SON DAKİKA
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim…
Demiryollarında tekel kalkıyor isteyen yük…
İş garantili ÇOSB Anadolu Teknik…
Trakya’nın en büyük konferans salonu…
TL'yi değerli kılan ABD'nin izlediği para politikalarıdırBoğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saltoğlu:"TL’nin değerli olduğu doğru ama diğer gelişmekte olan ülke para birimleri de aynı dönemde ciddi değer kazandı. Bu sonucun Merkez Bankası’ndan çok ABD’nin izlediği para politikasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bedava dolarlar getiri ararken keşfettiği piyasalardan biri de bizim finans piyasası" dedi.
HÜSEYİN ÇOLAK
Türkiye’de risk yönetimi konusunda uzman isim olan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, ‘Global Sanayici’ye konuştu. Türkiye’deki ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri değerlendiren Saltoğlu, krizin Euro’nun tek kur olarak varlığını sorgulatmaya başladığını belirterek Euro’nun geleceğinin Almanya’nın tutumuna bağlı olduğunu söyledi. Saltoğlu, ‘Global Sanayici’nin gündeme ilişkin soruları şöyle yanıtladı: ■ OVP PİYASALARA VİZYON GETİRDİ -IMF ile yeni bir anlaşma yapmayan hükümet ‘Mali Kural’ı da ‘Kendi içimizde bir IMF yaratmayalım’ diyerek ötelemişti. DPT Orta Vadeli Programı açıkladı. 2010-2013 yıllarını kapsayan programda açıklanan büyüme, enflasyon, ihracat hedeflerine ulaşılabilinir mi? 2011 genel seçimi sapma yaratır mı? - IMF anlaşması konusunda yönetim haklı çıktı ki burada başından beri bu şekilde düşünen iktisatçı sayısı son derece azdı. Açıkçası yaklaşan seçim ve diğer popülist unsurlar düşünüldüğünde öngörülebilirlik açısından piyasalara bir vizyon sunmak gerekli ve Orta Vadeli Program (OVP) biraz bu amaca hizmet ediyor. Bir başka deyişle, Türkiye ekonomisinde politik tercihlerin ekonomik akılcılığın önüne geçirilmeyeceğine ilişkin bağlayıcı kurallar koyulması faydalı olacaktır. Ancak, belirlenen hedeflerin gerçekçiliği ve hedeflere ulaşmada önemli risklerin mevcut olmaması gerekir. Örneğin dünya ekonomisinin bu denli belirsiz bir döneminde nokta hedefler belirlemek ciddi cesaret işi. Bu hedefler daha ilk dalgalanmada ya da ilk döneminde şaşarsa bu sefer piyasa oyuncularının ciddi anlamda güveni sarsılabilir. OVP’de ilk gözüme çarpan bu olumlulukların yanında global ekonomide görece iyimser bir senaryoyu baz alması oldu. Örneğin, petrol fiyatlarının 70-90 dolar belirlenmiş olması önemli bir kabul. Bu fiyatlar tamamen bizim dışımızdaki önemli risk parametrelerince belirlenecek. Mesela 2007- 2008 döneminde olduğu gibi petrolün varilinin 38-147 dolar arasında gezindiği bir dönem bizim makro dengeleri nasıl etkiler düşünmemiz lazım. Ham petrol ve enerji fiyatlarındaki ani artışlar ve bunun yaratacağı cari açık ve enflasyon riski bütün bu hesapları baştan sona değiştirebilir. AB ekonomilerindeki borç sorunu da ihracat performansımızın gerçekçiliğini doğrudan etkileyecektir. Dünya ekonomilerindeki iyimser baz senaryo, düşük faiz ve yavaş büyüme senaryosunun sürdürülebilirliği yönünde. Ancak, bu senaryonun gerçekleşmesi zora girerse bu OVP’deki hedefleri ciddi anlamda sarsar. Bu yüzden planların kredibilitesi önemlidir. ■ YUAN’LA TİCARET PRATİKTE KOLAY DEĞİL -Türkiye ile Çin Yuan-TL üzerinden ticaret yapmaya karar verdi. Bu ne anlama geliyor? Yansımaları ne olur? - Bu anlaşmanın salt ekonomik yansımaları olumlu olabilir ancak çok boyutlu incelemek şarttır. Salt ekonomik olarak bakarsak bu anlaşmayla, Yuan’ın Türkiye’de alınıp satılması sonucu doğacaktır. Bu da (Rusya ve diğer benzeri ülkelerle de tekrarlanabilirse) ülkemizdeki ABD dolarına bağımlılığın azalmasına neden olacaktır. Bir taraftan firmalar ve mali kesim için kur riskinin dağıtılması gibi kısmi olumlu bir yansıması olabilir. Ancak, bu uygulamaların, bazı politik yansımaları olabilir. Örneğin, bu tür anlaşmaları Çin’in ABD’ye karşı önemli bir güç gösterisi içinde olduğu biçiminde yorumlayabiliriz. Zira bu tür anlaşmaların yaygınlaşması ABD’nin politik ve ekonomik olarak hiç istemeyeceği sonuçlar doğurabilir. Başka bir deyişle, bu anlaşmaların yaygınlaşması ABD dolarının rezerv para olma özelliğini yitirmesi anlamına gelir. Bu ise ABD için hiç istenecek bir durum değil. Bu anlaşmalar Çin’den başka Rusya ve bazı Güney Doğu Asya ülkeleri ile de karşılıklı yapılırsa çok farklı sonuçlar bekleyebiliriz. Ancak bu tür radikal değişiklikleri uygulamaya sokmak çok kolay olmayacaktır. ■ DEĞERLİ TL’YE KARŞI YAPISAL ÖNLEM ALINMALI -İhracatçılar aşırı değerli TL’den yakınıyorlar. Sizce TL aşırı değerli mi? İzlenen para politikası doğru mu? - TL’nin değerli olduğu doğru ama diğer gelişmekte olan ülke para birimleri de aynı dönemde ciddi değer kazandı. Bu sonucun Merkez Bankası’ndan çok ABD’nin izlediği para politikasından kaynaklandığını düşünüyorum.Bedava dolarlar getiri ararken keşfettiği piyasalardan biri de bizim finans piyasası. TL ve diğer varlıkların bu şartlarda değerlenmesi kaçınılmaz görünüyor. ABD’nin kendi sorunlarını çözmek için orta vadede tüm gelişmekte olan ülkelerde varlık balonu oluşturduğu çok açık. Bu sorunun çözümüne Türkiye’nin çok daha akılcı ve uzun vadeli planlarla yaklaşması gerekir. Konu son derece derin. Örneğin, ülkenin sanayileşme politikası, eğitim ve mesleki eğitim politikası, ülke tasarruflarının artırılması gibi birçok sorun da bu konuyla doğrudan ilintili. Mesela orta vadede Cari Açığın GSMH’ye oranına bir hedef koymak, doğrudan yatırımları çekici kılmak gibi birçok amaç düşünülebilir. Sadece Merkez Bankası’nin politikası ile bu konuyu çözmek son derece zor. Ayrıca, örneğin Euro/Dolar paritesi yine 1’lere yaklaştığında Merkez Bankası hiç bir şey yapmasa da ihracatçılar önemli sorunlar yaşayacaktır. Sadece Merkez Bankası’nın politikasını değiştirmesinin başka maliyetleri olacaktır. Bunun bir koordinasyon içinde yapılması sonucu ancak belirli bir başarıya ulaşılabilir. Sonuç olarak değerli TL’nin çok olumsuz yanları olsa da çözümü daha yapısal önlemler almada aramalıyız. ■ KÜRESEL GÜÇ DENGESİ DEĞİŞECEK -Küresel krizden yara almadan çıkan hatta krizi fırsata çeviren finans sektörü komşu ülkelerde banka satın almaya ve şube açmaya yöneldi? Finans sektörünün bu atağını nasıl okumak gerekiyor? - Bu pozitif algılanmalı. Yaşanan krizlerde deneyim kazanan bankacılık sektörü bu tür genişlemeleri karlı yatırım hamlelerine dönüştürecektir. Ayrıca, küresel kriz sonrası güç dengesi değişecek. Bu konuda daha önemli bir aktör olmak istiyorsak bu coğrafyada, finans ve üretim konularında daha fazla varlık göstermemiz gerek. ■ KISA VE ORTA VADELİ FİNANASMAN BORSASI -Sanayicilerden çok sık duyduğum bir yakınma var. “Küresel kriz döneminde bankalar reel sektöre kredi vermedi, kredileri geri çağırdılar” şeklinde. Bu şikayetleri nasıl değerlendiriyorsunuz? - Burada bankaların yüksek kar hedefi ile uyumlu bir davranış göstermeleri reel kesim için sorunlu ancak kredileri için rasyonel bir tavır. Maalesef bu şikayet sadece bize özgü değil. ABD’de Başkan Barak Obama bile ABD bankalarının yeteri kadar kredi vermediğinden şikayetçi. Örneğin tüm verilen devlet desteklerine rağmen ABD’de bile kredilerde genişleme çok yavaş. Bu sorunu aşmanın değişik yolları olabilir. Bir yandan sanayici kendi finans modelini değiştirebilir. Örneğin, banka ve sanayiciden biri özellikle imkanı olan şirketlerin özel sektör tahvili ve benzeri finansal araçlarla finansman kaynaklarını genişletme yoluna gitmeleridir. Çünkü şu anda faizler çok avantajlı fırsatlar öneriyor. Yine hükümet SPK ve belki bankaların da dahil olacağı kısa ve orta vadeli bir finansman borsası yaratılabilir. Özel sektör tahvil piyasası benzeri bir yapı. Belki bu tür durumlarda hükümetlerin kredi garantisi ve diğer teşviklerle Bankacılık sanayi ilişkilerinin gerginleşmesini önleyici önlemler almaları da gerekebilir. Bu tür durumlarda bankaların aşırı temkinli ve kısa vadeli tepki vereceği açık. Bu şikayetleri hükümetlerin daha pozitif önerilerle çözmeye çalışması şart. Belki bu tür dönemlerde kullanılacak fonlar geliştirilebilir. Yaratıcı önlemler düşünmek lazım, zira gelecek krizlerde de benzer şikayetler olacaktır. ■ HALA ÖNEMLİ RİSKLER VAR -Küresel krizde ya da şirketin özellinde yaşanacak bir dalgalanma nasıl aşılır? Burada nasıl bir kriz yönetimi uygulamak gerekiyor? - Burada öncelikle yurtdışında olan biteni çok daha yakın takip etmek gerekir. Buradaki olayların bize yansımalarını iyi değerlendirmemiz şart. Hala önemli riskler olduğunu görmek şart. Şirketlerin bu tür dönemleri mali durumları elverdiği nispette, tasarım,AR-GE şirket eğitimi ve ucuz finansman yolları ile uzun vadeli yatırımlar için kaynak ayırmaları gerektiği düşüncesindeyim. Krizlere giriş nasıl hızlı oluyorsa çıkışlar da çok hızlı olur. Krizin bir aşamasında yüksek enflasyon ve faizlerle karşılaşılır, ancak aynı zamanda çok önemli fırsatlar da var. ■ SICAK PARANIN İMKB'yi GÖRMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL -İstanbul Menkul Kıymetler Borsası spekülatif bir borsa olarak niteleniyor. Sıcak para dışarıdan geliyor, en yüksek kar elde ederek dışarı çıkıyor. Uluslararası ciddi bir şirketin İMKB’de hisse satışını görmemiz için ne yapmak gerekiyor? - Şu anda oluşan çok ucuz paranın gidecek yer ararken İMKB’yi görmemesi mümkün değil. Bu sadece bizim borsamız için değil tüm gelişmekte olan ülke borsalarının sorunu. Sorunun çözümünde birinci yapılacak unsur ülkenin ilerde aleyhimize kullanılacak makro risklerini azaltmak. Örneğin cari açık bir sorun ve ileride yabancı yatırımcı çıkış için bu problemi muhtemelen kullanacak. Ekonominin ve sanayinin gelişmesi sonrası bankacılık dışı çok değerli ve katma değerli şirketler yaratabilmemiz gerekiyor. Örneğin, yazılım şirketleri, elektronik bilgi ve know-how içeren şirketleri öncelikle yaratmalıyız. Burada teşvik önemli, vizyon önemli ve en önemlisi Türkiye’nin bu tür firmalar üretmesinin önemini kavraması gerekli. Şu anda bu konular pek de konuşulup düşünülmüyor. ■ KOBİ’LERE TAVSİYELER -KOBİ’lere ayakta kalma, rekabet ve büyüme konusunda ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz? - Öncelikle vizyon son derece önemli. Burada dışarıda ve içeride olanları ve global ekonomiyi çok yakından izlemek gerekir. Trendler çok hızlı gelişiyor. İyi ve yetişmiş eleman kullanmak, teknolojiyi iyi takip etmek ve ek pazarlar aramak hep rekabet artırıcı unsurlar. Şirketler arası sinerji yaratmak için birleşme ve satın alma konularının hızlanması şart. Burada kültür olarak hepimizi sorun çözme ve koordineli çalışma konularında çok etkin olamıyoruz.Ancak KOBİ’lerin ölçeklerini büyütmeden hedeflerini büyütmeleri çok zor. Ancak bu da çok organize olmak ve iyi yönetim gerektiriyor. Bu çerçevede ortak çalışma ve yönetim kültürünü geliştirmek çok önemli. Bu konularda ilkokul seviyesinden başlayarak ortak çalışma, yönetim ve benzeri konularda kültürle uyumlu dersler ve eğitimler konulması bile düşünülebilir. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|
|