Üçüncü adresiniz neresi?

Dinlendirici ve rahatlatıcı üçüncü adres olmak için ortaya çıkan mekanlar, markalar, şirketler müşteri için gerekli dönüşümleri yakalayabildikleri takdirde büyük iş yapacaklardır. Uluslararası zincir hayalimiz için önce yerel zincir oluşturmalıyız.
Ev adresi zorunlu, iş adresi tercihlidir… Sonuçta ikisi de vazgeçilmezdir. Bir üçüncü adres gerekiyor. Gönüllü olarak kabullenilecek, ev ve iş ortamından farklı, dinlendirici, rahatlatıcı, belki de doyurucu bir adresten bahsediyorum.
İşte girişimcilerin odaklanılacak ve yeni iş alanlarının oluşturulacağı bir potansiyel noktaya dikkatimizi verelim.
İngilizlerin “Pub”ları, Fransızların “Cafe”leri, Amerikalıların “Bar”ları var. Her iş çıkışı uğranılan, üç beş laf edilen, şakalaşılan, birkaç atıştırmalıkla eve doğru stresten arınmış yola devam edilen bir nokta üçüncü adres olabilir. Tam anlatmak istediğim bu değil. Veya insanların aradığı tam bu değil. Hele Türk insanının istediği üçüncü adres böyle bir mekan değil.
Geleneksel olarak “kahvehane” dediğimiz şey de buna cevap veremiyor. Kötü bir çay, bakımsız bir ortam, zar ve domino taşlarının sesleri, televizyonunun sesine katlanılan bir ortamın pek de çağdaş bir görüntü verdiği söylenemez.
Malum son bir yıldaki sigara yasağıyla geleneksel kahvehane kültürü de değişmek zorunda. Ne zamana kadar kış ayazında şemsiye ısıtıcılar altında veya yazın kavurucu sıcağında oturma mecburiyetinde kalacağız. Servis kalitesini hiç düşünmek istemiyorum.
Son yıllarda fast food çılgınlığı malumunuz. Krize rağmen kaç tane marka çıktığının farkında mısınız?
Veya varolan markların kaç tanesinin etrafınızdaki çemberi daralttığınızı görmemek mümkün mü? Fast Food’ların sadece doyma veya atıştırma ihtiyacına cevap verdiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Girişimcilerin odaklanması gereken hizmet alanının başında bu saik olması gerekiyor.
Son yıllardaki fast food sektöründe çıkış yapan şirketlerin temel karakteristiği konusunda birkaç detay aktarmak istiyorum. Bu bağlamda yenileri konumlandırılırken farklı bir çizgi çizilmiş olsun. Bence takip edilmesi gereken iki marka var: Komşu Fırın ve Kahve Dünyası. Her ikisi de franchaising vermiyor. Şimdilik kendileri mağaza açıyorlar. Komşu Fırın’da oturma imkanı ve mahalle içi yapısıyla kadınların gözdesi. İki yıl içinde 40 civarında açtığı mağaza ile önemli bir marka.
Haliyle Karamel, Backhouse vs. benzer konseptleri de yayılmaya başladı. Yenilerinin de geleceğini düşünüyorum. Özellikle mahalle arası fırınların yaşama şansını bitiren bu trend, evlerde hazırlanan büyük tepsi baklava, börek gibi ürünlerin pişirilmesine de talip olabilir.
Kahve Dünyası, Starbucks’ın gelişinden sonra ortaya çıkmasına rağmen müşteri memnuniyeti yüksek ve ağırlıklı olarak genç müşterileri yakalayabilmiş bir mekân. Tam üçüncü adres olabilecek bir marka.
Haliyle bu alan da boş değil. Pek çok yabancı markanın yanı sıra yerli versiyonları da hızla yaygınlaşıyor. Alanda boşluk var ve yeni markalar üçüncü adresimiz olmak için büyük rekabet oluşturacak.
Yine krizde güçlenip 70’e yakın şubeleşmeyle son yılların gözdesi olan Köfteci Ramiz’i unutmamak gerekiyor. Her ne kadar üçüncü adres olma noktasında bir gayreti olmasa da, fast food konseptinde ciddi bir marka ve gelecek vaat ediyor.
İstanbul’un simidi, İzmir’in gevreği alışkanlığımız yeni bir mekan doğurdu: Simit Sarayı. Bence adını yerleştirdi ama marka olamadı. Sebebi basit. Konsept oluşturamadı. Ürünler ve hizmet standardı konusunda arayışı sürüyor. Son günlerde taze meyve sularıyla öne çıkmaya başladı. Üzerinde kafa yormaya değer.
Eski bildik markalardan Hacıoğlu Lahmacun, Güllüoğlu Baklavaları, Seyyidoğlu, Dönerci Hosta, Bereket Döner gibi markaların dönüşümlerine de dikkat edin. Hepsi üçüncü adres olmak için ürünlerini ve mekânlarını dönüştürüyor.
Üçüncü adres olmak için ortaya çıkan mekanlar, markalar, şirketler müşterinin bu damarını yakaladıkları takdirde büyük iş yapacaklardır. Uluslararası zincir hayalimiz için önce yerel zincir oluşturmalıyız.
Zaman ve zemin müsait yeni girişimcileri bekleyen nokta üçüncü adrestir.