımda çok işe yarayan bir slogan. İşadamlarımıza tecrübelerimizi paylaşalım dediğimizde ‘tabii ki Bülent Bey ama vaktim yok’ diyor. Ben hemen sloganımızı söylüyorum. Şöyle bir duruyor, düşünüyor ve tamam Bülent bey hemen paylaşalım, diyor. Ben de elimde teyple gidiyorum ve ‘gençliğe sesleniş’ konuşmalarını alıyorum. Bir tane etik çağrı alıyorum. Birlikte fotoğraflar da çekiyoruz. Onun odasına da konuyor. Ayrıca bir video çekimi de yapıp bunları web ortamına taşıyoruz. Bunlar web sitesinde bir birikim olarak duruyor. Bazıları bana bu Türklider sitesini güncellemezseniz ilgi kaybolur demişti. Ama zaman içinde şunu gördüm ki, çeşitli zamanlarda vefat eden sayısız değerli insanın anı, tecrübe ve seslerini saklayan güzel bir birikim sitesi haline geldi. GENÇLER LİDERLİĞE YÖNELTİLMİYOR - Evet, ben de siteye baktığımda yazıların yüzbinlerce kez okunduğunu görünce güncellik sorunu olmadığını düşündüm. Siz burada genç liderler diye bir bölüm de açmışsınız. Şunu öğrenmek istiyorum, Türkiye’de aileler gençleri lider olmak yönünde teşvik ediyor, eğitiyor mu? Temel eğitimde liderlik yöneltilmesi var mı? - Hayır. Yöneltmiyorlar. Bizim hem aile ortamımız hem de eğitim ortamımız maalesef lider yetiştirmeye uygun bir ortam yaratmıyor çocuklarımız için. Aile içinde bazı söylemlerimiz var biliyorsunuz: ‘Sen bu işe karışma’, ‘Çocuklar büyüklerin işlerine karışmaz’, ‘Sana mı kaldı’ gibi… Gençleri düşünmeye, soru sormaya, sorgulamaya, normal bilinenin dışında şeylere yönlendirecek motivasyonu aile içinde de vermiyoruz, okullarda da maalesef vermiyoruz. Okulda bir çocuk bilinenin dışında bir yaklaşımda olsa olumsuz tepkilerle karşılaşır. Halbuki aferin demek lazım. İnsan beyni düşünüp yarattıkça daha da yaratıcı oluyor. Yoksa giderek paslanıyor. Biz dizi film seyredip orada ne varsa onu konuşup tartışmaya kilitleniyoruz. Hiçbir düşünceye götürmeyen, ne olduğunu bile anlamadığım dizilerin ratinglerine baktığımda en üst sıralara çıktıklarını gördüm. VERİLENLE YETİNMEYİN - Rahmetli dizi yapımcılarından birisi, vefatından bir süre önce yaptığı bir röportajda, ‘en berbat dizilerden en büyük paraları kazandım’ demişti. - Evet, biz gençlerimizi ne aile içindeki adet, gelenek göreneklerinde, ne de Milli Eğitim’in müfredatında düşünen, araştıran, yaratan, yenilik peşinde koşan bir gençlik olarak yetiştirmiyoruz. Bizim düzenimiz daha dar kalıplar içinde, mevcut düzenin dışına çıkmayan, verileni aynen kabul eden gençler istiyoruz. NASIL BİR İNSAN, TÜRK GENÇLİĞİ İSTİYORUZ? - Peki bir formülü var mı bunun? - Kitapta, bunu öğrenmek isteyen gençler için hap gibi koydum bu formülü. Bunu okumak yetmiyor. Önemli olan burada okuduklarını uygulayabilmek. İş uygulamaya geldiğinde onu yapabiliyor musunuz? Bunu hayatınıza sokabiliyor olmanız lazım. Bunu hayata sokabilmek için ne kadar erken yaşta konu işlenirse o kadar başarılı olunabiliyor. Üniversite çağında, belirli bir karakter yapısı oluştuktan sonra bunları verdiğiniz zaman okuyor, anlıyor ama bakıyorsunuz uygulamaları eksik kalıyor. Halbuki bence karakter eğitimleri dersleri verilmeli. Nasıl bir insan, Türk gençliği istiyoruz? Bence bu çok önemli bir soru. Bu soruya biz toplum olarak bir reçete üretmemişiz. Türk gençliği için, onlar açısından değerler ortaya koymalıyız. Örneğin, eşitlik, adillik mi değer olsun yoksa sadece para kazanmak mı değer olsun. Bunu belirlememiz gerekli. Para kazan, nasıl olursa olsun, o da bir değerdir. Bunu belirleyip her şeyi ona göre düzenlemek gerekli. GENÇLERİN ENERJİSİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ? Ben kötümser de düşünürsem tam tersine ‘uyuyan gençlik’, ‘koyun gibi kendine gösterilen yöne yürüyen gençlik’, ‘fazla sağa sola bulaşmayan bir gençlik’ veya ‘işine bak malı götüren götürsün bir gün belki sen de götürürsün diyen bir gençlik’ yetişiyor derim. Ama böyle de uzun süre giderse bir yerde patlar. Bu bir tabiat kanunudur. Bir ülkede zenginler çok zengin, diğerleri çok fakir olur, orta sınıf kaybolursa önünde-sonunda patlar. Belirli bir enerji birikir toplumda ve o enerji bir bakarsınız hiç ilgisi olmayan bir yerden patlak verir. Gezi Parkı olayları gibi. Başka nedenlerden oluştu, bir şeyden patlak verdi. Biz gençliğimizle övünüyoruz. Yabancılarla konuşurken, ‘nüfusumuzun yüzde 65’i gençtir’ diye önemle vurguluyoruz. Övündüğümüz bu gençliğin enerjisini ülke yararına nasıl değerlendirmeliyiz, bizim onu düşünmemiz lazım. GENÇLERE VE YÖNETİCİLERE SORDUK - Liderlerden beklenen birinci özellik de etik davranışlar içinde olması değil mi? Siz, ‘gençler ve yöneticilerin gözüyle etik’ diye iki araştırma yaptınız. Ne çıktı bu araştırmalardan? Yöneticilerimiz etik hakkında nasıl düşünüyorlar? - Biz ‘Gençlerin Gözüyle Etik’ araştırmasını geçen yıl, ‘Yöneticilerin Gözüyle Etik’ araştırmasını da bu yıl yaptık. Yöneticilerin gözüyle araştırmasını şu nedenle yapma gereğini duyduk. Gençler araştırmasında onların düşüncelerini öğrendik. Dedik ki biz Etik Değerler Merkezi olarak gençlerle ilgili bazı projeler üretmeliyiz. Etik konusunda eğittiğimiz gençleri sonra kime emanet ediyoruz? Her düzeydeki yöneticilere. Eğer yöneticiler etiğe sahip çıkmayacaksa bizim gençlerimiz o şirketlerde etikten uzaklaşacaklar. İŞ DÜNYASININ ETİK ANLAYIŞI ZAYIF - Yöneticileri nasıl seçtiniz? - Çoğu özel sektörden çeşitli düzeyde görev yapan yöneticileri seçtik. Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı ve müdür seviyeleri var. Kısaca tepe yönetimi diyebiliriz. Beyaz yakalı tepe yöneticileri.
Bu şu demektir. Zaman gelince uygun olduğunda, vergi cezası gelecekse, işten atılma söz konusuysa, şirket sıkıntıya girecekse, iyi bir imar durumu alıyorsak, böyle durumlarda etik ihmal edilebilir. Bir başka soruda, ‘Toplumda etik kavramı sizce önemli mi?’ dedik. Türk toplumunda etik kavramı çok önemlidir, diye yanıt vermesini istiyoruz tabii ki. Çok önemli diyen yüzde 5’te kaldı. Şu anda toplumda etik kavramı çok önemlidir, diyemiyor. Bu sonuçlara baktığımızda hakiki şeyleri söylemiş diyoruz. Fotoğraf böyle zaten. Ortaya çıkan şey de doğru. ETİĞE İNANÇ FAZLA DEĞİL - Yasal olmakla etik olmak çok farklı şeyler değil mi? Yasadışı işler yapmam ama ahlaki konularda bazen ihmalkar davranabilirim gibi bir sonucu da var mı bu araştırmanın? - Evet. Bazı şeyler yasal oluyor ama etik olmayabiliyor. Bugün bir yazarımızın yazısı vardı. Bir ilimizin bir belediyesinde özürlüler vakfına ait bir gayrimenkulü belediye ellerinden almış. Daha sonra imar durumu çıkarıp kat kat fazlasıyla özele vermiş. Buranın rantını engelliler almalıydı, bu hiç etik olmadı, diye yazmış. Doğru. Yasal ama etik değil. ‘Ülkemizde etiğin iyileşmesi için yapılan çalışmaların başarıya ulaşabileceği’ konusunda yöneticilerin sadece yüzde 14’ü kesinlikle inandığını söylemiş. Şunu sorduk: ‘Sizce bizim gibilerin yaptığı çalışmaların ülkede etiğin yerleşmesine katkısı olacağına inanıyor musunuz?’, dedik. ‘Kesinlikle inanıyorum, katkısı olur’ diyenler yüzde 14’te kaldı. Yani bize, ‘boşuna uğraşıyorsun Bülent Bey’ diyorlar. ‘Sen göle yoğurt mayası çalmaya çalışıyorsun’, diyorlar. GÖLE MAYA ÇALIYORSUNUZ… Uzun yıllar önce rahmetli Sakıp Sabancı’ya ‘Etik Değerler Merkezi’ kuruyoruz demiştim. Yine çok hoşuna gitti, ‘Yaa nereden buluyorsun bunları Bülent Bey’ dedi. Ama, arkasından, ‘Bülent bey siz göle yoğurt mayası çalmaya çıkmışsınız’ deyince moralim bozuldu. Baktı ki çok üzülüyorum, beni motive etmek için sırtımı sıvazlayarak ‘Üzülme, senin mayan tutacaaak’ dedi. Çok güzel bir mesaj verdi. Sonradan düşündüğümde mesajı şöyle algıladım. Yaptığınız iş tutmaz, ama ne kadar çok insana bunu anlatır, benimsetirseniz bu maya tutabilir. O zaman bizim görevimiz çok sayıda insanın etiği benimsemesini sağlamak dedik. ETİK DÜDÜĞÜNÜZ VAR MI? Bazı soruları özellikle sorduk. Örneğin, ‘sizde etik düdüğü var mı’ diye sorduk. Etik düdüğü şu demek. Personelin, şirketteki etik dışı davranışı tespit etmesi durumunda buna bildireceği bir sistem kurulmuş mu? DÜDÜĞÜ ÇALACAK BİRİLERİ OLMALI - Çok ilginç bir şey bu? - Evet, biz buna etik düdüğü diyoruz. Böyle bir kurulmuş mekanizma yoksa, personel korkar, çekinir, şimdi işten olmayalım, der. Şirketlerde bu mekanizma kurulmalı. Mesela özel bir telefon numarası vardır kimsenin ulaşamadığı, yine kimsenin açamadığı özel bir e-posta adresi vardır. Bu düdüğü çalanın ismi gizli tutulur. Etik düdüğü, bir şirket içinde etik dışı davranışı gören, tespit eden bir personelin, bunun devam etmemesini, durdurulmasını sağlamak amacıyla uygulayacağı bir prosedürdür. Bu konuda soru sorduğumuz yöneticilerin yüzde 61’i bizde böyle bir şey yok demiş. Etikten sorumlu yöneticiniz var mı diye sorduk ve yüzde 61’i bizde böyle bir yönetici yok diye cevap verdi. Yazılı etik kurallarınız var mı diye sorduğumuzda ise yüzde 64’ü olmadığını söyledi. POLİTİKACININ ETİĞİ - Bir de politikacıların da bir etik davranış içinde olması beklentimiz olmalı. Politikacıların etik davranışı deyince neyi anlamalıyız? - Benim onlara önerdiklerim şunlardır. Birincisi başkalarının haklarını yemeyin. İkincisi yalan dolanla iş yapmayın. İnsanlara, çevrenize, doğaya zarar vermeyin. Hak etmediğiniz lokmayı ağzınıza sokmadığınız gibi elinizle bile tutmayın. Ahlak dışı bir davranışı ne siz yapın ne de çalıştığınız kurum ve personeli yapsın. Hangi kurumun başına gelirseniz gelin onun gelirlerini toplumla doğru, adil biçimde paylaşın. Karar alırken dürüstçe, adil kararlar alın. Bunlar bir temenni tabii ki. Etik temennisi diyelim buna. Bana sorarsanız mümkün mü diye. Bugünkü Türkiye’de herkesin ortak biçimde kabul ettiği bir siyasetçi tanımı var. Bugün topluma bir siyasetçinin özelliklerini ve vasıflarını tanımlar mısınız diye sorsanız aldığınız cevaplar saydıklarımızın tam tersi olur. Genel anlamda, ‘dün dündür, bugün bugündür diyebilen’, ‘popülist olabilen’, ‘yapamayacağı işler için söz veren’, ‘yapamayacağı işleri yapacakmış gibi söyleyen’ ve ‘sandık ve seçilme uğruna her türlü yol uygundur’ diyen politikacı tiplemesi ile karşı karşıyayız. Bizim her şeyden önce Türkiye’de siyaset yapacak olanların karakter tanımını değiştirmemiz gerekiyor. TOPLUMUN TEMEL DEĞERİ OLMALI Ama siyasilerle konuştuğumda bana şunu söylüyorlar. ‘Biz de senin gibi olmak istemez miyiz? İsteriz. Ama sor bakalım niye olamıyoruz. Çünkü vatandaş istemiyor. Ben bir bakan olduğumda kapımda yüzlerce kişi kuyruk oluyor ve sayısız taleplerde bulunuyorlar. Onu yapmam bunu yapmam deyince ya neden bakan oldun diyorlar. Aksi olursanız size oy vermiyorlar. Demek ki bizim halkımız böyle birilerini istiyor.‘ Siz de diyorsunuz ki demek ki bizim etik değerlerimizin öncelikle toplumun temel değerleri haline getirilmesi lazım. O nedenle biz bu işe gençlerden başlamak gerektiğine karar verdik. BANKACILIKTA ETİK SORUNLARI VAR - Bülent bey bir de bankacılık uygulamalarına göz atalım. Bütün Türkiye bankalardan şikayetçi. Eski ekonomi bakanı televizyon canlı yayınında ‘vampirler’ diye bağırdı. Bankaların yaptıkları yasal olabilir ama ne kadar etik uygulamalar. Bir yıl içinde bir vatandaşın üç beş kuruşluk hesabından iki kez hesap işletim ücreti almak etik mi? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz. - Söylediklerinizde çok haklısınız. Özellikle bankacılık uygulamalarında günümüzün şartlarında müşterilerle bankalar arasında bir çatışma sözkonusu oluyor. Müşterinin gözünde banka etik dışı davranıyor. Yasa dışı davranışlar olabilir onda mahkemeye başvurulur ama müşteriler bankaların etik dışı uygulamalar içinde olduğunu düşünüyor. Bankaların birinci amacı tabii ki kar elde etmek. Kimse onların kar elde etmesine itiraz etmiyor. Sen özkaynaklarını büyütmek, sağlıklı bir bilanço yapısına kavuşmak zorundasın. Ama bunu yaparken müşterilerinin ve toplumun kabul edebileceği yöntemlerle yapmak zorundasın. Doğrusu bu. Bu komisyon alma, hizmet bedeli alma değil. Bankalar birlikte oturup, ‘bu müşterilerde biz bu algıyı niye yaratmışız, ne yapmışız’ diye düşünmeliler. Müşteriler gece rüyalarına girip de gelip şikayet etmiyorlar. Yaşıyor bunları insanlar. Bunları tespit edip, ‘bizler acaba neyi yanlış yaptık ve nasıl düzeltmeliyiz’ diyerek bu uygulamaları düzeltmeleri ve değiştirmeleri gerekiyor. Bence bunu ilk yapan banka toplumun gözünde büyük itibar sahibi olur. ‘Biz banka olarak oturup etik ilkelerimizi saptadık ve bundan sonra her işlemde bunlara uygun davranacağız’ diyerek müşteriyi doğru yaptığına inandırabilirse diğer bankaların önüne geçer. - Bunu Bankalar Birliği organize etse olmaz mı? - Bankalar Birliği de yapabilir, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK) da yapabilir. BANKALAR BİRLİĞİ’NİN HAREKETE GEÇMELİ - BDDK’da sadece rakamlarla ilgileniyor… - Rakamlarla ilgileniyor ama etik konusuna da önem verip, bu konuda Bankalar Birliği’nin harekete geçmesini istese hiç de fena olmaz. Aslında, bankaların, gözetim ve denetim kurumunun uyarısına gerek olmadan bu kendileri yapmaları gerekirdi. Bankalar Birliği’nde iki sayfalık etik ilkeler listesi yapılmış ama çok genel şeyler. Müşteri bilgisi gizlidir gibi. Genel ilkelerin müşteriyle ilişkilere nasıl uygulanacağı konusunda belirlemeler yapılmamış. Bankalar Birliği bir komisyon kurdurarak her bir bankacılık işleminin detaylarıyla ilgili davranış biçimlerini saptayacak. Mesela kredi kartlarında müşteri bilgilendirmesi nasıl yapılır veya ücret, komisyon alımlarında aşağıdaki haller etik ihlali sayılır, demesi lazım. Bunları yazmaları gerekiyor. Bunları yaparlarsa toplum gözünde daha itibarlı olurlar. HER ŞEY FAİZİN İÇİNE YEDİRİLMELİ - Her bankanın kendi içlerindeki kalabalık iletişim birimlerinin yanı sıra büyük PR şirketleriyle de yaptıkları çalışmalar var. Bu konuda onlardan hiç mi uyarı gelmiyor bilmiyorum. Bir krediyi verirken faizi ve geri ödemesini belirttikten sonra örneğin 500 TL dosya masrafı ekliyor. İşte o para müşteriyi çıldırtıyor. Onu da kredinin içine yedirip versen daha iyi bir ilişki sağlamış olmaz mısın? Buradaki mecbur etme, zorlama sorun yaratıyor. - İşte burada BDDK demeli ki bireysel kredilerde, sadece faiz alınır, başka hiçbir isimle para alınmaz. Ne alacaksanız faizin içine koyun, yedirin. Faizi de yıllık bileşik faiz olarak açıklayın. Ben de bilirim ki, dosya parası, ekspertiz parası vs. neyse toplam faiz bana o orana geliyor. Bu faizi diğer bankanın faiziyle mukayese edebilirim. Şu anda bunu mukayese de edemiyorum. Tabii dosya parasının etkisi az mıdır çok mudur vatandaş bunu nasıl hesaplayacak. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|