SON DAKİKA
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı…
Prof. Dr. Ziya Akıncı
Türkiye Peru İş Konseyi Başkanı…
TÜGİAD Başkanı Rahmi Çuhacı
‘Çin'deki çöküş, konjonktürel ve arızi düşüp kalkmalardır’- Prof. Dr. Kalaycıoğlu, “Çin’de dönüşüm kaçınılmaz olarak geldi. Ülke içinde ortaya çıkan gelir dağılımı eşitsizliklerinin etkisiyle dönüşüm perçinlendi. Zengin Çinli ülkesini, sadece ‘ihracata dönük’ ekonomi olmaktan çıkarıp, bir dev ‘tüketim toplumu’ haline getirmeye başladı” dedi.GİRAY DUDA
- Sayın Kalaycıoğlu, önce küresel krizle boğuşan, iki yıldır FED’in faiz uygulaması korkusuyla yatıp kalkan dünyanın önüne birden bire Çin ekonomisindeki sorunlar geldi. Eskiden ABD hapşırsa diğer ekonomiler hasta olur denirdi. Şimdi bu söz Çin için mi geçerli oldu?
- Aslında hemen yeri gelmişken söylemek isterim ki, özellikle Türkiye’de ve genel olarak yeni sanayileşen ülkelerde telkin edilen FED faiz kararları korkusu, abartılmış ve Türkiye gibi ülkelerde ortaya çıkma eğilimine giren sorunlara bahane olarak takdim edilen bir korkudur. FED’in alacağı karar, Amerikan ekonomisinin iyileşme işaretlerine koşutlanmıştır. Yani ABD’de ekonomik büyümenin artması, sürdürülebilir bir raya yeniden oturması, istihdam yaratan bir büyüme rolünü tekrar üstlenmesi ve tüketici güveninin de büyümeyi beslemesi işaretleri FED yönetimini tatmin ederse, para politikasını tedricen sıkılaştıracak ve piyasayı kendi dinamiklerine denetimle bırakacaktır. Bunu özellikle ABD ekonomisi için yapacaktır.
ABD’NİN İYİLEŞMESİ DÜNYA İÇİN İYİDİR ABD ekonomisinin iyileşmesi ise dünyanın 1 numaralı ekonomisi olması nedeni ile dünyanın tüm ülkeleri için iyidir. Kötü değildir. Ama tabii kısa dönemde, 1 numaralı ekonominin iyileşmesine, diğer ekonomilerin de uyum yapması gerekmektedir. Bu iyileşme uzun süreli bir konjonktür olursa (10 yıllık gibi), bundan tüm dünya nasibini olumlu bir biçimde alır. Ama unutmayalım her inişin bir çıkışı olduğu gibi, her çıkışın da bir inişi olacaktır. Ben şimdi bu iniş tahminini, elbette, ancak toparlanıp yükselme seyrine giren ABD için yapmayacağım. Ama şimdi asıl sorunuza dönerek, tedricen dünyaya açılan, hızlı bir tempo ile dünya ekonomisi ile entegre olan (özellikle koşullu olarak Dünya Ticaret Örgütü-WTO üyesi olduğu 2001 yılından itibaren) ve ihracata dönük bir strateji ile hızla büyüyen Çin ekonomisinin nasıl inişe geçtiğini açıklamaya çalışayım.
ÇİN AKSIRINCA… Bir kere aslında hanidir kokusu etrafa yayılan Çin sorunlarının, bir Yuan (Çin parasının resmi adı Renminbi) operasyonu olarak gündemimize girmesi, bize küreselleşmenin iyi ve kötü yüzünü aynı anda ve tekrar gösterdi. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olması ve küreselleşmenin kolaylaştırıcı etkisi ile Çin’de Yuan değerinde yapılan idari ayarlamalar, yani devalüasyon, başta Asya piyasaları olmak üzere tüm piyasaları etkiliyor. Daha doğrusu piyasaların tepki göstermesine neden oluyor. Elbette bu tepkiler farklı farklı. Arjantin piyasasının tepkisi, Japonya veya Endonezya’dan farklı. Ama Çin dünya ekonomisi içinde edindiği yer ile aynen sizin de belirttiğiniz gibi “nezle olduğunda, başkalarını da aksırtır hale geldi”. Kimi bir kez aksırır, kimi 2-3 ama bir başka şeycikler olmaz veya kimi nezleyi kapar orası ayrı bir konu. ASYA KRİZİ VE RUSYA KRİZİ’Nİ İYİ YÖNETTİ - Çin, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olarak, müthiş döviz tasarrufu sağlayan bir ülkeydi. Pek çok açıdan gıpta ile bakılırken, bugünkü ekonomik sorunlar nasıl başladı, nereden kaynaklandı?
- Biliyorsunuz ki yüksek büyüme performansı, her şeyden önce ekonomiler “büyüme çağında” iken oluyor. Belli bir düzeye eriştikten sonra, kökten değiştirici etkiler olmazsa büyümenin yavaşlaması, Batı Avrupa ülkelerinde kriz öncesi rakamlarda olduğu gibi normal. Çin, dev boyutlarda bir ülke. Bir sistem değişimi ile büyüme çağına girmişti. Yüksek emek verimliliği ve ucuz kitlesel üretimi bir sörf tahtası yaparak, yüksek büyümeyi yakaladı ve Asya krizi, Rusya krizi gibi bölgesel kriz dalgaları arasında o tahtayı iyi yönetti. Dünyaya tedricen açıldığı için, biz olumsuzlukları fazla görmedik. Ama tüm dünya standartlarını hiçe sayarak (çevre-çalışma), dev yatırımlar yaptı, insan haklarını ihlal etmekten çekinmedi. Ucuz emek çalıştırarak, malzeme, kalite standartları gözetmeden dünyada bir rekabet üstünlüğü yarattı. Asıl kırılganlığı, hala “piyasa Leninizmi” olarak niteleyebileceğimiz sisteminde, güdümlü ekonomiyi dünyaya açarken yaşadığı değişimden kaynaklanmaya başladı. DEV BİR TÜKETİM TOPLUMU YARATTILAR Biliyorsunuz Çin 1994’ten itibaren parasının dış değerini Amerikan Dolarına bağladı. Üstelik oldukça düşük değerlerden. Bunun nedeni bir taraftan ihracat piyasalarında zaten ucuz üretim ürünü olan mallarını daha ucuza pazarlayarak, bir rekabet gücü kazanmak, girdiği alanlarda rakiplerine göz açtırmamak, ama aynı zamanda yurtiçi tüketiminin yolunun ihraç mallarına uğramasına engel olmaktı. Ama Çin artık yeni bir dönüşümün pençesinde. Bu kaçınılmaz olarak geldi. Ülke içinde ortaya çıkan gelir dağılımı eşitsizliklerinin etkisi ile dönüşüm perçinlendi. Zengin Çinli ülkesini, sadece “ihracata dönük” ekonomi olmaktan çıkarıp, bir dev “tüketim toplumu” haline getirmeye başladı. Bu, Çinliyi Japon’dan ayıran bir özellik . Biz hep Çin’in artan petrol talebinin petrol piyasalarına yansıyan etkisini konuştuk. Biliyorsunuz bir ara petrol fiyatları hep Çin yüzünden artıyordu. Ama dünyaya Chery otomobilleri pazarlayan Çin, vatandaşlarının yani Çinli zenginlerin Audi, BMW, Porche, Mercedes, Lexus, Cadillac, Volvo kullanmayı tercih etmesini engelleyemedi. Hatırlayın bu tüketim açlığı ile İsveçli SAAB’ı da satın aldı, Çin şirketi yaptı çıkardı. Şimdi bizim beklenmedik gibi gördüğümüz seri Yuan devalüasyonlarını, biraz da bu yapısal dönüşümün etkisini ve hala kontrollü bir “piyasa Leninizmi” olan Çin ekonomisinde, otoritenin dizginleri çekme operasyonu olarak nitelemek gerekir. DÜNYAYI HAYRETE DÜŞÜREREK… Tabii Yuan devalüasyonlarında garip olan taraf, bugün hala, Çin’in 537 milyar dolar ticaret dengesi, 292 milyar dolar da cari işlem fazlası vermesine rağmen parasının değerini yükseltecekken düşürmesidir. Geçmişte ticaret ortakları tarafından Çin’e yapılan “paranı revalüe et” ihtarlarında da bu rakamların etkisini hatırlayalım. Belirttiğiniz gibi Gayrı Safi Yurt İçi Hasılasının yüzde 3’üne ulaşan bir cari işlemler fazlasına rağmen Yuanı devalüe ediyor. İhracata hala ivme vermek isterken, yurt içinde artan ithalat talebini frenlemeye çalışıyor. Açıkçası şimdi yine ama bu defa seri operasyonlarla, Çin’in dünyayı hayrete düşürerek parasını değersizleştirdiğini görüyoruz. Bir kez daha ve sistematik olarak ihracatı ucuz, ithalatı daha pahalı hale getirerek, “pahalı Dolar, ucuz Yuan” politikasını belirsiz bir süre sürdüreceği izlenimi veriyor. ABD KONUT KRİZİNDEN FARKLI - Çin piyasalarında, ABD’den başlayan konut kredisi balonu benzeri fazla şişmiş balonlar mı patlamaya başladı. Bunlar nelerdi ve bu hale gelmesine nasıl izin verildi?
- Yaklaşık bir ay kadar önce, Çin’de bir şeylerin iyi gitmediği belli olmaya başladı. Beklenmedik şekilde Çin piyasaları ve peşine taktığı bir dizi Asya piyasası çöküverdi. “Köpük söndü” dendi. Bir varlık enflasyonundan kuşkulanıldı. Aşırı spekülasyon varsa bu paraya da, kağıda da, gayrimenkule de var demektir. Zaten eğer, piyasaların rotası, üretimden çok tüketime hızla kaydırmaya başlamışsa bu da olabilir. Çin’in bir politika olarak altyapı yatırımlarını ve konut yatırımlarını arttırdığı bir gerçek. Ama ABD deki sub-prime gibi bir durumdan söz etmenin mümkün olduğunu gösteren bir işaret yok.
ÇİN’DE İSPANYA TİPİ BİR ÇÖKÜŞ BEKLENMEMELİ Ben Çin piyasalarında ve beraberinde Asya’nın başka piyasalarında görülen dalgalanmaları ve çöküşleri, konjonktürel veya arızi düşüp kalkmalar olarak düşünüyorum. Bugün yerlerde sürünen piyasalar, ertesi gün yine şaha kalkabilir. Sular, bulanıp bulanıp durulabilir. Eğer tüm olanlara rağmen, rakamlar doğru ise ve Çin, 2015’in ilk yarısının aşıldığı bir dönemde, yine yüzde 7 gibi istikrarlı bir büyüme sergilemeye devam ediyorsa, 2015 sonu beklentisi yüzde 6.9, 2016 beklentisi yüzde 6.7’lik bir ekonomik büyüme ise, sınai büyüme hala yüzde 6.0 ile bunu sağlayan en büyük ivme ise, Çin’de İspanya, Portekiz ve İrlanda tipi bir çöküş beklenmemeli derim. Ancak yüzde 2.3’den yüzde 1.5 oranına revize ettiği yıl sonu enflasyon beklentisi, durgunluk çarkına dikkat etmeleri gerektiğinin işareti. Ama yüzde 5.3 işsizlik oranı ise hala pek çok ülkenin gıpta ile baktığı bir rakam. Tabii rakamlar doğru ise. Ben de Çin’in yalancısıyım.
BORSA TECRÜBESİ FAZLA DEĞİL - Çin’in temel ekonomik göstergelerinde dikkat çekici bir bozulma, kötüye gidiş var mı?
- Hayır, enflasyon oranındaki yıl sonu tahminin yüzde 2.3’ten, yüzde 1.5’e düşüş hariç yok. Çin bu arada bir parasal genişleme uygulaması da uyguluyor. Bunu da yurtdışı talepten, yurtiçi talebe çevirmeye çalıştığı için yapıyor. Ama Çin borsasında ortaya çıkan çalkantı ve düşen hisse değerleri bir şeylerin göstergesi. Başka ülkelerde olduğundan farklı mı? Hayır. Ama biliyorsunuz Çin’de menkul değerler borsası ilk defa 1990 yılında Şangay ve Şenzen’de açılmıştı. 2001 yılında hem ticaret engelleri kaldırıldı, hem de halkın B tipi fonlarla işlem yapmasına izin verildi. 2003 yılında ise yabancıların A tipi hisselere yatırım yapabileceği öngörüldü. Yani demek istediğim Çin’in borsa deneyimi 20 yılı aşmayan sığ bir deneyim. Ama ülke ve bu ülkeye olan ilgi çok büyük olduğu ve Çin’in işleme giren çok sayıda hissesi olduğu için, Çin borsasına sığ demek imkanı yok. Dalgalanmaları önemsiz kabul etmeye onun için hiç imkan yok. Ayrıca ekonomik göstergelerle ilgili özeleştirilerin 2007’den itibaren yapıldığına da dikkat çekmek isterim. Ben 2007’de Başkan Wen Jiabao’nun yaptığı bir itirafı bir kenara not almışım. Ulusal Halk Kongresi’nin yıllık toplantısında, Çin ekonomik büyümesinin düzensiz, dengesiz, koordinasyondan uzak ve sürdürülemez olduğuna daha o tarihte dikkat çekmişti.
DEVALÜASYONLAR MALİYETLERİ ARTIRIR - Çin’de arka arkaya gelen devalüasyonlar, Çin ekonomisinde ne gibi sorunlar yaratır? Yüzde 7’lik büyüme hedefi gerçekleşebilir mi?
- İthal maliyetlerini arttırır. Ama zaten istediği bu. Bu, petrol ithal maliyetlerini de arttırır. Ama petrol fiyatları, zaten Çin’den bağımsız olarak düştüğü için, bu maliyet kalemi fazla etkili olmayabilir. Ancak seri Yuan devalüasyonları, yabancı yatırımcı açısından kur riski yaratma istidadındadır. Sermaye kaçışları kaçınılmaz hale gelebilir. Bu arada sürekli devalüasyonlar spekülasyonu da daha fazla tetikler. Şu anda enflasyon riski yaratacak koşular varmış gibi gözükmüyor. Ama unutmayalım Çin devalüasyonları aynı zamanda üretimde maliyet artışlarına neden olacak etken olarak bir miktar ekonomiyi durgunluk tuzağına düşürmekten koruyacak bir araç olarak da kullanıyor.
ÇİN’DE HUZURSUZLAR ARTABİLİR - Çin Hükümetinin bu büyük soruna doğru, hızlı ve sonuç alıcı biçimde müdahale edip krizi yönetebileceği izlenimi ediniyor musunuz?
- Çin ekonomisi bir AB veya ABD ekonomisi değil. Daha önce de ifade ettiğim gibi hala bir “piyasa Leninizmi” esprisi ile ve merkezi müdahale ile yönetiliyor. Ekonomi bürokrasisinin elinin çok serbest olduğunu düşünmüyorum. Siyasi irade hata yapabilir. Piyasalar çok dalgalanırsa, Çin otoriter müdahaleyi sürdürecektir. İşlemleri durdurabilir. Borsayı kapayabilir. Sermaye kontrollerini arttırır veya selektif denetim ve izinlere geçit verir. Ama beklentileri artık eskisinden çok yüksek olan halkından giderek artan isyan görür. Huzursuzlukları artan bir Çin görmeye hazır olalım. Umarım yeni yeni Tianenmenler yaşanmaz. Yine de Çin büyük şoklara alışık bir ülke. Çok kriz yaşayan yaşlı dünyanın, büyücek bir kopyası gibi.
FELAKET VE FIRSAT BİR ARADA - Çin’deki problemin çözülmesi ve ekonomik işleyişin yeniden rotaya girmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?
- Çin 1979’dan beri sürekli reform yapıyor. Tedricen dünyaya açmaya çalıştığı ekonomisi elbette yapısal sorunlar yaşıyor. Büyümeyi istikrarlı ve istikrarlaştırıcı götürmediklerini 2007’de en yüksek yerlerden duyurdular ve 2007 sonrasında hemen yaklaşık 600 milyar dolarlık altyapı ve sosyal refah projesini yürürlüğe soktular. Konut, kırsal altyapı, ulaştırma, sağlık, eğitim, çevre, sanayi, doğal afet zararı tazmin ve onarımı konuları yanı sıra, kamu yönetiminde ıslahat olarak, vergi indirimleri, transfer ve desteklerin azaltılması ve mali kurumların güçlendirilmesi işlerine girdiler. Ne kadar başardılar, ne başaramadılar? Bunları sormayın. Ama bence Çin kendi içinde “piyasa Leninizmi”nden “felaket kapitalizmi”ne bir evrim geçiriyor. Bunu da tedricen yapması sadre şifa değil tabii. Ama bilemeyiz. Unutmayın Çin hala enformasyon akışı açısından kapalı bir ülkedir. Ser verip, pek sır vermezler. Ama öz eleştiri yapar ve “felaketleri fırsat sayarlar”. (Weiji Kanji alfabesinde hem felaket, hem fırsatı temsil eden bir sembol). ESKİ MALİ KRİZE BENZEMİYOR - Çin’deki krizin hangi ölçüde büyüme olasılığı vardır. Bütün dünyayı saracak bir global krizin ateşlendiğini düşündürecek gelişmeler var mı?
- 24 Ağustos 2015’de, 1987’de dünya borsalarının yaşadığı “Kara Pazartesi”yi kıl payı ıskaladık, diye ifade edilen borsa dalgalanmaları bir panik satışıydı. Hisseler yüzde 8.5 oranında düştü. Ama bunun 2008 yılındakine benzer mali krize dönüşeceğine işaret eden bir şey yok. İş ki birileri ortalığı karıştırmasın. Şangay piyasasının peşine kapılıp tepetaklak düşen dünyanın başlıca piyasalarına gelince bu keyfiyet, en büyük şirketlerin küresel olmasından ve dolayısı ile bu şirketlerin hisselerinin alıma ve satıma hemen konu olmasından kaynaklanıyor. Bununla birlikte Yuan devalüasyonunun bir anda küresel olarak 5 trilyon dolarlık bir piyasa erimesine neden olduğu iddia ediliyor.
RUSYA DAHA FAZLA İSTİFADE EDECEK Tabii Yuan devalüasyonu, Çin’deki ekonomik sıkıntıların dışa vuran en açık göstergesi olarak yorumlanmaya müsait. Eğer Çin ekonomisi, ekonomik göstergeleri itibarı ile bize gösterildiğinden daha zayıf ise, herkesin, her ülkenin ve özellikle Çin ile daha fazla iş yapmak hevesinde gibi gözüken Birleşik Krallığın heveslerini yeniden gözden geçirmesine neden olacaktır. Çin ile sıkı fıkı olmayı dünyaya siyasi çalım atma vesilesi yapan Rusya bu dönemden de daha fazla istifade etmeye çalışacaktır.
DÜNYAYA YAYILMAZ - Bu dalga kötü yanları ile dünyaya yayılır mı? - Hayır. Dünya piyasaları 2016’ya daha ucuz koşullarda girmeye başlayabilir. Bunun genel etkisini ise yorumlamak başka bir konu. Petrol fiyatları zaten düşüyor. Emtia fiyatları da. Özellikle petrol ile ilgili olarak başlıca üreticilere ciddi terör saldırıları olmazsa, Çin etkisi ile düşmeye devam edecektir. Çin’e petrol ihraç eden ülkeler şimdi biraz alınlarını ovuşturuyor olmalı. Özellikle Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan, İran nükleer anlaşmasına daha fazla çomak sokmaya çalışacaklardır. Sanki şimdi yapmıyorlarmış gibi.
ABD’NİN TİCARET ÖNCELİKLERİ DEĞİŞİR - Bu kriz, Asya, Avrupa ve ABD açısından nasıl sorunlar yaratır?
- Ateş cürmü kadar yer yakar derler ya! Çin’in cürmü bir hayli büyük. Ama Çin’in 1. ve 2. sırada yer alan ticaret ortakları olan ABD ve AB için Çin aynı durumda değil. Tabii küreselleşmiş bir ekonomik ilişkiler sisteminde Çin’de olduğu gibi bir gelişmenin etkisi her yerde hissedilecektir. Çin dünyanın büyüme motoru olmada geri sıralara düşerse, bu ABD’ye de AB’ye de daha büyük sorumluluklar yükler. Bu ABD’nin FED kararı önceliklerini değiştirir mi? Hayır. ABD bunu kendi dinamiklerine göre belirleyecektir. Ama ticaret politikası öncelikleri değişecektir.
İTİBAR YİTİRMEK İYİ BİR ŞEY DEĞİLDİR Gerçekçi olalım Çin devalüasyonu, her şeye rağmen, geçmişteki bir çok başka örneğe karşı oldukça mütevazi bir oranda kalmıştır. Zorluğun süreceği izlenimi ile yaratılan bir belirsizliktir. Ama sürerse, bundan önce daha fazla Çin zarar görür. Birinci sınıf dünya ekonomisi olmaktan çıkar, ikinci sınıf bir ekonomi listesine girer. Zaten IMF’nin borç ve alacaklarını üzerinden hesapladığı, SDR (Özel Çekim hakları) sepetine alınmayan Yuan daha çok uzun bir süre bu hayalle yaşar. İtibar yitirmek iyi bir şey değildir.
Evet dünyada serbest dolaşıp daha fazla rekabet gücünün keyfini çatan Çin malları (teknoloji ürünleri de dahil), Yuan devalüasyonları ile daha rekabetçi hale gelmekte. Ama ABD ve AB kaçın kurası? Bunun yolunu bir miktar kısacak araçları seferber edebilir. Dara düşecek olan, tüketime Çin’den daha aç, ama Çin’den daha küçük, ticari denetim araçlarını iyi kullanamayan ülkeler olacaktır. Türkiye’yi de bunlar arasında saymak yanlış olmaz.
Ucuz Çin mallarının önüne tarifeli veya tarife dışı engel koymazlarsa, piyasalarda deflasyon riski, sıkı para politikasına geçmeye hazırlanan ABD ve İngiltere gibi ülkeleri durup düşündürebilir. Ama temel karar, yurtiçi veriler olacaktır. Dönemsel dalgalanmalar değil.
FED ÖNCE ABD EKONOMİSİNİ GÖZÖNÜNE ALIR - Dünyayı sıkıntıya sokacak, global büyümeyi küçültecek bir Çin Krizi patlamış iken FED’in faiz artırma kararını ileri bir tarihe ertelemesi olasılığı var mıdır?
- FED faiz kararını, kendi ekonomisi, yani Amerikan ekonomisi için verecektir. Dünyanın 1 numaralı ekonomisinin en büyük önceliği kendi ülkesinin refahı ve bekasıdır. Orada siyasi otorite FED’e müdahale edip, faiz indir, faiz kaldır demeyeceği için, FED de Çin diye, Rusya diye, Hindistan, Türkiye veya Endonezya diye kararını değiştirmez. Dolar her zaman, ABD’nin parası, ama başka ülkelerinin sorunu olmuştur. ABD, faiz inse de binse de birçok ülkeye göre yabancı yatırımın “güvenli cenneti” (safe heaven) olarak görüldüğü bir ülkedir. Bununla birlikte, FED kararları ve dolar değeri üzerine yapılan spekülasyona yön değiştirmek için gayret gösterdiklerine eminim. Onun için bir takvim vermiyorlar. Zenginin parası da züğürdün çenesini yormaya devam ediyor. ABD kendi işsizlik, büyüme, enflasyon ve tüketici güveni verilerine göre hareket edecektir. Ama bunların her biri için tek veri varsaymayın: Çeyreksel, yarıyıl, geçen çeyrek, gelecek çeyrek ve yıl sonu beklentisinin bir komposit indeksini düşünün lütfen.
FED KARARINI BİRAZ DAHA ÖTELER Mİ? Açıkçası kesin olmamakla birlikte, faiz arttırma işaretleri veren FED, elbette birçok yeni sanayileşen ülkeye olduğu gibi ve hatta daha çok Çin’e, ABD’ye sermaye kaçışı tehdidi oluşturuyordu. Şimdi ABD önce daha çok rekabet gücü kazanan Çin mallarına karşı alacağı önlemleri düşünmek zorunda. Ayrıca zaten Yuan devalüasyonu ile yükselen ve FED kararlarının, bırakın vukunu, şuyuu ile bile daha da yükselecek olan dolar değerinin, ABD'ye nelere neler yapabileceğini hesaplaması gerekiyor. Çin’in seri devalüasyonları FED kararını biraz daha öteler mi? Tekrar ifade edeyim emin değilim. Bu tamamen ABD enflasyon, istihdam ve perakende ticaret verilerine bağlı olacaktır.
TÜRKİYE, AZALACAK İHRACATI DÜŞÜNMELİ - Türkiye’nin ekonomisi, Çin’deki olumsuz gelişmelerden nasıl etkilenir? Döviz ve faizde oynama olur mu, ihracat-ithalat ve sonuçta büyümede sıkıntı, azalma yaşanır mı? - Türkiye’de piyasalar zaten nem kapmaya ve bir şeyleri bahane olarak kullanmaya hazır. Türk Lirası’nın dolar karşısında yitirdiği değer, Yuan’ın değer kaybının neredeyse 4 misli. Bu Türk ürünlerini, dünya piyasalarında, Çin ürünlerinden daha mı fazla rekabet üstünlüğüne sahip hale getiriyor? Hayır. Faiz oynamaları zaten güdümlü ve para otoritesinin eli siyasi irade ile bağlı. Bu vesayet sürerse, Çin ile veya Çinsiz karaborsa faizi ortaya çıkabilir. Zaten hala nasıl çıkmadı diye hayret ediyorum. Döviz hareketleri dediğim gibi zaten kerameti kendinden menkul durumda. İşin kötüsü biz petrol ve doğalgaz ucuzlamalarının bu yüzden keyfini pek çıkaramadık.
Şimdi önemli bir husus daha var. Çin’le olan ticaret hacmini sık sık böbürlenme vesilesi yapan, ama bunu yaparken, Çin’den yaptığı ithalatın, ihracatını nasıl misli ile aştığına dikkat etmeyen Türkiye, şimdi daha da ucuzlayan Çin ithalatının büyüsüne kapılmayıp, Çin’e karşı kısılacak olan ihracatının derdine düşmeli bence.
ÇİN KRİZDE DEĞİL - Çin krizinin ne kadar sürebileceğini tahmin ediyorsunuz?
- Bu sizce kriz mi? Yoksa bir dönemsel, konjonktürel hareket mi? Etki alanı geniş ama münferit bir ekonomik çöküş mü? Hayır, Çin krizde değil. Yeni bir dönüşümün eşiğinde. Ama olumsuz piyasa hareketlerinin yarattığı etkilerin süreğenliği, merkez üssündeki mali ve reel yapıları ne kadar etkilediğine, ne kadar etrafa yayıldığına ve sürenin uzunluğuna bağlı olarak kriz haline gelebilir. İşin henüz başı mı buz dağının tepesi mi çok emin değilim. Bunu biraz sermaye kaçışları gösterecek.
Ama yine de bunun 2007-2008 krizine benzer bir krize dönüşeceği konusunda işaretler fazla değil. Çin de önlem alacaktır. Dünya Merkez Bankaları da ortak ve işbirliği içinde hareket edeceklerdir. Tam bir krizin etkisi aşılırken bir başkasına kimse izin vermek istemeyecektir.
ORMAN YANGININA DÖNÜŞMEMELİ Tabii bir çalı yangını değil bu. Ama orman yangınına dönüşmemesine çalışılacaktır. Temelde üç endişe sürüyor ve bir süre daha sürecek: Bunlardan en önemlisi, Çin ekonomisinin sorunlarının gerçekten ne kadar derin olduğu ile ilgili. Diğerleri ise önce yeni sanayileşen ülkelerin domino etkili bir riske kapılıp kapılmayacağı hususu. Üçüncü endişe ise krizden elini yıkayıp uzun dönemli bir soluklanmaya hazırlanan zengin Batı ülkelerinin, Çin sendromunu göğüsleme yeteneğini ne kadar geri kazandığı ile ilgili.
Bu arada Çin’i zaten dışlamış olan ve tökezleyen Trans-Pasifik ortaklığı tasarımını, ABD bir süre daha dürbünün tersi ile görür. Spekülatörler hariç hiç bir ülkenin kur savaşlarından çıkarı olmaz. Yapacağı reformlara ve dünya para otoritelerinin, küresel siyasi aktörlerin ve emtia piyasalarının tepkilerine bağlı olarak ben Çin’deki gelişmelerin 2016 başından itibaren ayrışacağını düşünüyorum. Yine de en az 4 çeyrek bir zaman gerekiyor. Bu iş bir ekonomik ‘ceteris paribus’ (bütün diğer şeyler sabitken) biçiminde ele alınamıyor ki! Ama bu tür beklenmedik gelişmeler nedense hep Ağustos ayında patlak veriyor, adeta yaz sıcakları orman yangınlarını tetikliyor ve sonra gelişmelere bağlı olarak parabolik seyrini izliyor. Çin’deki yangının süresi pek çok etkene bağlı. Bunların başında Çin’in alacağı önlemler geliyor.
MEMNUNİYETİN KEYFİNİ İHTİYATLA SÜRMELİ - İş dünyası ve vatandaşların bu krizden olumsuz etkilenmemesi için ne gibi önlemler alması ve nasıl davranması gereklidir?
- Çin’de iş yapan ve oradan Türkiye’ye ve dünyaya ucuz üretim ile ihracat yapan kimi müteşebbislerimiz var. Onlar geçici memnuniyetlerinin keyfini ihtiyatla sürmeli. Birileri önlem alacaktır ihraç pazarlarında. Ama Türkiye pazarına daha fazla girme imkanlarını hoşnutlukla beklerken, dolar borçlarını yeniden gözden geçirsinler. Bu husus keyiflerini kaçırabilecek bir husustur. Ama tekrar söyleyeyim, Yuan’ın değer kaybı, TL’nin dolar karşısındaki değer kaybına oranla çok daha mütevazidir. Bunu da Türkiye’nin hal-i pür melalini göstermesi açısından vurgulamakta yarar görüyorum.
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|