SON DAKİKA
9 Ocak Çarşamba günü yapılacaktı
Hedef 1.000 sanayici
Mike Davey'den KOBİ'lere çağrı
Cansen Başaran Symes
Ekonomik iyileşme 2015’i bulurProf. Dr. Yazgan, “Avrupa’nın 4-5 yıldan önce bir büyüme rahatlığına ermesi mümkün değil. Bu süreç içerisinde de Avrupa’da bir çöküş görmeyeceğiz. Bizim için iyi senaryo, bu dönemi kendi standartlarımıza göre düşük sayılabilecek 3-4 gibi büyüme ile götürmektir. 2013’ü ve hatta 2014’ü böyle geçirmeye alışmamız gerekiyor. Bu bir felaket sayılmaz. 2015 Türkiye için daha iyi bir yıl olacak” dedi.GİRAY DUDA
Bilgi Üniversitesi’nin en büyük fakültesi olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ege Yazgan, Türkiye ve dünya ekonomisindeki gidişi ve gelecek öngörülerini anlattı. Prof. Dr. Yazgan, 3 bin öğrencisi bulunan başında olduğu kurumu anlatırken, “Öğrencilerimize modası geçmiş kavramları dayatmak yerine disiplinlerarası bir yaklaşımla çağa uygun, yetkin bir eğitim sunuyoruz” diyor.
Prof. Yazgan, 2012 yılı sonunda dünya ekonomisinin durumunun çok parlak olmadığını belirterek, Avrupa’daki olumsuzlukların bir iki yıl daha süreceğini ve Türkiye’yi de doğrudan etkilemeye devam edeceğini belirtiyor. Yazgan, ekonomi yönetiminin, enflasyon kaygısını bir yana bırakarak güncel tartışmalarda kullanılan deyimle frenden ayağın çekilmesi gerektiğini düşünüyor. Prof. Dr. Ege Yazgan’ın ‘Global Sanayici’ adına sorduğumuz sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
► ABD TAM OLARAK TOPARLANAMADI
- Global ekonomiyi incelerken genellikle ABD’den başlayıp Türkiye’ye doğru gelmeyi tercih ediyoruz. Yine öyle yapalım. ABD ekonomisini ele aldığımızda hocalarımızın bir kısmı iyi olduğunu, diğer bir kısmı da iyi olmadığını düşünüyor. Herkes farklı tarafından bakıyor. Örneğin ABD’nin borçlarının büyüklüğünün altından kalkılamayacak hale geldiğini belirterek olumsuz yaklaşan hocalarımız da var. Siz ABD ekonomisine baktığınızda bardağın dolu mu, boş mu tarafı dikkatinizi çekiyor.
- Bir kıyaslama yapılacak olursa, ABD ekonomisi dünyanın diğer bölgelerine, özellikle Avrupa’ya, yani gelişmiş bölgelere göre daha iyi duruyor. Amerikan ekonomisi 2008 krizinden tam olarak çıktı mı denilecek olursa, buna cevabımız ‘hayır’dır. Bunda çok fazla anlaşmazlık olduğunu zannetmiyorum. 2008’den
daha iyi bir yere daha ancak gelebildiler.
Amerikan ekonomisi için şu andaki en önemli konu, bizim Fiscal Cliff dediğimiz önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek olan vergi indirimleri. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim, vergi oranları artırılarak bütçe açığının kapatılması düşünülüyor. Bu yasal bir zorunluluk olarak gündeme geliyor. Bunun ekonomi üzerinde yaratacağı daraltıcı etkiden korkuluyor.
Amerikan ekonomisi son zamanlarda biraz kendisini toparlamaya başlamıştı. Hatta en son gelen veriler işsizlik oranlarında da belli bir düşüş kaydettiğini gösteriyordu. Ama tam olarak Amerikan ekonomisi için kendisini toparladı demek mümkün değil.
Zaten QE3 dediğimiz, üçüncü tur parasal genişlemenin başlatılmış olması, ekonominin kendisini kriz sürecinden kurtaramadığını gösteriyor. Biraz önce bahsetmiş olduğum vergilerin artırılarak bütçe açığının kapatılacak olması beklentileri ve önümüzdeki yıla ilişkin olarak ekonominin tekrar daralacağının beklentisi genişlemeye negatif bir etki yapacak ve gelecek yıl bu süreç tekrar toparlanamayacak gibi görünüyor. Bu nasıl halledilir? İşin içerisinde politika var. Amerikan başkanlık seçimlerini izleyeceğiz.
- Şu anda Obama yeniden seçilecek gibi görünüyor
- Öyle görünüyor ama tersi de olabilir. Burada tam olarak kesin bir şey söylemek mümkün değil.
► ABD, AVRUPA’DAN DİNAMİK
- Seçilirse ne olur?
- Seçilirse de biraz önce söylediğim fiscal cliff üzerinde o kadar çok tartışma var ki… Obama’nın Senato ile anlaşmaya gidip gidemeyeceği de belli değil. Bir soru işareti var. Dolayısıyla burada bir belirsizlik sözkonusu. Bu fiscal cliff’in üzerindeki belirsizliğin kaldırılması ve buradan gelecek olan vergi artışlarında ve bütçenin tekrar toparlanmaya başlamasının, yani ekonomide yaratacağı daraltıcı etkinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu olur mu olmaz mı, yapmak için ne kadar zorlanırlar bu belli değil. Amerikan ekonomisi ile ilgili önümüzdeki en büyük belirsizlik bu.
Yoksa aslında ekonominin dinamizmi açısından bakıldığı zaman Amerika, Avrupa’dan dinamik. Evet borçluluk oranlarına baktığınız zaman Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’dan çok daha borçlu ama Avrupa’nın sorunu bambaşka. Avrupa’nın sorununu halletmesi çok daha zor. Amerikan ekonomisi, önündeki biraz da politik belirsizliği aşabilirse iyi yol alır. Para politikasının artık yapabileceği pek bir şey kalmadı. En son QE3 ile başlayan süreçte yapabileceğinin maksimumunu yaptı. Biraz önce de fiscal cliff ile bahsetmiş olduğum esas maliye politikasının daraltıcı rol oynamasının önüne geçilmesi gerekiyor. Bu süreci takip edeceğiz, neler olduğunu hep beraber göreceğiz.
► MAKUL BÜYÜME SÜRECİNE GEÇİLECEK
- Obama kaybederse ne olacağı belli mi, görünen bir şey var mı?
- Romney bu konuda sanki biraz daha talep genişlemesini durdurucu politika uygulayacak gibi görünüyor. Yani ekonominin daralma ihtimali Romney’in seçilmesi halinde biraz daha fazla. Aslında bunu da bilmek mümkün değil. Görmemiz gerekiyor. Belirsizlik çok ve önceden bir şey söyleyemiyoruz. Ama piyasaya bakacak olursanız piyasa sanki Obama’nın yeniden seçileceğini düşünüyor. Biraz önce bahsetmiş olduğum bu bütçe ile ilgili problemin de bir şekilde aşılacağını düşünüyor. Ben de öyle olacağını zannediyorum. Önünde sonunda ABD ekonomisi bu problemi aşacak diye düşünüyorum. Çünkü aşamazsa zaten karşılaşacağı problemin boyutu mutlaka aşmasını gerektiriyor. Sanıyorum aşacaktır. Ama muhteşem bir büyüme beklemiyoruz tabii ki Amerikan ekonomisinde. Burada bahsetmiş olduğumuz Amerikan
ekonomisinin geçmiş yıllardaki performansına geri dönmesi değil. Yüzde 2’ler gibi makul bir düzeyde büyümesi, küçülmemesidir. Sıfırlara düşmemesidir. Bahsettiğimiz şey budur. Çok hızlı bir düzelmeden bahsetmek mümkün değil.
- Makul büyümeye şimdilik kimse itiraz etmez herhalde…
- Evet. Bu herkesin kabul ettiği bir şey zaten. Tekrar bir aşağıya iniş olacak mı? Soru bu aslında. Onun olacağını zannetmiyorum.
- Çok hızla aşağıya inmese de alçaktan seyir sürecek değil mi?
- Tabii burada bütçe ile ilgili gerekli karar alınamazsa ikinci dip olur, ekonomi çok fena daralır deniliyor ama ben buralara gelineceğini zannetmiyorum. Amerikan ekonomisinin bu büyüme performansını çok ileriye götüremeyeceğini ama buradan çok fazla geriye düşmeyeceğini zannediyorum.
► AB’DE KUZEY-GÜNEY DENGESİ BOZULDU
- Avrupa’ya geçelim. Avrupa deyince aslında Avrupa Birliği’ni konuşuyoruz. Yunanistan krizi patlak verdiğinden bu yana AB ülkeleri sorunlarını çözmeye çalışıyor, arka arkaya toplantılar yapıyor ama ne kadar ileriye gittikleri belli değil. Karar almaya çalışıyorlar ancak galiba alamıyorlar. Avrupa’dan sürekli olumsuz haberler geliyor. Sizce Avrupa’nın durumu nedir?
- Avrupa’nın işi Amerika’ya göre daha zor. Çünkü burada bir siyasi birlik var. Amerika’da ise bir karar mekanizması var. Ortak mali politika sözkonusu. FED bir karar alıyor ve para politikasını genişletiyor. Bunun arkasında bir mali otorite bulunuyor.
Avrupa’ya baktığınız zaman bir para birliği var ve tek bir para politikası olması gerekiyor. Para politikasının da Avrupa Merkez Bankası tarafından yönetilmesi gerekli. Buna karşılık tek bir tane mali otorite yok. En büyük problem buradan kaynaklanıyor. Baktığınız zaman, para birliği kurulduğundan beri, özellikle kuzey ülkelerinin güney ülkeleri ile arasında bir dengesizlik oluşmuş. Almanya ihracatını artırmış, cari işlemler fazlası vermeye başlamış. Buna karşılık İspanya, İtalya gibi güney ülkeleri de cari işlemler açığı vermeye başlamış. Bunlar aslında ortak para birimi altındalar. Normalde ortak bir para birimi altında olmasalar bunu düzenleyecek bir mekanizma var, o da kur mekanizması.
► İÇ DEVALÜASYON TARTIŞMASI
- Ortak para birimi olmasa hemen devalüasyona başvurabilirsin…
- Evet, devalüasyon yaparsın ve kuru düzeltirsin. Ortak para birimi altında olduğun için bunu düzeltemiyorsun. Bu yüzden bir iç devalüasyon (internal devaluation) denilen bir tartışma başladı. Ne demek bu? Kuzeydeki ülkelerde enflasyon olacak biraz, fiyatlar artacak. Güneydeki ülkelerde ise fiyatlar aşağıya düşecek, yani deflasyon olacak. Dengelemeyi bu şekilde gerçekleştirmek zorundasınız.
Almanya, siz almanız gereken istikrar tedbirlerini alın, diyor. Bu da güneyde deflasyon anlamına geliyor. İstikrar tedbirlerinin en tehlikeli tarafı şudur. İstikrar tedbirlerini yaparsınız ama bu arada gelir de o kadar küçülür ki siz düşürmeniz gereken borçluluk oranını düşüremez hale gelirsiniz. Tarihte örnekleri var, Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere’ye baktığınız zaman bu durumu gözlüyorsunuz. Devlet fazla vererek istikrar tedbiri uygulamaya başlıyor. Ama borçluluk oranı tersine yükseliyor. Çünkü gelir o kadar küçülüyor ki borçların oranını küçültemiyorsunuz. Sonuçta bir şey değişmiyor.
► ALMANYA GÜNEYİ ZORLUYOR
Almanya güneyi bu tarafa doğru zorluyor. Çünkü kendisi enflasyonist bir politika uygulamak istemiyor. Onun da enflasyona karşı geçmişten gelen ciddi bir toplumsal travması var. Son zamanlarda bu manzara altında iş öyle bir noktaya gelmişti ki, para birliği dağılacak gibi oldu. Para
birliği dağılırsa Avrupa Birliği’nin de siyasi yapı olarak ne olacağı çok belirsiz. Muhtemelen o da dağılma sürecine doğru gidecek.
İşte bu aşamaya gelince Avrupa Merkez Bankası müdahalede bulundu. Piyasaya güven aşıladı. Sözlü bir müdahale yaptı. Ben bunu koruyacağım, dedi. Tabii bunu yaparken elbette Almanya içinden belli bir destek alarak yaptı. Bu destek Almanya’nın tamamından gelmedi. Merkel belli ölçüde destek verdi. Bazı Alman siyasi otoriteler Avrupa Birliği’nin sürmesinin yolu bu olduğu için destek verdiler. Almanya Merkez Bankası Bundesbank ise bunu desteklemedi. Hala da desteklemiyor. Ama eninde sonunda Avrupa Merkez Bankası bu hamleyi yaptı.
Avrupa’da olan durum böyle. Avrupa siyasi olarak tek bir yöne gidemiyor. Bu eksen etrafında bazen oraya bazen buraya doğru gidiyor. Doğal olarak da bunların piyasada yarattığı oynaklığı gözlemliyoruz.
► İSTİKRARI SAĞLAYACAK KURUMLAR EKSİK
Peki Avrupa bunu aşabilir mi? Bir mali istikrar, ortak politikaya gidebilir mi? En önemli soru da bu zaten. Ben bunu yapacağını düşünüyorum. Ama zaman içinde ve yavaş yavaş yapabilir. Çünkü Avrupa bunun kurumlarını kurmak zorunda. Bu yönde de bazı adımlar atıyor. Avrupa İstikrar Fonu ile Avrupa Merkez Bankası’nın bazı hamlelerini uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Başka kurumsal nitelikler var. Ama bunlar uzun zaman alacak şeyler. Avrupa bunu yapacak ama bir süreç olacak.
► ÇÖKÜŞ OLASILIĞI AZALDI
- Para birliği için tehlikeli bir durum var mı?
- Avrupa para birliğinin dağılacağını zannetmiyorum. En azından piyasa da zannetmiyor. Bunu gördük. Avrupa Merkez Bankası’nın son hamlesi çok önemli bir sinyal. Bir kararlılık gösterisi oldu. Çünkü bunu yaparken Almanya’nın belli bir kesiminin desteğini alarak yaptılar. Demek ki bir siyasi kararlılık var. Ama bu, şu değil. Bu yolda ilerlerken sorun çıkmayacak. Elbette sorunlar çıkacak.
IMF Başkanı Christine Lagarde, Tokyo’da bu istikrar tedbirlerinin büyüme üzerindeki kötü etkilerden söz etti. Almanya’dan ona karşı bir cevap geldi. Bu tartışma hala sürüyor ve bitecek gibi de değil. Bu tartışmada en azından belli bir hamle yapılmış oldu. Peki bu süreç ne kadar zaman alacak? Kaç yıl sürecek? Bunu hep beraber göreceğiz ama 4-5 yıldan önce Avrupa’nın bir büyüme rahatlığına ermesi mümkün değil. Bu süreç içerisinde de Avrupa’da bir çöküş görmeyeceğiz onu anlıyoruz. Çöküş ihtimali büyük ölçüde azaldı.
► YUNANİSTAN ÖNEMSİZ ASIL TEHLİKE İSPANYA
- Yunanistan tartışmaları biraz azaldı ama İtalya ve İspanya’da sorunlar çözülmedi. Bu problemli ülkelerin durumu ne olur?
- Buradaki esas sorun İspanya. Yunanistan çok küçük bir ülke. Aslında başında Yunanistan’a belli bir çıkış planı hazırlamış olsalardı iş buraya gelmezdi. Şu anda Yunanistan’ı kurtarmanın maliyeti de o kadar yüksek değil. İspanya’nın durumunu düzeltmek gerekiyor.
Öte yandan İspanya ve Yunanistan birlikten çıksın, demek zor. Zaten hukuki olarak, kendileri istemediği sürece onları kovmak mümkün değil. Ama hiçbir destek vermediğiniz zaman piyasa zaten onları iflasa doğru sürüklediği anda kendileri mecburen çıkma kararı vermek zorunda kalabilirler. Bu da birliğin sonu demektir. Biraz önce söylediğim gibi, Avrupa Merkez Bankası’nın yaptığı hamleye Almanya’nın belli ölçüde desteği bu ihtimali azalttı. Bir ülke iflası olmayacak. Belki Yunanistan
ileride anlaşmalı biçimde çıkabilir. Bu da birliğe zarar vermeyecek biçimde ayarlanabilir. Onun nasıl yapılacağı çok önemli. Buna karşılık İspanya’nın çıkması, bu birliğin şu veya bu biçimde dağılacağının sinyalini verir. Dolayısıyla ben ikisinin de gideceğini zannetmiyorum. Eğer ikisi de giderse Avrupa Para Birliği ve Avrupa Birliği dağılır. Eğer Yunanistan, İspanya kendi para birimine geçerse Almanya da geçer. Bunun yaratacağı ekonomik çalkantı ortamında bazı ülkeler sermaye hareketlerini kısıtlamak zorunda kalabilirler.
► İSPANYA SERMAYE ÇIKIŞINI ENGELLEMELİ
Yunanistan’da aniden para biriminin değiştiğini düşünelim. Ne olur? Herkes dışarıya doğru kaçar. Özellikle Almanya’ya. Bunu başarılı biçimde yapabilmek için İspanya ve Yunanistan’ın kendi ülkelerinden çıkacak sermayeyi engellemeleri gerekiyor. Düşünün biz Avrupa para birliğinde değiliz ama biz sermaye çıkışını engellemiyoruz. Siz birlik içindeki ülkelerde sermaye kontrolü uyguladığınızda nasıl bir siyasi birlikten bahsedebilirsiniz ki? Demek istediğim, iş buralara gittiği zaman zaten dağılmanın ilk adımları atılmış olur. Piyasa da onları zaten oraya doğru zorlar. Oraya gelinmemesi gerekiyor.
Tabii ekonomi politika yapıcıları, Avrupa Merkez Bankası yöneticileri oraya gelinmemesi gerektiğinin farkındalar. Bu noktada İspanya’yı destekleyelim ama İspanya da onların öngördüğü istikrar tedbirlerini uygulamaz ya da bu istikrar tedbirleri çok maliyetli hale geldiği anda ne olacak. Biraz zamana oynayacak, biraz yapacak, biraz destek alacak. Bunun sonucunda da uzunca bir zamanda biz büyümede yükselme göremeyeceğiz. Ama bir çöküş de görmeyeceğiz.
► KÜÇÜLME ÇOK ORANSIZ OLMAYA BAŞLADI
- Türkiye’de gaza basma, frene basma tartışmaları var. İyi sürücüler gaza mı basmalı, frene mi basmalıdır?
- Elbette zamanında gaza, zamanında frene basılmalıdır. Ama şu anda doğru hareket nedir? Şu anda ekonomi yönetimiyle birlikte Merkez Bankası frene basıyor. 2010 yılının sonunda, cari açığın büyümesi nedeniyle fazla genişlediğimizi, ekonominin kontrollü biçimde yavaşlaması gerektiğini görerek bir yumuşak iniş formülasyonu ile bu yavaşlamanın doğru bir çerçeveye oturtulduğunu düşünüyorum. Buradaki soru şu: Fazla mı frene bastık? Yani çok mu yavaşladık? Şu an itibariyle, izlenen politikanın doğru olduğunu düşünmekle birlikte fazla frene bastığımızı, hem para politikasıyla, gerekirse Maliye politikasıyla birlikte bu genişlemeyi desteklemek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü küçülme çok oransız olmaya başladı. Bundan neyi kastediyorum? 2010 ya da 2011 yılında baktığınız zaman cari açığın problem olduğunu söylüyorduk. Burada büyümeye dış talebin etkisi yoktu, negatifti. Ama iç taleple büyüyordu. Yani dışarıdan içeriye finansman geliyor ve bu içeride iç talep patlaması ile birlikte büyümeyi sürüklüyordu. Bir oransızlık vardı.
► İÇ TALEP ÇOK DÜŞTÜ
Bu oransızlık şimdi tam tersine döndü. Bu sefer de büyümeye dış talebin yapmış olduğu katkı pozitife geçti ama iç talebin yaptığı katkı da çok fazla düştü. Neredeyse yok denecek kadar az. Tersine döndük. Aslında her ikisinin birlikte hareket ediyor olması lazım. Ben burada para politikasının biraz genişletilmesi gerektiğini, bunun zamanının geldiğini düşünüyorum. Merkez Bankası burada çok ince bir çizgide ayar yapmak zorunda. Elbette bir taraftan enflasyonu düşünüyor. Doğal olarak para politikasını biraz daha gevşetirse o zaman bunun kuru biraz daha yukarıya çekeceğini ve dolayısıyla da enflasyonun biraz daha yukarıya çıkacağını düşünüyor.
Ben iç talebin bu kadar yavaşlamış olduğu bir noktada enflasyonun artık bu kadar dikkate alınmaması
gerektiğini düşünüyorum. En son yapılan zamların eklediği katkıya rağmen enflasyonda düşüş aşamasına geçildi. Ben mesela o zamların da yapılmasının doğru olmadığı düşüncesindeyim. Neden yapıldı? Bütçedeki, maliye politikasını sıkılaştırmak amacıyla. Şimdi ben iç talebin bu kadar düşmüş olduğu bir durumda maliye politikasının bu kadar sıkılaştırılmasının gereği olmadığını zannediyorum.
Öncelikli olarak para politikasıyla, onu biraz gevşeterek, enflasyonun da son zamanlarda düşüş eğilimine girmesiyle birlikte biraz da kurun yukarıya gitmesine fırsat vererek dış talebin ve bunun yanında iç talebin hareketlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
► SURİYE EKONOMİYİ SIKINTIYA SOKAR
- Elbette petrol fiyatlarının sürekli yükselmesiyle ortaya çıkan büyük maliyet de bazı önlemlerin alınmasını gerekli kılıyor. Bir de süregiden terör ve Suriye problemleri var. Bunlar da ekonomi için sorunlar yaratacak değil mi?
- Suriye ile ilgili olarak şunu söyleyeyim. Savaş ekonomiyi güçlendirir diye bir boş söylenti vardır ama böyle bir şey yoktur. Savaş demek bütçe açığı demektir. Sizin harcama yapmanız, ülkenizden paranın çıkıyor olması demektir. Savaş yapılan yer güvenilir değildir ve dışarıdan yatırım gitmesi beklenemez. Paranızı orada değerlendirmek istemezsiniz. Dolayısıyla bunun ekonomi üstünde olumlu bir etki yaratacağını söylemek mümkün değil. Bu büyük bir risk ve umarım savaşa girmeyiz.
Savaşa kimsenin girmek istediğini de zannetmiyorum. Savaş ancak mecburiyet durumunda olabilir. Burada hükümetin bir dış politika değerlendirmesi var.
- Suriye olayında hükümetin tavrı ekonomik açıdan sorun yaratır mı?
- Tabii. İş savaş boyutuna gelirse büyük olumsuzluklar yaşanır. Ama bir şeye de dikkat çekmek istiyorum. Bütün bunlar olurken ekonomideki göstergelere bakın, en çok ne beklersiniz böyle durumlarda eski tecrübelerinize bakarak? Kurlar çok az hareket etti. Yani ekonominin kırılganlığının geçmişe göre azalmış olduğunu gördük. Eskiden buna göre çok daha küçük olaylarda krizler çıkabiliyordu. Ama dedikleriniz doğru. Savaş riskini artırdığınız zaman bunun ekonomik açıdan sorunlar yaratması doğal. Buna bağlı olarak frene biraz daha basıyoruz demek de bilmiyorum ne kadar doğru?
► FRENDEN BİRAZ AYAĞIMIZI ÇEKMELİYİZ
Ekonomi yönetiminin bütçe konusundaki performansı uzun zamandan beri çok iyiydi. Ancak sıkı bütçe politikasına son verilmeli. Harcamalarda bir değişiklik yapmadığınız zaman, zaten ekonomi daralırken sizin bütçeniz açık vermeye başlar. Çünkü gelire oranı düşer. Harcamalarınız aynı kalır ama siz vergi toplayamazsınız, gelir düşer. Çünkü ekonominin büyüme hızı düşmektedir. Şu andaki durum da bu zaten. Bunu gördüğünüz anda, ben bütçeyi toparlamalıyım deyip harcamalarınıza ya da gelirlerinize bu zamlar yoluyla yüklendiğiniz zaman durumu daha da zorlaştırırsınız. Küçülmeyi daha da ileriye götürmüş olursunuz. Kısa dönemli olarak bu kadar üzerinde durmamak gerekiyor. Maliye politikası o dönemde otomatik olarak düzenliyor kendi içerisinde. Ekonomi daralınca ne olması lazım? Biraz daha iç talebin artması gerekiyor. Bana kalırsa şu anda frenden biraz ayağımızı çekmemiz lazım.
► ENFLASYON TEHLİKESİ BİRAZ GÖZARDI EDİLEBİLİR
- Avrupa Birliği’nin durumu ortada iken yeni pazarlar arayışında başarılı sonuçlar alınabilindi mi?
- Bu konuda belli ölçüde başarılı olundu. İhracat arttı ve artarken AB’nin ihracat içindeki payı düştü. Bu zor bir şey. Demek ki başka yerlere yöneldik ve ihracat arttı. Dünya ekonomisinin bu ortamında ihracatı artırmak gerçekten zor bir şey. Belli bir ölçüde başarıldı. Çin’in mesela büyüme hızı düştü. AB aynı şekilde. Dış talep bu kadar düşük iken bence bunun üzerine daha fazla gidemeyiz. Dışarıya ihracat yapmak zor ve alternatif pazarlara yönelmek gerekiyor. Bu da belli ölçüde başarılmış iken biraz önce para politikasını
gevşetmemiz lazım derken ihracatçıya biraz fiyat avantajı, rekabet avantajı sağlayarak kurun biraz daha değer kazanmasının olumlu etki yapacağını düşünüyorum. Merkez Bankası bunu niye yapmıyor, tabii ki enflasyon yükselir diye korkuyor. Ama ben enflasyon tehlikesinin biraz gözardı edilebileceğini düşünüyorum.
► GİRDAPTAN ÇIKMANIN ŞARTI
Böyle baktığınız zaman ben ABD için de, AB için de aslında bu tür genişleyici politikayı savunan taraftayım. Amerikan ekonomisi, maliye politikası ile genişleyici politikayı sürdürmesi gerekiyor. Evet enflasyonist risk vardır. Ama enflasyonist risk burada kaçınılmaz olarak olması gereken bir şeydir. Ben enflasyonu gördüğümüz zaman büyümeyi de göreceğimizi düşünüyorum. Başka çareniz yok. Bu kadar büyük bir borç kriziyle karşı karşıya kaldığınız zaman bunu bir miktar enflasyon ile çözmek dışında başka şansınız kalmıyor. Bu da şu demek. Enflasyon yarattığınız zaman borçlulara bir avantaj sağlamış oluyorsunuz. Şu anda zaten problem de o aslında. Çok yüksek borçlu olan bir kesim var onlar harcayamıyorlar ve istikrar tedbirleri uygulamaları gerekiyor. Ama alacaklı olanlar da harcayamıyor çünkü borçluların borçlarını ödeyemeyeceği tehlikesi olduğu için. Böylece ekonomi bir talep yetersizliğinden dolayı küçülüyor. Bunu aşmanın bir yolu işte enflasyon. Enflasyon yarattığınız zaman borçların reel değerini düşürüp onları biraz rahatlatmış olacaksınız. Alacaklılar da biraz kaybedecekler. Sonuçta sizin bir düzenleme yapmanız gerekiyor. Ekonominin yeniden bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. O yüzden hem Amerika hem de Avrupa için bu biraz enflasyonun olmasından yanayım. Daha sonra bu enflasyon ile mücadele edilmesi gerekecek ama bu girdaptan çıkılması için bu gerekli.
Türkiye tam bu çerçevede değerlendirilebilecek bir ülke değil ama Türkiye için de bu kadar enflasyon tehlikesine vurgu yapmak bence esas tehlikeyi gözden kaçırıyor.
İçeride bizim üzerinde durmamız gereken bu ekonomik yavaşlamadır.
► 2013 ŞAHANE BİR YIL OLMAYACAK AMA FELAKET YILI DA OLMAYACAK
- Alınan kararlar ve izlenen yol göz önüne alındığında iş dünyasının 2012 sonu ve 2013 yılında nasıl davranması doğru olur? Ne yapmalılar ve neden kaçınmalılar?
- 2013’te büyük bir dış şok riski olmayacak gibi görünüyor. Avrupa’dan bir çöküş senaryosu beklemiyorum. Amerikan ekonomisinde risk var tabii. İki tane dış şok riskimiz var. Ben temelde bu risklerin çok yüksek olduğunu zannetmiyorum. Yani dış dünyadan böyle negatif bir şok beklemiyorum. Fakat dışarıdan pozitif bir gelişme de beklemememiz gerekiyor. Bugün dışarıdaki talep yetersizliği devam edecek. Biz bu talep yetersizliği ile elimizdeki silahlarla mücadele etmeye çalışıyoruz.
Ben 2013’te, ekonomi yönetiminin belli bir ölçüde içerideki talebi de biraz genişletici önlemlere doğru yöneleceğini düşünüyorum. Çok da pompalamayacak. 2010 ve 2011’deki politikalara da dönülmeyecek. Yüzde 4 gibi bir hedefleri var. Bunu tutturmak için para politikasını da sonunda gevşeteceklerdir. 2013 yılı şahane bir yıl olmayacak ama felaket yılı da olmayacak. Yüzde 4 oranı tutturulabilir mi bu biraz politikanın gidişatına bağlı olacak. Tutmayacak bir hedef değil. Herkesi de memnun etmez. Bu dönemi de böyle geçirmemiz gerek.
- Uzun sürecek
bir dönem mi bu?
- Avrupa ile paralel olabilir. Avrupa ve dünya ekonomisinde iyileşme görmediğimiz sürece bizim oradan tamamen kopuk, kendi başımıza uçup gitmemiz mümkün değil. Bunun hayal olduğunu düşünüyorum. Bizim için iyi senaryo, bu dönemi kendi standartlarımıza göre düşük sayılabilecek 3-4 gibi büyüme ile götürmemizdir. 2013’ü ve hatta 2014’ü böyle geçirmeye alışmamız gerekiyor. Bu bir felaket sayılmaz. Ben 2015 yılının Türkiye için daha iyi bir yıl olacağını düşünüyorum. Belki de 2014’ün sonunda. Bu ortamda, bu koşullarda bu büyüme oranları bence kabul edilebilir oranlar. ■
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|
|