SON DAKİKA
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı…
Prof. Dr. Ziya Akıncı
Türkiye Peru İş Konseyi Başkanı…
TÜGİAD Başkanı Rahmi Çuhacı
‘Deride fiyat odaklı koruma gerekli’Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri Şirketi Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel, “Fiyat odaklı hareket eden tüketicinin olduğu bir sektörde fiyat odaklı bir koruma önleminin olması çıkış kapısı haline geldi. Bu koruma uygulanırken teşvik ve desteklerin de sürmesi gerekiyor. “ dedi.GİRAY DUDA Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri Şirketi Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel, Türkiye’de birçok sanayi ve ticaret odasına danışmanlık hizmetleri veriyor, sektörel raporlar hazırlıyor. Uzman olduğu konulardan birisi de deri sektörü. Birkaç yıl süreyle İstanbul Deri ve Mamulleri İhracatçı Birliği (İDMİB) için deri raporları hazırlayan Gürlesel, bu yıl da İstanbul Sanayi Odası için Deri ve Deri Ürünleri İmalatı Sanayi Raporu’na imza attı. Gürlesel ile deri sektörünün bugünkü durumunu ve geleceğini ele aldık. - Sayın Gürlesel, Türkiye’de deri sektörünü en iyi bilen uzmanlardan birisi herhalde sizsiniz… - 4 -5 yıldır İDMİB ve İSO için deri ile ilgili rapor hazırlama fırsatı bulduk. Bu yoğun araştırmalar sonucunda öyle bir birikimimiz oldu.
DERİ, BİRİKİMİ YOĞUN BİR SEKTÖR - Önce deri sektörünün 2011 yılı ve öncesine gidelim, sonra da bugünkü konumunu ve sorunlarını ele alalım. Sektörün fotoğrafına baktığınızda neler görüyorsunuz? - Deri sektörü, şu anda kendi içinde hızlı dönüşüm gösteren bir sektör konumunda. Daha doğrusu dönüşüm ihtiyacıyla son yıllarda karşı karşıya kalan bir sektör konumunda. Türkiye’de deri sektörü hemen hemen değer zincirinin tüm halkalarına uzun yıllardır sahip olan, bu konuda önemli bir gelişmişliğe sahip olan bir sektör. Ve dünyada da bu konuda entegre değer zincirine sahip olan az sayıda ülkeden bir tanesi. Bu tarihinden gelen deri kültürünün desteklemiş olduğu ve onun yaratmış olduğu birikimin de önemli etkisi var. Burada hayvancılık kapasitesi, tabakhaneler, yarı işlenmiş ve işlenmiş deri, konfeksiyon, ayakkabı ve kürkte oluşmuş olan önemli bir kapasite var. 10 YILDIR YURTDIŞI REKABET VAR 1980’lerden sonra ölçeklerin büyüdüğü bir döneme giriyoruz. Tabakhanelerin şehir içlerinden şehir dışlarına OSB’lere çıktığı bir dönemi görüyoruz. Konfeksiyon ve ayakkabıcılar ise şehir içinde kendi doğal kümelenmelerinin olduğu bir yapıda devam ediyor. Bu değer zincirindeki değerlerin korunması süreci bugüne kadar gelmiş durumda. Tekstil gibi, hazır giyim gibi sektörlerde bu çok önemli. Burada yan sanayinin gelişmişliğini de belki katmak lazım. Bir tek kimyasallarda dışarıya bağımlı bir sektör görüyoruz. Bu halkanın içindeki dönüşümü ortaya çıkartan ise özellikle son 10 yıldır yaşanan yurtdışı rekabet.
İÇERİDE KALİTELİ DERİ BULAMIYOR - Sektörde dönüşüm ihtiyacı mı hissediliyor yoksa zaten dönüşmeye başladı mı? - Her ikisi de. Deri sektörü, son 10 yıldır dönüşüm ihtiyacı hissetmeye başladı. Buna bağlı olarak dönüşüm de başladı. Dönüşüm ihtiyacının yaratmış olduğu sancılar da, tabi var. Burada değer zincirinin kendi içinde dönüşüm ihtiyaçları biraz farklılaşıyor. Özellikle burada bir şeyi ilk başlangıç tarafından aldığınız zaman hayvan varlığı ve kalitesi, ham deri konusu Türkiye’nin son 10 yıldır tartıştığı ve deri sektörü açısından en sıkıntılı alan. Kaliteli deriyi bulamıyor. Kaliteli hayvan varlığı, deri varlığı, bunların kesimi, tabakhanelere ulaşması açısından Türkiye’de sıkıntılar yaşanıyor. Ucuz, kaliteli bir deri hammaddesine bizim sektörümüz şu anda istediği ölçüde ulaşamıyor. İçeriden sağlayamıyor. Bu önemli bir sıkıntı.
DIŞARIDAN İYİLEŞME ŞART Böyle olunca derici ithalat yapmak zorunda kalıyor. İthalat konusunda da iki tane sıkıntı ile karşı karşıya kalıyor. Birincisi yurtdışında ham deri fiyatları çok oynak. Zaman zaman çok farklı fiyatlar çıkıyor. Sezonlar itibariyle çok değişiyor. Bu da bizim sektörümüz açısından maliyetlerin kontrolünü veya fiyat rekabetini olumsuz etkiliyor. Kimi ülkeler, kimi zaman kendi ham deri kaynaklarının ihracatına sınırlamalar getiriyorlar. Böyle olunca istenildiği kadar kaliteli ham deriye ulaşmak zaman zaman mümkün olmuyor. Bizim kendi firmalarımız ham deriye ulaşmak için birbirleriyle rekabet etmek zorunda kalıyorlar. Bütün dünyayı dolaşıyorlar. Üretici ülkelerin olduğu ham deri olan ülkelere gidiyorlar. İstenilen fiyatlarda ham deri almaya çalışıyorlar. Bu her yıl başı, her sezon olan bir uygulama. Ama böyle ham derinin fiyatının belirsiz olduğu, hangi fiyattan alacağımızın belli olmadığı bir dönemde sizin bunları işleyerek yapacağınız ürünün fiyatını belirlemek, müşteriye fiyat vermek, her yıl çok zor oluyor. Sektörü dönüşüme iten bu alan, sektörün içinden daha çok, tarım ve hayvancılık politikaları çerçevesinde dışarından iyileşme gerektiren bir alan gibi.
HAYVANCILIK DESTEKLERİ ET VE SÜT İÇİN - Sonuçta bu durum aynen sürecek gibi gözüküyor. Tarım ve hayvancılık politikalarının düzelmesi için Hükümetin karar ve uygulamaları gerekir. - Burada iyi bir planlama yapılması gerekir. Son 10 yıla baktığımızda hayvancılık sektörüne ve hayvancılık yetiştirmesine önemli teşvikler ve destekler var. Burası daha çok et ve süt ve bunların ürünlerine odaklanmış durumda.
KESİMLER HATALI YAPILIYOR - Ham deri sağlanmasında görev sadece bakanlığın mı oluyor? Sektörün yapacağı bir şey yok mu? - Ankara ile sektör arasında hayvancılık alanında sadece sayı artışına odaklanan tartışmadan çıkmak gerekiyor. Bakanlığa tekrar tekrar bunu anlatmamız gerekiyor. Bu açıdan mezbahalar çok önemli. Küçükbaş hayvanların çok büyük bir bölümü halen Kurban Bayramı’nda kesiliyor. Bunları eskiden bir iki kurum toplardı. Şimdi o da çok farklı kurumlara dağıldı. Bir elden toplama olmayınca çok önemli bir hayvan varlığını, küçükbaş derisini de kaybediyoruz. Çok sayıda merdiven altı kesimlerle deriler telef oluyor. Kesimlerin yüzde 90’ının hatalı olduğu söyleniyor. Çünkü amaç orada derisinden yararlanmak değil, etinden yararlanmak. Kurban ve adak olarak gidiyor, orada çöpe atılıyor. Bizim konfeksiyonun kullandığı küçükbaş deri bizim için çok önemli. Çünkü küçükbaş ile ilgili çalışan bir İtalya var bir de biz varız. Biraz da İspanya var. Şimdi böyle olduğu zaman bunların da çok iyi denetlenmesi lazım.
OSB’LERE DESTEK VERİLMELİ - Deri üretimi büyük ölçüde OSB’lerde toplandı ama buralarda çalışmanın kuruluşlara getirdiği yükler, maliyetler de var. - Evet, tabakhanelerin OSB’lerde kümelenmiş olduğunu görüyoruz. Şirketler, 1980’lerden sonra şehir merkezindeki alanlardan çıkarılarak özel İhtisas OSB’lerine gönderildi. Önemli bir gelişme oldu. Orada da ister istemez 3 tane maliyet baskısıyla karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi artıma ile ilgili olarak masraflar. Türkiye’deki sanayi kuruluşları içinde mutlak olarak arıtma olmadan çalışamayacak yerler Deri OSB’lerdir. Burada çok yüksek arıtma maliyetleriyle karşı karşıyayız. Sektörün arıtma maliyetlerinin desteklenmesi konusunda talepleri oluyor. Kullanılan suyun, elektriğin desteklenmesi lazım.
SANAYİCİLERE TEŞVİK ŞART Burada öyle bir şey var ki, milyon dolarlık tesis yapıyorsunuz, ardından çevreye zarar vermeyecek su çıkartıyorsunuz, ardından bunun üzerine bir de çöp çevre vergisi de ödüyorsunuz. Böyle saçma şey olamaz. Devletin bunun üzerine sanayicilere teşvik vermesi lazım. Madem sen bunu temizliyorsun, üzerine destek vermesi gerekirken, üzerinden çevre vergisi alınıyor. Bu sistemin değişmesi gerekiyor. Çevre Bakanlığının kısmi teşvikleri var ama onlar da pratikte çalışmıyor. Arıtma maliyetlerini bu şekilde aşağıya çekiyor olmamız lazım. Dünyadaki örneklerine bakacak olursanız bu sistemleri kamu oluşturmuş ve kamu bunun bedelini ödüyor. Yerel yönetimler karşılıyor. Bizim de bir şekilde bu maliyetleri düşürmemiz lazım. Maliyetler bayağı yüksek. Enerji maliyeti, sektör açısından yüksek kalıyor. İş gücü maliyetleri de çok yüksek. Burası ihtisas alanı. Genellikle kayıtlı çalışanlarının da şehir merkezinde yaşadığı iş gücü. Ucuz iş gücü yok. Konfeksiyon ve hazır giyimdeki gibi çalıştırabilecek durumda değilsiniz. Çoğu da sendikalı.
YURTDIŞI REKABET KESKİN Deri bir yandan bu maliyetlerle karşı karşıya iken, bunları düşürecek ölçek büyüklüğüne de gidemiyor. Bunun da iki nedeni var. Birincisi OSB’lerin ivme sorunu var, büyüyemiyor. İkincisi yurt dışı rekabetle karşı karşıyayız. Konfeksiyon tarafı ham deri alıp getirip kendi işlemektense, yarı işlenmiş deriyi alıp kullanıyor. Bu onun için çok daha karlı hale geliyor. Bunun için Çin’den alıyorsunuz. Bu da önemli bir rekabet unsuru. Konfeksiyon ve ayakkabı ise işin nihai kısmı. Değer zincirinin 3-4’üncü ayağı. Konfeksiyon ve saraciye tarafı da iki tane dönüşümle karşı karşıya kalabilir. İklim koşulları bütün dünyada çok etkili. Yani giderek deriyi daha hafif, daha ince, daha az astarlı yapmak durumunda kalıyorsunuz. Dönüşüme iten önemli başlıklardan bir tanesi iklim değişikliği ve tüketicinin buna bağlı olarak değişen ihtiyaçları ve zevkleri. Bizim doğal pazarlarımız 80’ler ve 90’larda Rusya ve soğuk iklimdeki insanlardı. Bunları soğuktan korunmak için giyen pazarlardı. Şu anda orada ihtiyaç ve zevkler artık değişti. Şimdi amaç şıklık ve kısmen soğuğa karşı korunmak. İşin moda kısmı çok fazla ön plana çıkmaya başladı. Bu çok önemli hale geldi.
UZAKDOĞU MODA ANLAMINDA KULLANIYOR Buradaki dönüşümün önemi moda ve tasarım kısmında oluyor. Hem markalaşmamız var. Türk markaları kendisine yer alıyorlar. Hem de ihracatta da söylemiş olduğum alanlardaki iyileşmeleri yaparak satış yapmaya çalışıyorlar. Soğuk iklimin ihtiyaçları da talebi de azalınca sektör yeniden Avrupa’ya ve Uzakdoğu’ya yöneldi. Uzakdoğu çok fazla moda ihtiyacını karşılamak üzere kullanıyor. Onların Rusya’dan, soğuk ülkelerden farkı, Japonya, Güney Kore, Çin, Hong Kong gibi merkezler bu ürünleri çok ciddi şekilde moda anlamında kullanıyor. Sektör daha çok moda fuarlarını ve Pazar ziyaretlerini şimdi bu bölgelere yönlendirmiş durumda. Zor pazarlar ama zengin pazarlar.
DERİ PAZARI İÇ PİYASA BÜYÜMÜYOR - İç pazara değinmek istiyorum. İç pazarda kürk neredeyse yok denecek seviyede değil mi? - İç pazarda bizim kürk pazarımız çok küçük bir Pazar. Deri pazarı da çok fazla büyümeyen bir Pazar. Daha çok konfeksiyon giyim kendisini gösteriyor. Saraciye biraz daha gelişiyor fakat orada da ithalatla çok fazla ürün geliyor. Yurt içi pazarda son 10 yıla baktığımızda tüketiciler hemen hemen aynı seviyede. Konfeksiyon tarafı da yine iklim koşullarıyla beraber daha az gidiyor. Saraciye tarafı daha hızlı büyüyor. Özellikle bizim yeni yurtiçindeki konfeksiyon markalarımızın yanlarına aksesuar olarak deri ürünleri de katmış olduklarını görüyoruz. Çok fazla Türk markası, çantası kemeri, aksesuarı çok sayıda ürünü var. O anlamda saraciye çok hızlı. Tüketim tarafında da çok hızlı büyüyor. Bunların üretim tarafına da baktığımız zaman, ayakkabıda Türkiye’de 2000’li yılların başında yıllık 50-60 milyon çift ayakkabıdan başladık, bugün 150 milyon çifte gelmiş durumdayız. Ayakkabıda da çok farklı alanlar için çeşitler var. Eskiden ihtiyaçtı, şimdi spor, yürüyüş, yaz veya kış için farklı ayakkabılar var.
İTHAL KÜRK HEMEN HEMEN YOK Bu dört pazardan, kürke baktığımız zaman büyük oranda yurtiçinde karşılandığını görüyoruz. İthal kürk hemen hemen yok denilecek düzeyde. Konfeksiyona baktığımız zaman Türk markaları büyük ölçüde kendilerinin yarattığı ürünlerle karşılaşıyoruz. Onun dışındakiler ithalattır, daha ucuzdur. Türk konfeksiyon markalarının kendi mağazalarında sattıkları ürünlerde ithal ürünler çoktur. Çünkü içeride daha pahalıya mal oluyor. Saraciye ürünleri çok büyük ölçüde ithalatla gelmiş durumdaydı. Ayakkabı tarafında da koruma önlemleri öncesi yüzde 70’e çıkmıştı. Bütün bunların karşı karşıya olduğu rekabet baskısı nedeniyle devlet koruma önlemleri sürecine geldi.
UZAKDOĞU İTHALATI SIKINTI YARATTI - Geçen hafta ağırlıklı olarak saraciye ithalatına ek vergi geldi. Bu sektör galiba bu tür önlemler olmadan çok rahat gidemeyecek gibi görünüyor. Yıl içinde iki tane ciddi önlem alındı. Diğer alanlarda da koruma önlemlerine ihtiyaç var mı? - Deri sektörü özellikle Uzakdoğu’dan gelen ucuz ürün sebebiyle çok ciddi sıkıntı çekiyor. Onun için de üretim kapasitesinde önemli kayıplarla karşı karşıya kaldı. Bu ithal ürünlerle başa çıkmak mümkün olmuyor. İçeride tüketici bilinci çok fazla gelişmiş değil. Deri ve saraciyede derinin iyi tarif edilmesi gerekiyor. Suni deri ve gerçek deriyi tüketici çok iyi anlamıyor. Tüketici, fiyat odaklı hareket ediyor. Fiyat odaklı hareket eden tüketicinin olduğu bir sektörde fiyat odaklı bir koruma önleminin olması çıkış kapısı haline geldi. Bunlar sürdürülebilir değil. 3-4 sene bunu sürdüreceksek, sektörün ihtiyaçlarını karşılayıp koruma önlemlerini kaldırdığımızda rekabet edebilir hale getirmiş olmamız gerekiyor.
KÜÇÜKLER BÜYÜKLERLE BİRLEŞMELİ Bu koruma uygulanırken teşvik ve desteklerin de sürmesi gerekiyor. Burada daha çok mikro önlemler ve firmaların ölçek kazanması önemli. Bu koruma önlemleriyle 3-5 tane atölyeyi ayakta tutmaya kalkarsak koruma önlemlerinin hiçbir anlamı olmaz. Daha büyük ölçekli firmalar yaratmalı, böylece ölçek verimliliğinden yararlanarak koruma önlemi kalktığında rekabet edebilmeliyiz. Bizim sektörümüz, tabakhane ve konfeksiyon hariç hepsi küçük ölçekli. Bunları atölye boyutundan sanayi boyutuna çıkarmamız lazım. OSB’lerin olduğu yerde kümelenip küçükleri büyükleriyle birleştirmeye ölçek yaratmaya teşvik etmemiz lazım. Aksi takdirde herhangi bir verimlilik olmaz. Ama en azından bir nefes aldırır.
Ayakkabıda kapasite de artıyor. Rahatlama da oldu. Yan sanayici gelişiyor. İyi bir kümelenme modelini geliştirmemiz lazım. Ekonomi Bakanlığı’nın kümelenme destekleri projeleri kapsamına alıp 3-4 senede rekabet eder hale getirmemiz gerekiyor. Sanayi Bakanlığı’nın desteği var, bunlardan yararlanmak lazım. İhracat açısından da tekrar bir etki eder ve olumlu olur.
GİTMEDİĞİMİZ PAZARLARA YÖNELMELİYİZ - İhracat konusuna gelelim. Dünya ekonomisinde sürekli dalgalanmalar oluyor. Burada asıl pazar Rusya ve Ukrayna ama her ikisi de sorun yaşıyor. Çin kendi iç piyasasına dönüyor. Sektör çok ciddi sıkıntı içinde. Bu koşullarda ihracat stratejisi nasıl olmalı? - Dünyada sadece deri sektörü için değil tüm sektörler için dünya mal ticaretindeki büyüme çok yavaş gidiyor. İhracat yapma konusunda rekabet giderek artıyor. Bu önemli bir sıkıntı. Küresel krizin birkaç yıl sonra bize bıraktığı miras olarak gözüküyor. Deri sektöründe ise bizim pazarlarımızda yaşadığımız önemli sıkıntılar var. Biz şu anda çok geleneksel tüm ürünlerde ve yakın kolay pazarlarda kendimize yer açmış durumdayız. Sanıyorum daha büyük, yerleşik olmadığımız pazarlarda daha fazla yer aramamız gereken bir dönem. Biz ABD ve Kanada’da hemen hemen sınırlı şekilde varız. Bizim en son İstanbul Sanayi Odası için yaptığımız raporda belirttiğimiz gibi, ilk 20 büyük pazarın içinde biz 3-4 pazarda varız. İtalya yakın olduğu için fason çalışıyoruz ya da işlenmiş deri gönderiyoruz. Rusya’da, Ukrayna’da, Kazakistan, Dubai’de olabiliriz. Sanıyorum deri sektörü bunun bilincinde. MAĞAZALAŞMA YENİ DÖNEMİN BELİRLEYİCİSİ OLACAK Biraz edilgen bir durumdayız. Alıcılar nasıl hareket ederse ona göre hareket ediyoruz. Bizim biraz daha organize pazarlamaya dönük hareket etmemiz gerekiyor. Ekonomi Bakanlığı’nın yurt dışında Türk Ticaret Merkezleri kurulması için önemli bir adımı oldu. Bunlara çok ciddi destekler olacak. Bunlar çok önemli. Aktif pazarlama dediğimiz pazarlama yöntemi, deri sektörünün 12 ay yurtdışında görünebilirliğini sağlayacak bir sistem. Türk Ticaret Merkezi önemli bir aşama olacak. Bizim pasif alıcıların belirlediği sistemden aktif pazarlamaya dönmemiz gerekiyor. Asya Pasifik’te mesela Hong Kong merkez olabilir. Çin’de açmamız lazım. ABD’de mutlaka olmamız lazım. ABD’de daha moda ağırlıklı olması lazım. Rusya, Ukrayna tekrar geri dönecek. Burada mağazalaşma kaliteli ürün yeni dönemin belirleyicisi olacak gibi görünüyor. Bunlar iyi şeyler. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|