SON DAKİKA
Türkiye’de sanayiciliğin diğer adı çılgınlıktır1986 yılında taahhüt işleriyle ticaret hayatına başlayan ODE Yalıtım; 1990 yılında ithalatçı,1996’da ise üretici kimliğine kavuşmuş ve yalıtım sektörünün en büyük üreticileri arasında yerini almış. 2009 yılına kadar yatırımlarına ara vermeyen ODE Yalıtım bu yıl bölgesel bir güç, 2015’te ise bir dünya markası olma hedefini taşıyarak çalışmalarına devam ediyor.
HÜSEYİN ÇOLAK
46 farklı ülkeye ihracat yapan ODE Yalıtım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile ODE’yi konuştuk. Sektörün de lideri olan ODE, Türkiye’nin büyüme oranının 10 katı daha hızlı büyüyen bir firma. İşte size Elazığ’dan yola çıkıp Türkiye’yi uluslar arası arenalarda temsil etmeye kadar birçok başarıya imza atmış Orhan Turan ve ODE’nin hikayesi. - Bize kendinizden bahseder misiniz? - Çocukluğum Elazığ'ın Keban ilçesi Bayındır köyünde geçti. Kar yağdığı zaman şehirle irtibatı kesilen ve çocukları hasta olduğunda ölen bir köydü benim köyüm. Portakalı ve elmayı yılda bir kezden çok yiyemezdik. Babamız rençperdi; ama girişimci bir ruha sahipti ve pek çok Doğulu gibi İstanbul'a iş imkanları aramaya gelmişti. Amcam, sırtında halı satarmış. Babam, amcama birlikte dükkân açmayı teklif etmiş. Amcam kabul etmeyince kendisi risk almış. İstanbul'a göçümüz ağabeyimin üniversiteyi kazanması nedeniyle olmuş. Ben Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendislik Fakültesi mezunuyum. Ardından Marmara Üniversitesi'nde işletme mastırı da yaptım. Mutlaka kendi işimi yapmalıyım diyerek kendimi öyle donattım. Üniversitenin 1981 Eylül mezunuyum. İki ay iş bulamayınca strese girdim. ENKA'ya başvurdum ve 1.5 yıl çalıştım. Bu '1.5 yılda ne öğrendiniz' derseniz, kendi işimi yapmam gerektiğini diye cevaplarım. Çocukluğumda maddi sıkıntı yaşamadım. Ama her zaman bir hedefim vardı. Bugün bu hedef, Türkiye'den küresel bir marka yaratmak biçimine dönüştü. İşe ilk başladığım yıllarda Beşiktaş'ta bir mağaza açıp bir de arabam olsun isterdim. Uluslararası firmaların hantallıklarıyla, yine onların göremediği fırsatları görünce özgüvenim giderek arttı. Çok okurum ve çokuluslu firmaların işi nasıl yaptıklarını öğrenip uygulanabilir olanları firmamıza adapte ederim. İş hayatına bilinçli girdim. İlk başladığım yıl ticaret yaptım, sonra ithalata geçtim ve nihayet üretime girdim. Bu süreçte ODE ciddi bir sermaye birikimi yaptı. Bütün bu süreçte neyi, nasıl farklı yapabilirim diye düşündüm. Sonradan öğrendim ki; bunun adı inovasyon/yenilikçilikmiş. Müşterilerimle her zaman bire bir iletişim içinde oldum. Sonradan öğrendim ki; bu da CRM'miş!" - İş yerinde nasıl birisiniz? - Benimle çalışmak kolay değildir! Aslında kolay olduğum yönlerim de var. Sürate önem veririm. Kurum olarak esnek bir yapıda olmamız ve şartlara hızlı cevap verebilmemiz en büyük avantajımız. Aceleciyimdir. Bazen çalışanlardan bir şey ister, o daha yerine gitmeden sonucu isterim. Herkesin çok hızlı olmasını beklerim. Zaten ODE'nin başarısında da bu var. En büyük özelliğimiz İngilizce tanımlamayla flexable olmamız. Bu nedenle de ürünlerimizin tamamı 'flex' son ekiyle biter. ■ İŞE İKİ MAAŞLIK SERMAYE İLE BAŞLADIM - ODE şimdi nereye gidiyor? - Global bir marka olacak. Bunu söylerken biraz kendini beğenmişlik olacak; ama sektörde genç insanların rol modeli oldum. Bana, 'ODE'yi satmayacaksınız değil mi?' diye soruyorlar. Onların morallerini bozamam. Bu nedenle ODE'ye Avrupa'da yalıtım sektörünün yeni bir oyuncusu olma hedefini koydum. Oysaki işe başlarken iki maaş kadar bir sermayeyle başlamıştım. 'ODE büyük bir kurumsal şirket olacak' dediğimde bana inanmıyorlardı. Bugün de 'küresel bir marka oluşturacağım' diyorum, yine inanmayanlar var! Oysaki çok itibarlı yabancı inşaat firmalarının sitelerinde bizim logomuz referans olarak kullanılıyor. Düşünün Anadolu'dan bir girişimci çıkmış ve ODE'yi kurmuş. Bu, bana, gençlere model olmam için ağır bir sorumluluk veriyor . ■ IMF’YE BORÇ VERİRDİK Dışa bağımlılıkta en çok ulaşım, konut ve sanayi ara mallarına para harcıyoruz. Burada yüzde 75'lik bir dilim konut ve sanayi için ödeniyor. Bu da 25 milyar dolar demek. Cari açığın yalıtımda yapılacak tasarruflarla kapatılması imkan dahilinde. Eğer, biz 1970'li yıllarda Avrupalılar gibi önlemimizi alsaydık bugün IMF'den borç almak yerine IMF'ye borç verirdik. İlginç bir kıyaslama olması açısından bakarsak da gelişmiş ülke statüsünde olan Danimarka'daki konut sahibi ısınmak için bir öderken biz beş misli ödeme yapıyoruz. ■ ÖZEL SEKTÖRE ÇOK GÜVENİYORUM Türk özel sektörüne çok güveniyorum. Dinamik ve şartlara da hızla ayak uyduruyor. Bu nedenle dünya vatandaşı olmak; ama yerel değerleri de kaybetmemek lazım. Şu anda gelişmiş ekonomilerde problem var. Sermaye birikimi, yaşlı ülkelerden genç ülkelere kayıyor. Para, Doğu'ya kayacak. Biz de o genç ülkelerden biriyiz. Bugün Körfez'de 2 trilyon dolarlık fon var. Bunu ülkemize getirip, refah seviyesini artırmamız lazım. Gençlere önerime gelince; İstanbul'a taşınacağımızı ilk duyduğumda, 'Tekerlekler evi nasıl çekecek?' demiştim kendi kendime. Denizi görmemiştim. Ansiklopedi nedir bilmiyordum. Böyle bir hayat içinde nasıl hayal kurabilirdim ki! Hayal olmasa da kendime hep 'Farklı olmam lazım.' derdim. Bulunduğum çevre bana her zaman dar geldi. Mahalleden sektör derneklerine uzanan bir hayat öyküm var. Şimdi Türkiye'nin sorunlarına el attım. Başarı için bir bedel ödemeye hazır olmak lazım. Benim bedelim de aileme, çocuğuma daha fazla zaman ayıramıyor oluşum. Ülkemizde görebilene pek çok fırsat var. Anadolu'nun ücra bir köyünde dünyaya gelmiş biri olarak bugün küresel markalarla çalışan ve kendi küresel markamı oluşturmaya çalışan biriyim. Biliyorum, okuma özürlü bir toplumuz; ama okumalı, kendimizi geliştirmeliyiz. Bir yerlere gelirken eğer hedef büyükse bedel de ağırdır. ■ SANAYİCİLİK KOLAY DEĞİL - Türkiye’de sanayici olmaknasıl bir duygu? - Türkiye’de sanayici demek çılgınlık demektir. Türkiye’de sanayicilik yapmak kolay değil, risk alıp yatırım yapıyorsunuz, ticaret ve hizmet sektörü gibi değil. Ülkenin geleceği ve çıkışını da ben sanayicilikte ve üretimde görüyorum. Bir şeyler üretmeden çıkışa geçilmez. Çıkış yolu burada. İhracatın artması için üretimin olması lazım. Türkiye sanayicilik yapmak kolay değil. Yatırım ortamının oluşturulması, yatırımın ve istihdamın teşvik edilmesi gibi konular çözüm olmalı. Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik, çözümü istihdamda geçiyor. İstihdam için ise sanayinin yani üretim alanlarının çoğalması lazım. Destek yok. Gölge etmesinler başka ihsan istemem noktasına geldik. Yurtdışına gidip görüyoruz bizimle çok fark var. Biz yolumuzu bile kendimiz yapıyoruz. Kısacası yatırımın teşvik edilmesi lazımdır. Bölgesel teşvik de olmalı ama sektörel üretim ve yatırım yapan herkese destek verilmelidir. Uluslar arası rekabet ortamında bizim elimiz çok güçlü değil. Bizdeki maliyetler göz önünde bunlarla nasıl rekabet edeceğiz. ■ İNŞAAT SEKTÖRÜ BÜYÜMELİDİR 2008 ve 2009’da sekiz çeyrek küçülen tek sektör inşaat sektörü. Türkiye’de büyümede ve işsizlikle ilgili sorun varsa bunun nedeni inşaat sektörünün büyümemesidir. En büyük istihdamı yapan inşaat sektörü. İhracattaki payı ortada. Türkiye’yi sürdürülebilir büyütmek istiyorsanız inşaat sektörünü büyütmeniz lazımdır. Türkiye ekonomisinin büyümesinin yüzde 20’si inşaat sektöründen geliyor. O anlamda inşaat sektörünü büyütemezsek Türkiye ekonomisini büyütmemiz "biraz zor gibi görünüyor. Son 2 yılda da küçülen bir sektör. Yüzde 30 küçüldü. 2007’deki rakamlara 2012’den önce gelemez. Bu yıl matematiksel de olsa bir düzelme olacak. 2011’de büyür 2012’de ancak düzelir. ■ 11 TANE KRİZ GÖRDÜM - ODE’nin durumu bu ortamda nasıl? - Biz krizde büyüyen firmalardan biriyiz. Biz geçen yıl ihracatımızı yüzde 136 arttırdık. Toplam ciromuz yüzde 34 arttırdık. Biz üretime geçtiğimiz zaman tam krizin başladığı zamandı. ABD’deki bankalar battıktan 40 gün sonra biz üretime geçtik. Bizim daha önceden aldığımız önlemler vardı. Ben iş hayatım boyunca 11 tane kriz gördüm. İnşaat sektörünün küçüldüğü, rakiplerimizin küçüldüğü dönemde biz büyüdük. O büyümeyi sağlamamızın nedeni de aldığımız kararlardı. Biz daha kriz gelmeden krizi nasıl fırsata çeviririz diye acil eylem planı hazırladık. Onu hayata koyduk onun meyvelerini de 2009‘da aldık, 2010’da da büyüyeceğiz. Biz Türkiye’de yalıtım sektöründeki büyük oyuncuların içinde yüzde yüzde Türk sermayesi olan ender firmalardan biriyiz. Biz sektörde ilkler yaptık. 2008’de yılın girişimcisi seçildim. Aynı yıl Monte Carlo’da yapılan ’Dünya Yılın Girişimcisi’ yarışmasında Türkiye’yi temsil ettim. Rakiplerimizin hepsi global markalar biz de Türkiye’den global marka çıkarmak istiyoruz. GÜNDE 18 SAAT ÇALIŞIYORUM - Bu yoğunlukta yorulmuyor musunuz? - Yorulmuyorum, başarının tek kriteri çalışmak çalışmak, çalışmak. Günde 18 saat çalışıyorum. İşe başladığımdan beri böyle. Bizde tempo yüksektir. Hep atak oynarız. Bizde çalışıp kısa sürede ayrılan arkadaşlar oluyor bu tempoya alışamadıkları için. Öyle olmak zorunda. İnşaat sektörü yüzde 19,5 küçülüyor biz yüzde 34 büyüyoruz bu nasıl oluyor? Oturarak olmuyor. Tempoyla seyahatle, ziyaretle, sahada olarak, doğru stratejiler koyarak bu işler oluyor. - Yorulduğunuzda dinlenmek için neler yapıyorsunuz? - Yorulduğumda teknem var. Tek hobim var. Yelken yapıyorum. Oraya gidince huzur buluyorum ama dizüstü bilgisayarımı alıp gidiyorum. İşadamının rahat olma şansı yok. Sanayicilik Türkiye’de kolay değil. Bana 100 milyon dolar da versen yatırım yaparım daha çok istihdam alanları oluştururum. Yani bugün sanayicilerin heykelinin dikilmesi lazımdır. Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
|