SON DAKİKA
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı…
Prof. Dr. Ziya Akıncı
Türkiye Peru İş Konseyi Başkanı…
TÜGİAD Başkanı Rahmi Çuhacı
Ekonomik anlamda İran’dan korkmamız gerekir- Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı Çuhacı, “Bizim sattığımız, satmaya çalıştığımız mallara ilişkin tüm sektörler aynı biçimde onlarda da var. Yok yok yani, öyle söyleyeyim. Onlar da ürettiklerini bizim sattığımız ülkelere satacaklar. Türkiye’ye çok büyük rakip olarak ortaya çıkacaklar. Bizim aslında ekonomik anlamda İran’dan korkmamız gerekiyor” dedi.GİRAY DUDA Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), yarı resmi statüdeki odaları saymazsak Türkiye’nin ekonomik alanda en etkili sivil toplum kuruluşlarından birisidir. Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde, dışa açık, liberal politikalara sahip çıkan genç kuşak işadamlarının girişimiyle kurulan TÜGİAD, yıllar boyunca güncel ekonomik gelişmelerin yakınında durup aktif çalışmalar yürüterek bugüne kadar aynı iddia ile ayakta kalmayı başardı. TÜGİAD Başkanı Rahmi Çuhacı ile derneğin hazırlayıp Hükümete sunduğu projeyi ve ekonomik gündemi konuştuk. - Sayın Çuhacı, TÜGİAD da artık Türkiye’nin kıdemli, tecrübeli sivil toplum örgütlerinden birisi oldu değil mi? - Evet. Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) 1986 yılında kuruldu. Bu yıl 30’uncu kuruluş yılını kutlayacağız. ÇEVREMİZ SORUNLU - Siz düzenli olarak Türkiye ve dünya ekonomisinin durumuyla ilgili araştırmalar yapıp bunları kamuoyu ile paylaşıyorsunuz. Global ekonomi ve ülkemiz ekonomisinin bugünkü durumu ile ilgili olarak neler söylersiniz? - Önce bizim ilişkilerimizden başlayalım. Türkiye öyle bir ülke ki, konumu ve jeopolitik durumundan dolayı her yere ihracat yapabilecek, malını satabilecek pozisyonda. Fakat, şu anda öyle bir duruma geldik ki… Gerek Rusya ile olan ilişkilerdeki tırmanış, Irak ve Suriye’deki sorunlu ilişkiler, Mısır’la yaşanan gerginlik ve bugünlerde ilişkimizin biraz daha düzelir gibi olduğu İsrail, neredeyse kaybedilmiş olan Libya… Ben TÜGİAD Başkanı ve aynı zamanda iş adamıyım. Nuh Çimento’nun yönetim kurulu üyesiyim ve kendime ait de bir şirketim var. Yurtdışına inşaat malzemeleri satıyorum. Biz bunları satarken şu anda büyük sıkıntılar çekiyoruz. Genel anlamda, inşaat sektörü olarak, demir, çimento, tuğla gibi maddeleri bu ülkelere satamıyoruz. Satsak bile çok az miktarda. Petrol ve emtia fiyatlarının düşüşü, Ruble’nin değer kaybı ve Çin’deki büyümenin gerilemesi herkesi etkiledi. Çin’deki büyüme 6.9 oranında, halbuki en az 7.5 olması gerekirdi. Bunlar, dünyadaki ticaretin de azaldığını bize gösteriyor. KİMİ KAPILAR KAPANDI Dünyadaki ticaretin, alışverişlerin azalmasının yanı sıra kimi ülkeler doğrudan Türkiye için sorun olmaya başladı. Türkiye normalde üretmeyi, sanayiyi, satmayı seven bir ülke. Çünkü bizim üç tarafımız denizlerle çevrili ve her tarafa mal satabilecek durumdayız. Fakat öyle bir hale geldik ki şu anda Rusya, Ukrayna’ya Türk bayraklı gemiler gidemiyor. Giderse bir sürü sıkıntı yaşanıyor. ‘Port State Control’ dediğimiz liman kontrolleri var. Zaten bizim bakanlığımız da Türk bayraklı gemileri ‘gitmeyin’ diye uyarıyor. Bunların hepsini derlediğimiz zaman, bir tarafta da bir İran faktörü var. İran faktörüne baktığımız zaman, bu ülke çok büyük bir kapı gibi gözüküyor ama aslında çok büyük bir kapı gibi değil. Bence bizim İran’dan korkmamız lazım. Benim kendi sektörümden örnek vereyim: Biz yaklaşık 100 milyon ton üretim yapıyoruz çimentoda. Bir o kadar da İran üretim yapıyor. Bu adamlar seneler senesi, bir yandan büyürken bir yandan da dışarıya mal satamadılar. Şu anda bütün kapılar açıldı. ENERJİ MALİYETLERİ ÇOK DÜŞÜK - Üretim dallarında da büyük benzerlikler var değil mi? - Elbette. Bizim sattığımız, satmaya çalıştığımız mallara ilişkin tüm sektörler aynı biçimde onlarda da var. Yok yok yani, öyle söyleyeyim. Onlar da ürettiklerini bizim sattığımız ülkelere satacaklar. Esasında bize çok büyük rakip olarak ortaya çıkacaklar. Biz belki İran’da alışveriş merkezleri ya da başka türlü inşaatlar yapacağız ama bizim üretim sektörlerimizin hemen hepsine İran büyük rakip durumda. Bazı insanlar, görmemezlikten geliyor veya görüp de çok dillendirmiyorlar. Ben bunu defalarca vurguladım. Hatta Ekonomi Bakanlığı’ndan bu konuda bizden görüş istediler. Ekonomi Bakanlığı’na bu konuyla ilgili görüş verdik. Dedik ki, siz bizim söylediklerimize katılmıyorsunuz ama bu işin aslı böyle. Bizim mal satabileceğimiz yerler zaten sınırlandı. Şimdi bu adamlar da piyasaya giriyorlar. Bizim işimiz daha da zor. Onların şöyle bir avantajı da var. Petrol çok ucuz. Biz ise dışarıya bağımlıyız. Enerji fiyatları bu kadar düşük olunca maliyetleri de düşük oluyor. İstihdam maliyeti de Türkiye’ye göre gerçekten ucuz. Türkiye belki 10-15 yıl önce istihdam açısından, işçilik maliyeti açısından ucuzdu ama artık çok fazla ucuz değil. Neredeyse Avrupa standartlarına yaklaşıyor. Sanayi kuruluşlarının istihdama verdiği para, maliyet kalemleri içinde oldukça yüksek yer tutuyor.
Peki biz buna karşı neler yapacağız. Bizim yapabileceğimiz çok da fazla bir şey yok. Çünkü biz doğalgazımızı, petrolümüzü yurt dışından alan bir ülkeyiz. Bu adamlar üretici. Bu adamlar bizi fiyat konusundan yenebilecek güçteler. Türkiye’yi büyük bir girdap bekliyor. İNŞAAT SEKTÖRÜNDE DE SIKINTI VAR - Bir de üretimle ilgili şöyle önemli bir sorun var. Türkiye’de alabildiğine hızlı giden inşaat furyasının çekiciliği, sanayicileri, neden sanayicilikte ısrar ettikleri gibi bir sorgulamaya itiyor. Biliyorsunuz, İTHİB’in Başkanı İsmail Gülle, birkaç ay önce Çorlu’daki yeni fabrikasını çalıştırmadığını, turistik bölgelerdeki konut projelerini yürüttüğünü söylemişti. Eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın bir hazırlığı vardı. İnşaat rantının vergilendirilmesi düşünülüyordu. Yeni hükümetin programına da bu proje konuldu. Ama henüz uygulamaya ilişkin bir şey yapılmadı. Sizin bu konuya bakışınız nedir? - Yeni Hükümetin programına da girdiğine göre buna ilişkin yapılabileceklerin devreye girmesi gerekiyor. Herhalde önümüzdeki aylarda açıklama yapılır. Öte yandan bu günlerde çok konut üreticisi açısından işler o kadar rahat değil. İnşaat sektöründeki harcama kalemlerinde hızlı artış oluyor ve üretilenleri satmak da o kadar kolay olmuyor. Esasında inşaat sektöründe de çok büyük bir sıkıntı var. Satamıyorlar, bir durgunluk yaşanıyor. Köpük inmeye başladı. Faizler de yükselince, 4-5 yıl vadeli ödemeler de olsa insanlar bu projelere girmeye korkar oldu. Bu durumda çıkış yolu olarak daha lüks konutlar yapmaya yöneldiler. Yurtdışından, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerden müşteri gelmesini beklemeye başladılar. Şu anda inşaatçılar yurt dışından gelenlere yapacakları satışlara bel bağlamış durumdalar. Yurt içinde köpük sönüyor. KOBİ’LERE DEVLET DESTEĞİ ŞART - Peki sanayiciyi daha iyi duruma çekmek için ne yapmamız gerekiyor. Siz geçenlerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ı ziyaret ettiniz. Sanayi, sanayici ve üretim konusunda neler konuştunuz? - Biz TÜGİAD olarak KOBİ’lere çok önem veriyoruz. KOBİ’lere devletin büyük oranda destek vermesi gerektiğine inancımız sonsuz. Büyük sanayici zaten sanayicilikte bir yere gelmiş. Türkiye’nin ilk birkaç yüz şirketi arasına girmiş. Bu sanayicilerin zaten paraya pula ihtiyacı yok. Onlar gemilerini rahatlıkla yürütüyor. Ama, esas alttan gelen yeni Koçların, yeni Sabancıların olabilmesi için bu insanlara finansal destek verilmesi gerekiyor. Bu girişimciler bu finans desteğini devletten alamadığı sürece biz bu kısır döngü içinde kalırız, yeni büyük sanayiciler çıkartamayız. Yani 3 -4 jenerasyon öncesinden kurulup bugüne büyüyerek gelmiş firmaların yanına da yeni ve genç firmaların katılması gerekiyor.
Bunlara ‘Akıllı çocuklar’ diyebiliriz. Ama aynı akıllılığı gösterecek gençlerimiz de var. Yeni otomobil de üretebilirler, enerji maliyetini düşürecek önemli bir çalışma da ortaya koyabilirler. Bunları çoğaltabiliriz. PARAYA ERİŞİM RAHATLASIN Devlet destekte bulunurken o kadar çok sıkboğaz ediyor ki. Sanayi Bakanı Sayın Işık’a, parayı erişimi biraz daha rahatlatın, dedik. İnsanlar bir proje yapıyor ama paraya erişinceye kadar ‘İllallah’ diyor. Çoğu kez de o paraya erişemiyor. O hibe veya desteği alması için çok uzun bir süre her türlü işi bırakması gerekiyor. Bu arada neredeyse işi çöküyor adamın. Türkiye’deki işadamları olarak söylüyorum, devlet bunları biraz daha rahatlatması ve KOBİ’lere daha çok destek vermesi lazım. KOBİ’leri, Türkiye’nin gelişebilecek, yeni sanayiler kurabilecek küçük parçacıkları olarak görmesi lazım. Tamam, her KOBİ büyüyecek, sanayi devi olacak diye bir şey yok ama bizim devletimizin bunu biraz daha fazla önemsemesi lazım. Şuna dikkat ettiniz mi bir tane dünya markamız yok. Adamlar bir otomobil, çanta, parfüm yapmışlar ve sonunda dünya markası olmuşlar. Benim Türk gençliğine inancım sonsuz. Eminim ki bizler de çok güzel yerlere geleceğiz diye düşünüyorum.
- Sizin gündeme getirdiğiniz bir Süper KOBİ tanımı var. Türkiye’deki süper KOBİ sayısı kaçtır. - 130 tane süper KOBİ var. Biz 3 bin 800 KOBİ ile anket yaptık ve bunların 130 tanesinden geri dönüş aldık. Onları değerlendirdik ve Süper KOBİ adını verdik. Bunlarla ilgili raporumuzu da Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza sunduk. O da, bu konuyla ben de biraz ilgileneceğim, sizlerle bu konuda daha iyi şeyler yapmak istiyorum, dedi. Toplantıda KOSGEB’in genel müdürü de vardı. O da konuyla ilgilendi ve bizden bilgiler aldı. Elbette ki sonuçta bu konuda icraat olmasını bekliyoruz. PROJELERE YATIRIM YAPILMALI - KOBİ’lerle ilgili devlet yardımlarının gerekliliğini vurguluyorsunuz. KOBİ’lerin büyüyüp yaşamasının tek yolu devlet yardımları yapılması mıdır? Yine onların güçlenip büyümesini sağlayacak başka yollar var mıdır? - Esasında belki de var. Projelere yatırım yapılması iyi bir çıkış yoludur. Örneğin Silikon Vadisi’nde sık sık birleşmeler, ortaklıklar görürsünüz. Bizim Türkiye’de böyle şeylere henüz rastlamıyoruz. Olacak inşallah bu da. Teknoparklarda yeni yeni şeyler olmaya başladı. Diyarbakır’daki bir kişinin projesine özel sektörden yatırım yapacak kimse çıkmaz. Çünkü o adamın projesini dinlemeden, karşılıklı konuşmadan kimse elindeki parayı koymak istemez. O adam da ne yapıyor, doğal olarak devlete gidiyor. Yurt dışında ise bu parayı bulmak o kadar zor değil. O adam kolayca finansa erişiyor ve ne bileyim Facebook’u ortaya çıkarıyor. Bunlar sürekli birbirini izliyor. Iphone’nun geçmişi ne kadardır? Yaklaşık 10 yıl içinde o zamanın en büyük şirketlerini silip süpürdü. Amerika’da bir KOBİ’nin destek almak için sadece bir defter hazırlaması gerekiyor. İçinde fizibilite raporu olan defteri bankaya sunuyor ve istediği parayı alıyor. Eğer kamudan alım güvencesi, garantisi gelirse bu KOBİ’ler için son derecede önemlidir. BÜYÜKELÇİLERİMİZ ARTIK YARDIMCI OLUYOR - Üniversite- sanayi işbirliği çok üzerinde durulan bir konu. Bu işbirliği neden bu kadar zayıf ve nasıl güçlenebilir. - Bizim sanayici patronlarımız yaptıkları işleri çok fazla paylaşmak istemiyorlar. Çünkü başkası da hemen aynısını yapmaya kalkıyor. Bizim sanayicilerimiz yaptıkları işle ilgili bilgi vermek istemiyor. İşin detaylarını başkalarına sunmuyorlar. - Ankara’da Türk Büyükelçilerle bir toplantı yapmışsınız. Yurt dışındaki temsilciliklerde, ticari ve ekonomik ataşelerin görevlerini hakkıyla yapıp yapmadıkları çok tartışılan bir konudur. Sayısız eleştiri geliyor. Bunları da konuştunuz mu? - Onları da konuştuk tabii ki. Eskiden büyükelçilik veya başkonsoloslukları bu konuda aradığınızda ‘işimiz var’ deyip kapatıyorlardı. Şimdi çok değişti. Telefon açınca firmaların adını soruyorlar ve onunla ilgili bilgileri toplayıp size geri dönüyorlar. Tabii bu hükümetin bunda büyük etkisi var. Daha öncesinde böyle bir şey yoktu. Eskiden böyle bir şey görmedim hiç. Bizim büyükelçilerle yaptığımız toplantıda Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş ve Dış Ticaret Müsteşarı da vardı. Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlayın, Türkiye’yi tanıtın, daha aktif olun denildi büyükelçilere. Bizim şu anda komşularımızla yaşamış olduğumuz sorunlar ihracat avantajımızı azaltıyor, bunu başka ülkelere yöneltmemiz için yardımcı olun, denildi. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|