SON DAKİKA
TEİD Başkanı Mehmet Buldurgan
Prof. Dr. Murat Ali Yülek
Prof. Dr. Fikret Akınerdem
ÇOSB Başkanı Ömer Sarıoğlu
Türkiye'nin geleceği![]() Son aylarda yaşanan gelişmeler Türkiye’nin lehine mi aleyhine mi? PKK, terör ve Kürt meselesi çözülse mi iyi, çözülmese mi? İsrail’in özür dilemesi iyi mi, kötü mü? Suriye’de bu kadar ileri adımlar atmış bir Türkiye hangi sonuçlarla karşılaşır? Bütün bunların ekonomiye yansıması ne olabilir?
Eminim birçoğumuzun kafasında buna benzer sorular çoğalıyor. Siyasi görüşünüze göre de her gelişmeye bir sözünüz vardır. Ayrıca bizim entelektüel geleneğimizde derin komplo teorileri çok önemli bir yere sahiptir ve siyasi konumunuza göre her gelişmeyi ‘değersizleştirecek’ bir açıklama yapabilirsiniz. Ama bir de gerçekler var. Mesela PKK, terör ve Kürt meselesi Türkiye’nin bir gerçeğiydi. Birçok siyasi ‘realiteyi’ tanıdığını ilan ederek siyaset de yaptı. İşin komplo teorisi ise ‘bütün bunların dış güçlerce organize edildiğine dair’ bir dizi açıklamayla süslüydü. Şimdi de doğal olarak çözüm süreci başlayınca ve umulduğundan hızlı da sürünce bu defa da ‘çözüme dair’ komplo teorileri yine dış güçlerle ilgili oluyor. Evet, dış güçler vardır ve güçleri yettiğince etkili de olmak isterler, gayret ederler ama sonuç olarak senin ülkende senin sorunların varsa vardır, yoksa yoktur. Sorun varsa çözüm için en büyük rol sana düşer ve en doğru çözümü bulmak da senin işindir. İşte bu nedenle 40 yıldır bu memlekette ‘Türklerin ve Kürtlerin’ başına bela olan bir sorunun çözüm sürecini siyasi rekabetle ve komplo teorileriyle bulandırmamak gerekir. Çözümün etkin ve kalıcı olması için daha demokratik bir Türkiye kurulması için Türkiye’yi onlarca yıl taşıyacak yeni bir anayasanın yapılması için katkı sağlamak en doğru yoldur. Bu nedenle PKK, terör ve Kürt meselesinin çözümüne tam odaklanmalıyız ve artık çözmeliyiz.
İsrail ile ilişkilere gelince; İsrail Ortadoğu’nun en acı gerçeği. ABD-İsrail ilişkisi herkesin malumu ama Ortadoğu’da şimdi bambaşka bir aşamaya gelinmiş durumda. ABD ve İsrail artık İsrail’in Ortadoğu’daki varlığının güvenli bir şekilde devamının, Ortadoğu’nun barışa ve istikrara kavuşmasının sadece kendileri tarafından sağlanamayacağını anlamış görünüyor. Ortadoğu’da etkin, sözü dinlenir, barış adına güvenilir ve vekâlet verilir bir başka ülkeye Türkiye’ye ihtiyaç var. Türkiye bu ihtiyaca cevap verebilir mi? Ya da böyle bir konuda ön almak Türkiye’nin çıkarına sonuçlar çıkarabilir mi bunlar ayrı konular. Önemli olan bu konuda da Türkiye’nin katılımı ya da paylaşımıyla bir barış ve çözüm süreci olabileceğine dair olumlu beklentilerin yükselmiş olması. ABD Başkanı Obama araya giriyor ve İsrail inadından vazgeçip Türkiye’den özür diliyor. Bu konu uluslararası bir konu, barış ve istikrar kazanmış bir Ortadoğu Türkiye’nin de çıkarınadır. Bu meselenin hemen peşi sıra da Suriye’de çözümün yaklaşmasını anlatmakta yarar var. Suriye’nin şu andaki hali Ortadoğu’daki tüm barış ve istikrar beklentilerini baltalayan en önemli konudur. Bu nedenle de Türkiye - İsrail ilişkilerinin normalleşmesi ve Suriye sorunun çözülmesi çok elzem hale geldi. Bütün bunların ekonomiye etkisi ne olabilir? Türkiye’nin terörle mücadeleye doğrudan aktardığı kaynakları hepimiz biliyoruz. Ancak bundan da önemlisi terör nedeniyle kalkınamayan geniş bir bölgeye ve oradaki büyük bir nüfusa sürekli ‘bakmakla’ yükümle hale gelen devletin ne kadar büyük bir mali güç kaybı yaşadığını düşünün. Kamunun büyük kaynaklar harcadığı bir büyük ‘kara delikten’ kurtulduğunu ve aynı yerden artık her açıdan kaynak gelecek olmasını hayal edin. Türkiye ancak bu sorununu aşarsa ‘Asya Kaplanları’ kadar milli gelire ve ihracata ulaşabilir. Bir ülkenin ‘batısı uçarken, doğusu yerinde sayarsa’ o ülke kalkınamaz, zenginleşemez. Bunun dışında artık bölgesel güç olamayan bir ülke de küresel açıdan ağırlık kazanamaz, rekabet gücünü koruyamaz. Bu da İran, Irak, Suriye, Filistin, Lübnan, İsrail, Körfez ülkeleri, Afrika, Balkanlar, Akdeniz ile çok ilgili bir ülke olmamızı gerektiriyor. Irak’ta zorla sağlanan istikrarın bile Türkiye’ye yılda 6.5 milyar dolarlık ihracat imkânı eklediğini, Gaziantep’in sadece Irak sayesinde Ortadoğu’nun en zengin kentlerinden biri haline geldiğini, Libya’da 5 milyar doların üzerinde inşaat taahhüt işi çıktığını görmedik mi?
İran’ın siyasi ve ekonomik açıdan kapalı bir ülke olmadığını yani kendisine ve bölgeye dönük gerilimini ortadan kaldırdığı andan itibaren bundan da en çok Türkiye kazanacaktır. Türkiye ile İran’ın dış ticareti çok kısa sürede 20 milyar dolara çıkabilir. Trabzon Limanı, İran sayesinde bugünkünün birkaç misli işlek bir liman hale gelebilir. İsrail ile Türkiye’nin dış ticareti ise en kötü günlerde bile Türkiye lehine yılda ortalama yüzde 25 büyüdü. Kısacası Ortadoğu’daki bütün barışlar ve bütün istikrarlar Türkiye’nin kasasına nakit yığılması anlamına gelir. Bir de bu ‘maddi başarının’ aslında en çok insanı gelişmelerle sağladığını düşünürsek ‘mutlu zengin’ olmamak için bir neden yok. Yükleniyor...
YAZARLAR
Tümü
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
SÜPER LİG
|
|